Bugünlerde belediye başkanı olmak için cansiparane bir şekilde koşuşturan aday adayları var ya, onların hepsi birer kahraman...
Niye mi?
Vatana, millete hizmet edebilmek için resmen havaya para saçıyorlar da ondan!
Belediye başkanı olabilmek için bir servet harcayan bu insanların seçildikleri takdirde alacakları maaşları inceleyince kendilerine olan hayranlığım bir kat daha arttı.
Ülkemizde maalesef belediye başkanlarının maaşları üstlendikleri zor göreve kıyasla yerlerde sürünüyor.
2011 rakamlarına göre nüfusu 23 bin 838 olan Güzelbahçe'de ve 65 bin 478 nüfusa sahip Narlıdere'de belediye başkanlarının sadece 4 bin 362 lira maaş aldığını biliyor muydunuz?
Ya İzmir'in en gözde ilçelerinden 77 bin nüfuslu Balçova'yı yöneten başkana 5 bin 375 lira maaş ödenmesine ne demeli?
Nüfusu yüz binin üzerindeki büyük ilçelerin başkanları 6 bin 946, koskoca büyükşehri yöneten Aziz Kocaoğlu, 7 bin 975 lira ile ay sonuna getirmeye çalışıyor...
Üstelik bu insanlar emekli olduklarında milletvekilleri gibi yüksek maaşlar da alamıyor.
Bir belediye başkanının emekli maaşı 1300-2000 bin lira arasında değişiyor.
Rakamlar ortada...
Hem mevcut başkanlar hem de başkan olmak için yanıp tutuşanlar 5 yıl bu maaşlara talim edeceklerini bile bile zorlu bir göreve soyunuyorlar.
Her gün gazetelere, internet sitelerine, televizyonlara servis ettikleri haberler, bastırdıkları afişler, yaptırdıkları anketler derken sıfırı tüketmeleri işten bile değil!
Şaka bir yana yerel seçim sürecinde aday adaylarının harcadığı paralar mutlaka Maliye tarafından incelenmeli.
Türkiye siyasetin finansmanı konusunda defosu çok olan bir ülke.
4 bin 500 lira maaş için bir kampanya döneminde yüz binlerce lira para harcayan aday adaylarına nasıl güvenebiliriz?
Seçildikten sonra bu parayı çıkarmak için yasa dışı işlere bulaşmayacaklarının bir garantisi var mı?
Kimse bu yazıyı üstüne alınmasın...
Bizimkisi sadece bir durum tespiti...
Maksat kötüler ayıklansın...
Yüzde 8'in kararı
İzmir, 2011 seçimlerinden beri "Binali Yıldırım büyükşehir adayı olacak mı?" sorusuna cevap arıyor.
Kulislerde dolaşan rivayetlere bakılırsa iş bitti.
Başbakan Tayyip Erdoğan'dan bile daha fazla süredir kabinede görev yapan Yıldırım artık İzmir adayı gibi...
Bu haber herhalde AK Partililer kadar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu da çok sevindirmiştir.
Kendisi uzunca bir süredir seçimde rakip olarak Binali Yıldırım'ı beklediğini söylüyordu.
Hatta AK Parti'nin Rıfat Sait ya da İlknur Denizli'yle yarışa girmesi durumunda aday olmayacağını bile açıklamaktan çekinmedi.
Kabul etmek lazım Kocaoğlu iyi bir politikacı.
Yaklaşık 1 yıldır oya gibi işlediği stratejisi tuttu.
Yıldırım'ın adaylığı kendisinin bir türlü netleşmeyen adaylığını da büyük ölçüde garanti edecek gibi görünüyor.
Şimdi ustaca bir kurguyla oluşturduğu ve CHP Genel Merkezi'ni de inandırdığı "Binali Yıldırım'la ancak baş edebilirim" iddiasını kanıtlama zamanı.
Kocaoğlu'nun kişisel oyunun bütün anketlerde partisinin oyunun gerisinde kaldığı bir sır değil.
Hatta Gezi Parkı olaylarından sonra bizzat yaptırdığı ankette CHP yüzde 47, kişisel oyu yüzde 45 çıktı.
O ankette AK Parti'nin oyu ise yüzde 32 olarak tespit edildi.
"Ne var bunda, CHP seçimi yine açık farkla alıyor işte" diyenler yazının bundan sonraki kısmını daha bir dikkatli okusun.
Ekim ayında İzmir'de bir anket de AK Parti yaptırdı.
CHP yüzde 44, AK Parti yüzde 33 çıktı...
Ancak bu ankette yer alan bir detay AK Parti'yi İzmir'de daha önce hiç olmadığı kadar umutlandırdı.
Yerel seçimde CHP'yi destekleyeceğini belirten seçmenlerin yüzde 8'i Binali Yıldırım'ın aday gösterilmesi durumunda oyunu AK Parti'ye verebileceğini söylüyordu.
İşte Yıldırım'ın rotasını İzmir'e çevirmesini sağlayan esas faktör bu yüzde 8'in işareti oldu.
Gerisi zaten çorap söküğü gibi geldi...
İzmir'in değişim istediğini görmemek için siyasi kör olmak lazım.
AK Parti sokaktaki değişim talebini gördü ve hamlesini yaptı.
İzmir'de seçmenin ideolojik reflekslerle oy kullanacağı bir seçim bekleyenler fena halde yanılıyor.
Dipten gelen değişim dalgası çok kuvvetli...
