• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Büyüme mi, refah mı? CAHİT SÖNMEZ

Büyüme mi, refah mı?

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.11.2010, 00:00
Küreselleşme ile beraber halkın dikkatleri bazı iktisadi göstergeler üzerinde yoğunlaştırıldı. Medya kanalıyla hipnotize edercesine empoze edilen veriler insanların ekonomiyi farklı algılamalarını sağlıyor, aynı zamanda ileriye yönelik beklentilerini de yönlendiriyor.
Örneğin büyüme, tarım dışı istihdam, borsa endeksi yükselmesi, ulusal paranın değerlenmesi söz konusu ise ekonomide her şeyin yolunda olduğu sanılıyor. Refah, gelir dağılımdaki adalet, kayıtdışılık, sosyal güvencesiz istihdam, satın alma gücünün zayıflığı gibi konular gündeme getirilmiyor, dolayısıyla insanların da umurunda olmuyor bu konular.

SIRALAMADA GERİYİZ!
'Büyüme mi yoksa refah mı' sorusunu sokaktaki insanlara yöneltseniz, büyük çoğunluğunun büyüme yanıtını vereceğini göreceksiniz. Zaten refahın iktisadi anlamını da bilenlerin bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olacağını tahmin ediyorum, düşünüyorum. Refah iktisadi açıdan bireyin ya da toplumun "iktisadi faydalanırlık" anlamına geliyor. Diğer bir ifade ile bireylerin ekonomik etkinliklerinin bir ölçüsü oluyor refah. Tabii, refah seviyesinin yükseltilmesi kaynak dağıtım verimini ve gelir dağılımını ön plana çıkarıyor.
Birkaç hafta önce, İngiliz Legatum Institute tarafından yapılan ve 110 ülkeyi kapsayan refah listesi çalışması yapılmıştı. Listede Türkiye 80. sırada yer alabildi. Gelişmiş ülkeler doğal olarak üst sıradalar. İlk üç Avrupa'nın... ABD, ancak 10. sıraya ulaşabiliyor. Hemen hatırlatalım, çalışma ekonominin yanı sıra, sağlık, güvenlik ve eğitim gibi sosyal konuları da içeriyor. Ekonomi alt kategorisinde ise 69. sıradayız.
Büyümeyi ise gayrisafi yurtiçi hasıladaki (GSYH) dönemsel değişim olarak tanımlıyoruz. GSYH 1 yılda üretilen mal ve hizmetlerin parasal karşılığı olduğu için, bir yerde ekonominin büyüklüğünü de ifade ediyor. Dolar bazında 700 milyar dolar civarında GSYH'ya sahibiz. Bu rakamla büyüklük sıralamasında 16. sıraya kadar çıkabiliyoruz.
Bu arada altını çizelim, GSYH sadece Türkiye'de yükselmiyor, tüm gelişmekte olan ülkelerin milli gelirleri 2000'lerin başından beri hızla yükseliyor. Çünkü, gelişmiş ülkeler çoğunlukla üretim faktörlerinden yararlanmak için üretim merkezlerini gelişmekte olan ülkelere kaydırdı. Hem ucuz işçiliğinden yararlanıyorlar hem de atıklarını başka ülkede bırakarak kendi çevrelerini temiz tutuyorlar. Doğrudan yabancı sermayenin akmasıyla başta Çin ve Hindistan olmak üzere Latin Amerika ve Uzakdoğu Asya ülkeleri milli gelirlerini yükseltti ve büyüdü. Üstelik büyük çoğunluğu ekonomilerinin iç dinamiklerine uygun sanayileşme modellerini de yarattılar.

ARADAKİ FARK
Bu asimetri, küresel krizde kendini göstermişti. Krizde Çin ve Hindistan küçülmediler, birçok gelişmekte olan ülke de sadece yüzde 1-2'ler gibi düşük seviyelerde küçüldü. Oysa, Türkiye yüzde 14'ün üzerinde küçülme rakamı ile rekor kırmıştı. Krizden çıktıktan sonra değişen bir şey oldu mu? Ne yazık ki hayır. Çünkü belli bir büyüme rakamına ulaşmakla her şeyin düzeldiğini sanıyoruz ya da yeterli görüyoruz. Şöyle bir kaba hesap yaptığımızda, 2001 krizinden bu yana Türkiye'ye özel kesimin 200 milyar dolar civarında kaynak getirdiğini görüyoruz.
Ek olarak, hızlanan özelleştirme sonrasında da 40 milyar doların üzerinde kaynak yaratılmış. Yani, GSYH'nın üçte biri. Kendi kendime soruyorum, "Acaba Türkiye, bu kadar kaynakla daha az sermaye birikimi gerektiren ve istihdam yaratan üretim modeli oluşturulamaz mıydı?"
Büyüme rakamlarının detaylarına baktığımızda, dışarıdan gelen finansman, dışarıdan gelen ara mal ile montaj şeklinde yapılan üretim olduğunu gözlemliyoruz. Yüksek büyümelere rağmen refah seviyesi yeterli ölçüde yükselmiyor, gelir dağılımı düzelmiyor... Sonuçta, önemli olan büyüme ve refahın bir arada yükselmesi.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA