Yapılan beklenti anketlerinin sonuçları ya da uluslararası kuruluşlarca yayımlanan raporlar gerek piyasaların gerekse ekonominin gidişine yönelik analizlerimizi teyit ediyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) birinci çeyrek ekonomik görünüm raporunu kamuoyuna duyurdu. Genel tespitlerinin yanı sıra ülkeler bazında da durum değerlendirmesi yapıyor.
OECD'nin raporunda en dikkat çeken konu Türkiye ekonomisinin büyüme hızının yüzde 3.3 seviyelerine gerileyecek olması. Bu tahmine göre OECD'nin IMF kadar karamsar olmadığını görüyoruz. Standart and Poor's da IMF gibi büyüme hızının sert düşebileceğini vurgulamış, beklendiği gibi yumuşak iniş olasılığının düşük olduğunu ön plana çıkararak Türkiye'nin görünümünü pozitiften durağana çevirmişti. Sanayi üretim endeksi ve kapasite kullanım oranları gibi öncü göstergeleri kullanarak büyümeye yönelik analizlerimizde yumuşak inişin gerçekleşebileceğinin altını çizmiştik.
Büyüme hızının aşağı inmesi paralelinde işsizlik oranları tahminleri de yukarı yönlü OECD'nin. Büyüme yüzde 3.5'un altına geldiğinde işsizlik oranı yüzde 9.5'e çıkacak. 2013 yılında da büyüme hızının artmasıyla oran yeniden gerileyip yüzde 9.1'e inecek.
CARİ AÇIK
OECD'nin raporunda birbirleri arasında kısmen çelişki yaratan tespitte yer alıyor. OECD diyor ki, Türkiye'de banka kredileri baskılandığında iç talep gerilemekte, buna karşın dış talep yükselerek iç taleple dengelenmektedir. Ancak, bu iyimser bakışa karşın cari açıktaki gerileme konusunda karamsar OECD. 2012 cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 8.9 düzeyinde, gelecek yıl ise yüzde 8.4'e ineceğini tahmin ediyor.
Merkez Bankası'nın beklenti anketine de göz atalım...
Mayıs ayı ikinci dönem beklenti anketi bazı konularda OECD raporu ile hemen hemen örtüşüyor. Merkez Bankası beklenti anketine katılanlar bu yılki büyüme hızını yüzde 3.7 seviyesinde öngörüyorlar. 2013 yılında büyüme hızı yükselerek yüzde 4.8'e çıkacak. OECD tahminin 0.2 puan üstünde. Cari açık bu yıl sonunda 65 milyar 11 milyon dolar olacak ki milli gelire oranladığımızda yüzde 8.1'e denk geliyor. Seneye oran yüzde 7.9'a düşüyor. Cari açık öngörüleri de OECD'ye oldukça yakın.
Enflasyon tahminlerin benzerliğine de değinelim. OECD Türkiye'de enflasyonun oldukça yüksek seviyelerde seyrettiği tespiti yapıyor ve gerekçelerini de şöyle özetliyor. Vergi ayarlamaları ve kurların yükselmesiyle girdi maliyetlerinin yukarı çıkması. Acı gerçeğe de değinmeden edemiyor, hedeflenen enflasyon rakamına ulaşmak çok zor, yüzde 7.5 düzeyinde bir enflasyon olasılığı yüksek.
Zaten Merkez Bankası, Mayıs ikinci dönem beklenti anketinde katılımcılar enflasyon öngörülerini yukarı doğru revize etmişler. Bir önceki ankette yüzde 7.4 enflasyon tahmini yüzde 7.66'a çıkarılmış. Tabi, beklentinin yükselmesinde petrol fiyatları ve kur ateşinin tam anlamıyla düşmemesi önemli rol oynuyor.
PİYASA BEKLENTİLERİ
Son olarak piyasalara yönelik beklentilere değinelim...
Dolar kuru Mayıs sonunda 1.8107 ve yıl sonunda 1.8016 seviyesinde gerçekleşmesi yönünde görüş bildirilmiş katılımcılar tarafından. Her ne kadar son ankette biraz yukarıya çekilmiş olsa da geçen yılın son ayından bugüne kadar tahminler hep 1.80'lerde kaldı. Yaptığımız değerlendirmelerde kurların aşağı veya yukarı doğru zıplama yapsa bile yatay gideceği yönünde idi.
Sermaye Piyasası Kurulu anketlerine göre önümüzdeki ayda yabancı sermaye girişlerinde fazla değişme olmayacak. Ama 6 ay ve 1 yıl sonrası için girişlerin artacak görüşü hakim. Aynı şekilde İMKB işlem hacmi ve İMKB 100 Endeksi içinde zaman ilerledikçe iyimser bir beklenti ön plana çıkıyor. Yani, FED ve Avrupa Merkez Bankası'nın likidite enjekte etme durumu üzerine inşa ediliyor öngörüler.
Sözün özü, ekonomi ve piyasalarla ilgili beklentiler genellikle aynı paralelde görünüyor. Daha da önemlisi, küresel belirsizliklere ve ekonomideki yavaşlamaya rağmen aktörler karamsarlaşmıyorlar.