• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Devletin dikkatine!

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15.11.2010, 00:00
Son günlerde bazı devlet memurlarının İmralı'da yatan mahkumla görüştükleri, ona, "Sana ihtiyaç var dedikleri" yazılıp çizildi. Neşe Düzel'in Taraf Gazetesi'nde yayınladığı "balıkçı" röportajlarında devleti de bağlayan bir sürü laf ediliyor; buna karşılık ne hükümetten ne de devletten, devlet kim ve neyse, ne tek kelime yalanlama ne tek kelime itiraz geliyor.
O zaman biz anlıyoruz ki, İmralı'daki mahkumla devlet memurları hükümetin bilgisi dahilinde görüşüyorlar. Ve yine belli ki hükümet ve Cumhurbaşkanımız bazı çok bilmiş devlet memurları tarafından liberal soslu analizlerle bazı girişimler konusunda ikna edilmişler. Konuyla ilgili düşüncelerimi hemen söyleyeyim: Ben İmralı mahkumu ile görüşülmesine filan karşı değilim. Ciddi ve büyük bir devlet, vatan topraklarında terör gibi istikrar düşmanı bir afet varsa, bunu durdurmak için şeytanla bile görüşür; gerekirse taviz verir. Rasyonel devlet olmanın gereği budur.
***
Ancak, benim çekince koyduğum iki husus var: Birincisi, devlet memuru sıfatıyla İmralı mahkumuyla görüşenler kendilerini bir şeye çok inandırmış görünüyorlar. Bunlara göre, "Bu iş silahla çözülmez. Bu işi görüşerek ve Abdullah Öcalan'ın affedilmesi de dahil, birçok seçeneği işleterek ancak çözebiliriz."
Bu düşüncede devlet adına geliştirilmek istenen bir akıl olmakla birlikte, bu çabaların arkasında da tam bir özgüven eksikliği, çaresizlik duygusu ve hatta korku görüyorum ben. Esasen itirazım devlet içindeki bu memur haleti ruhiyesinedir. O nedenle, son söyleyeceğimi önceden söyleyeyim: Hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı, "devlet adına" denilen ve İmralı mahkumunu bir "çözüm merkezi" derekesine yükselten bu görüşmelerin gittiği istikameti çok iyi denetlemeliler. "Orada ne konuşulduğu bizi bağlamaz" denebilir. Evet, bağlamaz ama o görüşmeler sonrasında dışarıya yansıyan her cümle Kürt sorununun çözümünde bir "aksiyom" haline geliyor ki, fevkalade yanlış bir iştir.
***
Asıl söylemeye çalıştığım şudur: Bu görüşmeleri yapan devlet görevlileri iyi İngilizce biliyor olabilir, ETA terörünü, IRA terörünü de iyi incelemiş olabilirler. Ama burası Anadolu'dur. Diğer adı da devletler mezarlığıdır ve burada oyun başka türlü oynanır. En karmaşık meseleye akılla eş bir devlet ve tarih şuuru ile yaklaşmaz da bir mühendis kafasıyla yaklaşırsan, bir süre sonra hiçbir statik hesabının tutmadığını görürsünüz.
O zaman ne öneriyorum? Şunu: Kürtler bizim vatandaşlarımız. Onlara demokratik haklarını vereceksiniz. Bu işi Ak Parti ve Tayyip Erdoğan'ın bütünleştirici kimliği üzerinden yürüteceksiniz. İmralı'daki mahkum tüm psikopatlar gibi son derece zeki ve son derece korkak bir tiptir. Onu bir çözüm merkezi haline getirirseniz, sizinle oynar. Çünkü, bu onun tabiatıdır. Onunla görüşün, onu kullanın, onu devreye sokun; hiçbir itirazım yok; ama bu süreci onun korkuları üzerinden yürütün. Onunla görüşen devlet memuru efendilere tavsiyemdir; sonuç almak istiyor musunuz? Siz önce İmralı mahkumunu vazifelerini yerine getirmediği takdirde başına nelerin geleceğine inandırın. Yazımın başından beri söylemeye çalıştıklarımı kanıtlamamı ister misiniz? Öyleyse İmralı canisinin "Silahla bir yere varılamaz, artık silahlar susmalıdır" diyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'e nasıl öfkelendiğine bir zahmet, sebebini de düşünerek, bir bakıverin.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA