Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kürtajla ilgili açıklamalarına bir açıklama da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'den geldi. Kadın örgütleri tarafından merakla beklenen bu açıklamada Fatma Şahin, "Kürtaj ve sonlandırma, sayın Başbakanımızın cinayet dediği şey, bu tedbirleri almadan bebek oluyorsa ondan sonra da kürtaj yoluyla bu bebeği de aldırıyorsa, bir canı da yok ediyorsa bu anne karnında da anne karnından çıktıktan sonra da yaşam hakkına müdahale olarak görmektedir. Ondan dolayı bu açıklamaları yapmıştır" dedi.
O zaman durumu değerlendirmeye çalışalım:
Kadınlarımıza cinsel konuda bilgi veriyor muyuz da, onların tedbirleri almadan hamile kalmalarının ve bu bebeği aldırmalarının cinayet olduğunu söyleyebiliyoruz?
NE ÖĞRETİYORUZ?
Türkiye'de kaç kadın vardır bile isteye, planlayarak hamile kalan?
Bu ülkenin kızları, küçücük yaşlarda, regl olur olmaz evlendirilmiyorlar mı aileleri tarafından? İmam nikahı kıyılarak yasal olmayan bu evliliğe, toplum olarak da göz yumulmuyor mu?
Üstelik bu kızlar cinsellik hakkında, kendi vücutları hakkında bilgilendirilmiyorlar. Her ay neden regl olduklarını bilmiyorlar. Nasıl hamile kalacakları hakkında hiçbir fikirleri yok. Sadece ve sadece kızlık zarlarını ve onu kaybetmemeyi düşünüyorlar. Çünkü kızlık zarı hakkında bile bilgi vermeyen toplum, ondan sadece bunu korumasını istemektedir.
Cinsellik tabu, cinsellik konuşulmaz, kadın cinselliği hiç konuşulmaz, sanki kadınlar hiç sevişmez, sevişmemeli gibi yaklaşılır.
Ama aynı kadınlar genç yaşta evlendirilir ve hamile kalırlar. Ya da ailelerindeki en yakın erkekler tarafından cinsel ilişkiye zorlanırlar. Ve de hiç istemedikleri ve beklemedikleri bir şekilde hamile kalırlar.
NEDEN ÖLÜYORLAR?
Neden anne ve çocuk ölümleri sıralamasında en alt sıralarda yer alıyoruz? Çünkü kadınlar genç yaşta veya arka arkaya doğum yaptığı için sağlıklarından oluyorlar. Ya kendileri ölüyor, ya bebeklerini kaybediyorlar. Anadolu'daki hastanelerin çoğunda neden bebekler kuvözde sıra bekleyerek yaşam savaşı veriyor.
Bilimsel açıklamalar, bir kadının iki doğum arasında en az 2-3 yıl olmasını savunuyor. Oysa bu ülkede kadınların çoğu arka arkaya doğum yapmıştır ve aralarda mutlaka kürtaj olmuştur. Veya düşük yapmıştır. Ve sağlıklarından olmuş, genç yaşta çökmüş ve bu nedenle de eşleri tarafından terk edilmiş veya üzerlerine kuma getirilmiştir. Narin bedenleri ve aşağılanmış vücutları kaldırmamıştır arka arkaya doğum yapmayı.
Bilimsel gerçekler, her doğumun kadın için büyük bir değişim, yenilenme dönemi olduğunu, doğumdan sonra yeniden toparlanması ve fiziksel, ruhsal ve kimyasal olarak kendine gelmesi için bir süre gerektiğini söyler.
Bunlara ne kadar riayet ediyoruz? Ya doğum olayı?
Bu konuyu da ayrıca ele alırız.