• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Sporcu nasıl yetişir?

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30.07.2012, 00:00
Katılımda tarihimizin en üst seviyesine ulaştık. Bakalım madalya sayısında en üst seviyeye ulaşacak mıyız? Temennimiz bu yönde. Sporcularımızın "ellerinden gelenin en iyisini" yapacaklarından eminim. Ama devletimiz bu konuda "elinden gelenin en iyisini" yapıyor mu, kuşkuluyum.
Çünkü bu ülkede fedakarlığı sadece ve sadece çocuğunun sporcu olmasını ve milli olup madalya kazanmasını isteyen aileler yapıyor. Bizim ailede de bir milli yüzücü adayı olduğu için neler yaşandığını biraz biliyorum.
Hiperaktif bir çocuk olan Efe, spor yaparak oyalansın diye havuzla tanıştı. Ve yeteneğini keşfeden bir öğretmen tarafından yüzmeye yönlendirildi, kısa zamanda harikalar yarattı. Girdiği her yarıştan madalyayla dönen Efe, en kritik döneme geldi. Okul mu, spor mu? Küçükken madalyaları toplayan çocuklar ergenlik yaşına gelince bu ikilemle karşı karşıya kalıyor.

YA OKUL YA SPOR
Bir tarafta okul var. Eğitim almak zorundalar. Sabah erken saatte ders başlıyor, akşama kadar (16.00) sürüyor. Efe sabah 5'te kalkıyor her sabah, 6'da havuzda oluyor, iki saat antrenman yapıyor. Giyinip okula gidiyor ve 8.30'da ders başı yapıyor. Uyumak dinlenmek yok, pür dikkat öğretmeni dinlemek zorunda. Okuldan çıkınca tekrar havuz. Bağlı olduğu yüzme kulübünün programı, kuralı öyle çünkü. Akşam eve geldiğinde bu çocuk yemek mi yiyecek, dinlenecek mi, ders mi yapacak? Ve bir çocuk bu tempoya kaç yıl dayanır? Dayanamadıkları için ergenlik çağında bırakıyorlar. Çünkü o dönemde hormonların da gelişmesiyle ilgi karşı cinse yöneliyor. Antrenmanlar ağır gelmeye başlıyor, kendine daha çok zaman ayırmak istiyor. Ayrıca bu gelişme dönemi, onların performansını bazen olumlu, bazen olumsuz etkiliyor. O döneme kadar yarış kazanan gençler, yarış kaybetmeye başlayınca moral bozukluğu ile spora olan ilgilerini de kaybedebiliyorlar. Hele bir de öğretmenler, eğitim onları zorlarsa... Ki öyle oluyor. Okullar çocuktan başarı bekliyor. Başarısız olursa okul puanını düşürdüğü veya okulun başarısını etkilediği için idare tarafından istenmiyor.

AİLENİN FEDAKARLIĞI

Olan en çok aileye oluyor tabii. Çocuğu erken saatte spora götüren kim? Ya anne ya da baba. E, onlar da çalışıyorlar, en azından babalar çalışıyor, anneler de çoğunlukla işlerinden ayrılıp kendilerini bu işe adıyor. Ki bizimkilerin ikisi de çalışıyor. Çocuk okula, onlar işe. Bütün programları çocuğa göre ayarlı. Saat 4'te yola düşülüyor, çocuk okuldan alınıp havuza bırakılıyor. İki saat arada alışveriş yap, sonra eve koştur, yemek yap, evi topla, diğer çocuklarla ilgilen vs... Böyle bir tempoya kaç aile dayanır?
Geçenlerde oğlu milli tenisçi olan Fatih Çekirge de aynı konuya değinmişti köşesinde. Yüzme, tenis, jimnastik fark etmiyor, bütün spor dallarında sorun aynı. Zaten az sayıda aile var bu fedakarlığı yapan, onlar da belli bir süre dayanabiliyorlar. Bu yükü devletin alması lazım. Spor okulları oluşturması lazım, fen liseleri gibi, spor liseleri. Dersin ağırlıkta olmadığı, farklı bir müfredat, temel derslerin yanı sıra, branşa göre spor eğitiminin ağırlıkta olduğu ilköğretim kurumları. Çocuk yine sabahtan akşama okulda olur ama antrenmanını da yapar, eğitimini de. Anne-baba çanta gibi çocukları evden kulübe, okula taşımak zorunda kalmaz. Ancak o zaman bizim çocuklarımız da olimpiyatlarda başarılı olur, ekranda izleyip alkışladığımız sporcular gibi madalya için yarışır.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA