Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın hitabet konusundaki ustalığını bilmeyen yok. 14 Mayıs 2000 tarihinde Abdullah Gül ile birlikte Erbakan'a karşı değişim bayrağını açtıkları Fazilet Partisi kongresinde yaptığı konuşmayı daha dün gibi hatırlıyorum. Koca salonda gözyaşları sel olmuştu. Hitabet sanatının parlamentodaki en yetkin isimlerinden biri olan Arınç, Türkçe'nin doğru ve düzgün kullanılması konusunda da çok hassas. İzmir Kalkınma Kurulu'nun kendisine yaptığı ziyarette laf döndü dolaştı, Türkçe'nin giderek nasıl bozulduğuna geldi. "Müjdeli haber", "Tesadüfen rastlamak", "Atlı Süvari" gibi sık kullanılan kelimelerin dilimize verdiği zararlara dikkat çeken Arınç'ın hassasiyeti çok haklı bir temele dayanıyor.
Farkında mısınız bilmem ama Türkçe giderek "Turkche"leşiyor. Etrafını saran yalnızlıktan ve yabancılaşmadan giderek eriyor. Daha fazla gecikmeden dilimize sahip çıkalım. Yoksa yarın sahiden de çok geç olacak.
Çubukçu'yu üzen AK Partili kadınlar
Başkent Ankara'da şu sıralar gündem domuz gribi. Salgın tehlikesi nedeniyle okulların 7 gün tatil edildiği kentte herkes bir şekilde bu illetten korunmanın yollarını arıyor. Doğal olarak siyasetçiler de arayış içinde. Ancak uzmanların 'tokalaşmayın, öpüşmeyin' uyarıları onlar için pek bir anlam ifade etmiyor. Çünkü Türkiye'de siyasetin doğasında seçmenle yakın temas var.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, domuz gribi ile yatıp kalktığımız şu günlerde, uzmanların tavsiyesine uymak için çaba gösteren siyasetçiler arasında. Ancak bu konuda çok da başarılı olamadığını itiraf edecek kadar da açık sözlü. AK Parti grup toplantılarına gelen bayanların en çok ilgi gösterdiği isim olan Çubukçu, domuz gribi nedeniyle kendisine sarılmak isteyen partililere biraz mesafeli davranınca film kopuyor. Bayanlardan birinin 'Bizden tiksiniyor musunuz sayın bakanım' sözü Çubukçu'nun canını fena halde sıkıyor.
Yaşadığı sıkıntıyı "O an ölsem de öptüreceğim dedim" sözleriyle anlatıyor. Türkiye'de siyasetçi olmak keyifli olduğu kadar zor da bir uğraş. "Seçmenin kalbini kırmayayım" derken domuz gribine yakalanmak işten bile değil.
Turizmin kitabını yazan CHP'li
CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz, titiz bir çalışmanın ürünü olduğu her halinden belli olan "Turizm Sektöründe Sorunlar ve Çözüm Yolları" adlı bir kitap yazmış. Türkiye'nin gözde turizm beldelerinden Milas'ta iki dönem belediye başkanlığı yapan Topuz, sektörün sorunlarını iyi bilen bir isim. Türk turizmine ilişkin çarpıcı analizler ve çözüm önerilerine yer verdiği kitabıyla, hem sektördeki işletmelere, hem de turizm alanında çalışmalar yapan araştırmacılara önemli bir kaynak sunmuş. Kitabı olan vekiller arasına giren Topuz'u tebrik ediyor ve devamını beklediğimizi buradan ilan ediyoruz.
TBMM'de 374 krizi
Meclis 1 Ekim itibariyle yeni yasama yılı çalışmalarına başladı. Resmi takvime göre 1 Temmuz'a kadar açık kalacak TBMM'nin gündeminde tam 374 adet Meclis araştırması ve genel görüşme istemi var. Büyük bölümü muhalefet partilerine mensup milletvekilleri tarafından gündeme getirilmiş. Ve yine büyük bölümü bu yasama yılında da görüşülmeyecek. Genel Kurul'da ele alınması beklenen pek çok kanun teklifi de yıllardır sırasını bekliyor ama o sıra bir türlü gelmiyor.
Sözün özü TBMM'nin gündemi yoğun. Yılın 9 ayı açık kalan ve olağanüstü durumlar hariç haftada sadece 3 gün (Salı-Çarşamba-Perşembe) toplanan TBMM'nin bu ağır iş yükünün altından kalkması, bu tempoyla pek mümkün görünmüyor. Pek çok vekilin perşembe gününden seçim bölgesine gittiğini ve Ankara'ya ancak salı günü döndüğünü biliyoruz. Kimse kendini kandırmasın. Koca bir haftanın sadece 3 gününde çalışarak verimli bir parlamento çalışması yapılamaz. Yapılsaydı Meclis'in gündemi bu kadar yoğun olmazdı.