• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ZAFER ŞAHİN

Başkanlık sistemini tartışmak

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15.05.2012, 00:00
Olayları ve olguları kendi siyasi görüşlerimiz doğrultusunda yorumlamak ve mutlak doğrunun sadece bizimki olduğuna inanmak gibi hastalıklı bir ruh halimiz var. Başkanlık sistemi üzerinden yürütülen tartışmalara da bu ruh hali hakim olmuş durumda. Başkanlık sistemi bir öcü değil, ancak Türkiye'nin temel önceliği de değil. Recep Tayyip Erdoğan gibi karizmatik ve her iki seçmenden birinin oyunu almayı beceren bir Başbakanımız olmasa, bu konu belki de hiç gündeme gelmeyecekti. Ancak bu gerçek 1982 Anayasası ile dayatılan mevcut sisteminin asla tartışılmayacağı anlamına gelmemeli.
30 yıldır darbecilerin "Nasılsa Kenan Evren Cumhurbaşkanı olacak" mantığıyla oluşturduğu sözde parlamenter ama özünde öyle olmayan bir sistemle idare ediliyoruz. Cumhurbaşkanı istediğinde yasama, yargı ve yürütmeyi tıkayacak olağanüstü yetkilere sahip. İlginçtir bunca yetkiye rağmen kendisinden hesap sorulamıyor, çünkü Anayasa'da 'sorumsuz' olarak tanımlanıyor. Hükümetlerin istikrarsız, Çankaya'da oturanın güçlü olduğu dönemlerde -28 Şubat- yürütmenin kontrolü otomatikman Cumhurbaşkanına geçiyor. Mevcut sistemde milletvekilleri de çok kayda değer bir rol oynamıyor. Siyasi partiler yasası bir türlü değiştirilmediği için milletin değil liderlerinin vekili oluyorlar. Kaderleri genel başkanlarının iki dudağı arasında. Yüzde 10'luk seçim barajı ise mevcut sistemin kendini koruma refleksiyle sıkı sıkıya sarıldığı bir diğer garabet olarak öylece duruyor. Başkanlık sistemine geçer miyiz bilmem ama önceliğimiz 82 Anayasası'nın antidemokratik uygulamalarından ve dayatmalarından kurtulmak olmalı. Bekir Bozdağ'ın fitilini ateşlediği tartışma bence Türkiye için çok önemli bir zihinsel devrime öncülük edebilir. Daha şimdiden mevcut sistemin bugüne kadar hiç gündeme gelmeyen arızalarını konuşmaya başladık bile. Bunları bir halledelim, gerisi kendiliğinden gelecektir...

Kılıçdaroğlu, İzmir'de kime güveniyor?

Tacettin Bayır'ın kendisine göre15, Alaattin Yüksel'e göre 3 dakika süren Kılıçdaroğlu görüşmesinin yakın tanığıyım. Yakın tanık derken Bayır ile odadan çıktıktan sonra görüşen ilk gazeteciyim. Bu konu neden bu kadar dallanıp budaklandı anlamıyorum ama benim gözlemim ve haber kaynaklarından edindiğim bilgilere göre 15.40'da başlayan görüşme yaklaşık 10 dakika sürdü. Çünkü o gün Kılıçdaroğlu'nun 16.30'da kalkacak uçağa yetişmesi gerekiyordu. Bunlar aslında işin teferruatı. İzmir'de siyaset yapan CHP'lilerin görmezden geldiği asıl mesele şu: CHP liderinin seçildiği günden beri İzmir konusunda kafası hiç net olmadı. Bir başka deyişle İzmir'de ne il yönetiminden ne de milletvekillerinden güvendiği kimse yok. Olsaydı kopan onca fırtınaya rağmen Tacettin Bayır o koltukta 16 aydır oturmaya devam etmezdi. Kılıçdaroğlu döneminde son kongreleri saymazsak Ankara il başkanı 3, İstanbul il başkanı 5 kez değişti. Bu her ne kadar bir istikrarsızlık olarak görülse de, CHP liderinin bu illerde güvendiği, sözünü itimat ettiği adamları olduğu anlamına da geliyor. Partinin iki numaralı adamı Nihat Matkap, kongrede İzmir'e müdahale etmeyeceklerini ve en doğru kararı delegenin vereceğini söyledi. Bakalım delegenin iradesi sandığa nasıl yansıyacak? Son bir not: Kulislerde adı il başkanlığı için geçen isimlerden Levent Eyipişiren adaylığını bu hafta resmen açıklıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA