Jeremain Lens F.Bahçe'ye İngiltere'nin Sunderland takımından kiralık geldi. Ama sarı-lacivertli takımı uzun yıllar oynuyormuşcasına sahiplendi. 90 dakika hırsla, bitmek, tükenmek bilmeyen bir enerjiyle F.Bahçe'yi başarıya götürmek için çalışıyor, çabalıyor, parmak ısırtıyor. "F.Bahçe'de en beğendiğiniz futbolcu kim?" diye anket yapılsa birinci seçileceği kesin. Bu Lens aynı zamanda futbolcunun hası, profesyonelliğin amatörcesine kralı. İki gün önce babası Hollanda'da vefat etti. Sabah uçağıyla gitti, defnetti, döndü. "Moralin bozuksa, yorgunsan oynama" diyenlere, "Oynarım" dedi ve Osmanlıspor karşısında inanılmaz mücadele verdi. Ama diğer futbolcular Jeremain Lens'i örnek alır da onun gibi formalarını terletirleri mi? Sanmam. Eğer F.Bahçe'ye yakışır futbolculardan oluşsaydı bu takım, maratonun sonuna kadar daha köprülerin altından çok sular geçer, Beşiktaş'ın ardından ligi 2. sırada bitirebilir, Şampiyonlar Ligi'ne baraj maçlarıyla katılma hakkı kazanabilir.
Dokuz yıllık hüsran
Dile kolay F.Bahçe tam 9 yıldır Şampiyonlar Ligi'ne katılamıyor. Başarılarıyla tarihe malolmuş bir büyük firmaya yakışan bir tablo mu bu? 20 milyon liradan hesaplasanız kayıp 200 milyon. Bu parayla borçları öder, UEFA'nın mali kriter tehdidinden kurtulur, adam gibi bir takım yaratabilir. Kupada Kayseri'yi 3-0 yendikten sonra, "Acaba uyanırlar, kendilerine gelirler, ligde de F.Bahçe'yi layık olduğu yere ulaştırırlar mı" diye ümitler doğdu. Osmanlı maçı da tam bir hedef maçtı. Pek çok hata yaptılar, pek çok fırsat kaçırdılar ama kısmet uzatmada ayağna geldi, Mehmetçik Mehmet Topal, forvetlerin yapamadığını yaparak altın golle Fenerbahçe'yi yürü ya kulum" dedi. Ama yönetimin ve Advocaat'ın o uzlaşmaz hallerini bırakıp F.Bahçe'nin başarısı için sezon sonuna kadar ne yapılabilir, düşünmeliler. Osmanlıda kaleci Karcemarkas, Lens, Fernandao, Josef'in gollük şutlarını inanılmaz şekilde kurtardı ama topu elle kontrol eden Topal'a teslim oldu...