Neredeyse, altmışa dayadım merdiveni...
Bu yaşamımın tamamına yakın kısmını, 'futbol' kapsar...
Ayaklar, oyun alanlarında binlerce kilometreler yaparken, nelere nelere tanık oldu, artık yorgunlaşan şu gözler... Amma!
Son haftalarda gelişen bazı acayip olaylardan sonra, bir yaşıma daha girmişimdir sanırım! Hiç duymadım, görmedim...
Futbol icat edildiğinden bu yana, sezon boyunca gıdım gıdım paralar ödeyen!
Hal böyleyken, o zor koşullarda takımı şampiyonluğu kovalayan! İpi göğüsleyeceği son karşılaşması başlarken, futbolcularının haklı protestosu sonucu, stadı terk eden bir başkanı, sanırım bu satırları okuyanlar da duymamıştır(!) Olay yeri, Manisa... Bitmedi... Kendince yaptığı bu 'onurlu!' tepkisinden sonra hala, 'Takımın başındayım!' diyerek, 'onurlu!' Bir duruş sergiliyor ya, helal olsun(!) Sayfayı çevirdim... Çok gerilere dönmeden, geçen hafta Fenerbahçe, Gaziantepspor ile hayat-memat karşılaşmasına çıkıyor. Takım dikişi tutturmuş, işleri tıkır tıkır yürütürken, Diego dahil ediliyor oyuna... O da ne? Topu her ayağına aldığında tribünlerden, ıslık üstüne ıslık(!) Adam, birkaç hafta içinde APS ile gönderilecek zaten! Şu hassas günlerde, tribünlere kamyon kamyon Beşiktaşlı doldursalar, sanırım o ıslık çalanlar kadar 'İrlandalı'lık' yapmazlar(!) Geçtim, diğer sayfaya... 'İrlandalı'lar!' deyince, geçen haftaki Beşiktaş tribünlerinden de, iki laf etmeli... Ne zamandır önünde oynadığı iki trışka stoper yüzünden, olmayacak goller yeniliyor ve fatura çıkarılıyor Kaleci Tolga'ya! Ağıza alınmayacak küfürlerin, bini bi para(!) Yuh ki, ne yuh(!) Bu kalbi kırık çocuk, Kayseri maçı sonrası tribünlerin çağırısına gitmezken, denyonun biri bağırıyor;
'Gelsene buraya lan, utanmaz adam(!)' Bu, nasıl bir seviye? Bu, nasıl utanmazlık-arlanmazlık? Bu, nasıl insanlık?
Nasıl taraftarlık? Bir de; 'Takım için ölürüz!' diye, bangır bangır bağırmaz mı, bu içi- dışı başka sahtekarlar? Pes, pes(!)