Var olmakla varlıklı olmak arasındaki farkı defalarca bıkıp usanmadan yazan, kıymetli yazar Çetin Altan şöyle der; "Herkes varlıklı olabilir ama var olamaz"... İngilizce "To be-to have" derken fark daha net anlaşılıyor gibi. Var olmaktan kasıt yaşamak değil, aslında varlıklı olmak derken de kast edilen sadece maddi servet değil bana sorarsanız. Sosyal medya hesaplarımdan türlü insanı takip ediyorum, varlıklarını 'saat, gözlük, araba, tekne, özel jet ve güzel, genç ve seksi kadın' üzerinden 'göze sokmaya' çalışan bir grup sonradan görme de bunlara dahil.
***
Gazeteci olmanın (daha doğrusu ben gazeteci doğanlardanım ve üzerine 20 küsur yıldır da meslekteyim, artık siz hesap edin) getirdiği bir deformasyonla her şeyi ve herkesi merak ederim. Zerre kadar umurumda olmayan insanları, hayat boyu karşıma çıkma ihtimali olmayanları, ortak bir görüş ya da bakış açısında kesişmeyeceğim kişileri izliyorum. Dedim ya, var olma sebeplerini 'kıyafete, sarı saça, yeni stilettolarına, deniz kenarındaki evleri' ile açıklayanları yani 'seninle hayatta işim olmaz' diyeceğim kişileri artık adım gibi biliyorum. "Seninle işim olmaz" demem ayrıca kimseye, herkesin herkese ihtiyacı var, biliyorum.
Muhteşem bir kadın
Her neyse, geçen hafta artık son birkaç şovunu yapan ve 33 yıldan sonra programına veda etmeye hazırlanan David Letterman'ın konuğu Oprah Winfrey idi. ABD'nin en zengin kadınlarından biri, dünyanın en zengin 'afro Amerikalısı' o. Letterman, Oprah'ın 'var olmasından ve varlığından' sözü açtı. Servetinin çoğunu Afrikalı kız çocuklarının eğitimine harcayan ve 2007'de kurduğu eğitim vakfında yüzlerce kızın okumasını sağlayan Oprah, büyük bir tevazu ile anlattı. "Ben yardım etmeliyim, çünkü o çocukların okudukları zaman dünyanın nasıl değişeceğini ve hayatlarını nasıl farklı yaşayacaklarını biliyorum. Nasıl olur da el uzatmam, fakirliğin ve yoksulluğun ne olduğunu biliyorum. Bu sebeple Allah'ın bana imkan verdiğini düşünüyorum"...
Muhteşem bir kadın
Her neyse, geçen hafta artık son birkaç şovunu yapan ve 33 yıldan sonra programına veda etmeye hazırlanan David Letterman'ın konuğu Oprah Winfrey idi. ABD'nin en zengin kadınlarından biri, dünyanın en zengin 'afro Amerikalısı' o. Letterman, Oprah'ın 'var olmasından ve varlığından' sözü açtı. Servetinin çoğunu Afrikalı kız çocuklarının eğitimine harcayan ve 2007'de kurduğu eğitim vakfında yüzlerce kızın okumasını sağlayan Oprah, büyük bir tevazu ile anlattı. "Ben yardım etmeliyim, çünkü o çocukların okudukları zaman dünyanın nasıl değişeceğini ve hayatlarını nasıl farklı yaşayacaklarını biliyorum. Nasıl olur da el uzatmam, fakirliğin ve yoksulluğun ne olduğunu biliyorum. Bu sebeple Allah'ın bana imkan verdiğini düşünüyorum"...
***
Muhteşem bir kadın Oprah Winfrey, kurduğu vakıfta otuz küsur bina var, öyle uyduruktan bir 'vakıf' değil bahsedilen. Kızlar orada her türlü ihtiyaçları karşılanarak yaşıyorlar. Başarılı olup üniversiteye gitmek isteyenleri yine Oprah okutuyor. ABD'de iyi bir üniversitede eğitimin sömestr başına 60 bin dolar olduğunu söyledi Oprah, öyle basit bir iş değil üniversite okumak. Var olmak, varlıklı olmakta açıklanmıyor sadece; nasıl ki her varlıklı olanın 'var olduğunu' söyleyemeyeceğimiz gibi...
Mutlu Kaya... Elinden tutan olsaydı
Söz bitiyor, ne söyleyecek ne yazacak kelime kalıyor. Mutlu vuruldu, bir namert kurşun hayatına kast etti! İmkanları olmadığı için kazandığı halde üniversiteye gidememiş güzeller güzeli. Doğu'nun kaderi değil töre, defalarca yazdım söyledim. Maalesef ülkemizin kaderi, çünkü Doğu-Batı ayırmıyor kadın cinayetleri, vahşetleri. Bu ülkeyi ayakta tutan öyle sıkı örf ve adetler var ki, bir canavarın, eline silah alanın, kadın dövenin yaptığı eyleme 'örf' demeye dilim varmıyor. Demesin kimse, örf demesin vahşete. Doğu'da öyle babalar, erkek kardeşler, öyle harika adamlar var ki, varını yoğunu evlatlarına harcıyor. İki işte çalışıyor, geceleri uyumuyor, kız evlat ayırmıyor, hayatını çocuklarına adıyor. Mutlu'nun daha önce şikayette bulunduğu ve şarkıcı olmasını istemediği erkek arkadaşı tarafından vurulduğu ve Veysi E.'nin tutuklandığını okudum az önce. Bir zihniyet devrimi lazım artık, Mutlu son olmayacak böyle giderse. Çok üzgünüm... Keşke Mutlu'nun elinden tutan olsaydı, keşke okuyabilseydi, keşke o 'canavar' da eğitilmiş olsaydı. Ah keşke, keşke...
Mutlu Kaya... Elinden tutan olsaydı
Söz bitiyor, ne söyleyecek ne yazacak kelime kalıyor. Mutlu vuruldu, bir namert kurşun hayatına kast etti! İmkanları olmadığı için kazandığı halde üniversiteye gidememiş güzeller güzeli. Doğu'nun kaderi değil töre, defalarca yazdım söyledim. Maalesef ülkemizin kaderi, çünkü Doğu-Batı ayırmıyor kadın cinayetleri, vahşetleri. Bu ülkeyi ayakta tutan öyle sıkı örf ve adetler var ki, bir canavarın, eline silah alanın, kadın dövenin yaptığı eyleme 'örf' demeye dilim varmıyor. Demesin kimse, örf demesin vahşete. Doğu'da öyle babalar, erkek kardeşler, öyle harika adamlar var ki, varını yoğunu evlatlarına harcıyor. İki işte çalışıyor, geceleri uyumuyor, kız evlat ayırmıyor, hayatını çocuklarına adıyor. Mutlu'nun daha önce şikayette bulunduğu ve şarkıcı olmasını istemediği erkek arkadaşı tarafından vurulduğu ve Veysi E.'nin tutuklandığını okudum az önce. Bir zihniyet devrimi lazım artık, Mutlu son olmayacak böyle giderse. Çok üzgünüm... Keşke Mutlu'nun elinden tutan olsaydı, keşke okuyabilseydi, keşke o 'canavar' da eğitilmiş olsaydı. Ah keşke, keşke...
Not: Bir de işin medya vahşeti yanı var ki, bir başka yazıda değineceğim. Mutlu kadar güzel olmayan, yetenekli olmayan kızlar öldürüldüğü, dövüldüğü zaman haber olmuyor mesela!