10 günlük bir aradan sonra merhaba. Tatilde miydim? Hayır. Ama biraz durmak istedim. Yazmaktan değil gündemin acısından yorgun düştük hepimiz. Her gün gelen şehit haberleri insanda güzelliğe ve umuda dair ne varsa hepsini alıp götürüyor. Yakınları kadar ıstırap içinde olmamız elbette mümkün değil ama televizyon başında şehit haber ve cenazelerini izleyen her annenin yüreğine ateş düşüyor. Genç-yaşlı, kadın-erkek herkesin gözyaşları yanaklarından süzülüyor.
Haber izlemekten, daha doğrusu her haber saatinde aynı haberleri izlemekten yorulduk. Ama izlemeden duramıyoruz.
Genç yaşta hayata veda ederek, anne-babalarına en büyük acıyı yaşatan, geride yaşama sevincini kaybetmiş eşler bırakan, yeni doğmuş, henüz doğmamış, yaşı kaç olursa olsun baba özlemi yaşayacak çocuklar bırakan şehitlere üzülmeyen var mıdır bu topraklarda?
Peki, öyleyse neden onları cenaze törenlerinde yalnız bırakıyoruz? Neden törenlere binler veya onbinler katılıyor. Niye yüz bin kişi veya bir milyon kişi, bütün şehir yürüyüş yapmıyor? Niye tepkimizi bütün siyasilere göstermiyoruz?
DEPREM BİR GÜN GELECEK!
Bugün 17 Ağustos depreminin yıldönümü. Aradan tam 16 yıl geçti. Bu 16 yılda ne dersler çıkardık? Ne önlemler aldık?
Uzmanlar bugüne kadar yaptıkları bilimsel çalışmalarla dibinden gaz ve su sızıntıları olduğunu tespit ettikleri Marmara Denizi'nin röntgenini çektiler. Geçenlerde bununla ilgili bir haber vardı tüm gazetelerde. Prof. Naci Görür, olabilecek tehlikeyi ortaya koymalarına rağmen gereken önlemlerin alınmadığını söyledi. Yetkililer gibi halkın da kendilerini yakından ilgilendiren tehlikeye kayıtsız kaldığının altını çizdi.
Peki, gerçek ne? Richter ölçeğine göre İstanbul'da 7'den büyük bir deprem mutlaka olacak. Bu "değişmez bir yeryüzü gerçeği".
Tarihçilere göre 250 yılda bir İstanbul'da büyük deprem oluyor. Ve onlara göre büyük felakete çok az kaldı. Ama dediğim gibi sadece korkuyor ve bizi korumasını Tanrı'ya bırakarak "Allah korusun!" diyoruz.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Bir başka gerçek küresel ısınma ve iklim değişikliği. İngiltere'de bulunan Ruskin Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre çok yakın bir gelecekte kıtlık bekliyor dünyayı. 30-35 yıl sonra hem de. Milyonlar milyarlar aç kalacak. Bu konuları kafaya takan Ömer Madra'ya göre 2015 yazında bütün sıcaklık rekorları kırıldı. Yerine konamayacak ormanlar yanıyor. 50 yıl içerisinde türlerin yüzde 25'inin yok olması bekleniyor. Deniz seviyesi 3 metre yükselecek. Karadaki buzlar eriyor çünkü. Örneğin Ege Üniversitesi'nin NASA'yla beraber yaptığı araştırmaya göre Türkiye'nin dağlarındaki buzulların yarısından fazlası yok olmuş. Dünyanın bazı bölgeleri sular altında kalacak. Örneğin Bangladeş, Hollanda, ABD'nin Florida bölgesi vs.. Bu Bangladeş'ten 100 milyon insanın göç etmesi demek. Hindistan bunun için önlem almaya başlamış bile. Sınırlarına 4 bin km'lik duvar örüyor.
Farkındayım, güzel bir yazı olmadı. Ama işte hem birbirimizi öldürüyoruz hem de yaşadığımız dünyayı elbirliğiyle yok ediyoruz. Umut verici ve güzel haberlerin bir an önce gelmesi dileğiyle hepinize iyi haftalar.