• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Şiddet önlenebilir

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 08.02.2016, 00:00
Erkektir, yapar. En basit ve en yaygın klişelerden biridir bu. Erkek aldatır, çünkü doğası gereği çok eşlidir! Erkek döver, çünkü doğası gereği şiddete yatkındır.

Öyle midir gerçekten?

Şiddet erkeklere mahsus bir özellik midir?

Uyguladıklarını görüyoruz. Evde, sokakta, Meclis'te her yerde şiddete başvuruyorlar. Her gün aile içi şiddete tanık oluyoruz. Ve artık sadece kadınlar değil, kadına destek veren aile üyeleri de şiddetten nasibini alıyor.

Her ne kadar erkeklerin, biyolojik/ genetik/hormonal yapıları gereği şiddet kullanmaya yatkın olduklarına dair görüşler ve inanışlar olsa da, şiddetin, toplumsal faktörlerin kışkırtması ile 'öğrenilen şiddet' olduğu günümüzde daha kabul gören bir tezdir.

Prof. Dr. Serpil Sancar, burada üzerinde durulması gereken şeyin, 'eril şiddet' ile boyun eğdirilen, itaatkar hale getirilen insanlar ve bunun karşısında şiddet uygulayanların ne kazanç elde ettiği hususu olduğunu belirterek şunları söylüyor:

ERİL ŞİDDET 

Modern toplumlara baktığımızda çok sayıda nedenle ve farklı biçimlerde erkeklerin şiddete kışkırtıldığını ve bu şiddetin değişik mekanizmalarla disipline edilerek değişik iktidar yapılarına dönüştüğünü görüyoruz. 

Eril şiddet, yaş, sınıf, cinsiyet ve etnik kökene dayalı hiyerarşilerle yapılandırılmış ve en güçlünün kazanacağı biçimde örgütlenmiş bir davranışlar bütünüdür. 

Eril şiddet toplumda kaçınılmaz görünen 'düzen', 'disiplin', 'terbiye', 'namus-şerefi koruma' 'vatanı koruma' gibi ahlaki değerler adına uygulanan 'disipline-edici şiddet' ile ilişkili olarak ortaya çıkar ve çoğu zaman toplumsal düzen ve istikrar adına meşru görülür. 

Eril şiddet tek tek bireylerin kendi arzu ve istekleri ya da psikolojik bozuklukları sonucu sistematik hale gelmez. Şiddeti güvenlik, eğitim, spor, zevk adına gerekli, kaçınılmaz ve meşru gören, göz yuman, seyreden toplumsal kurumlar vardır. 

Devletin egemenlik iddiası, piyasanın kazanç hırsı, aile ve heteroseksüel evliliğin sürdürülmesi uğruna kadınların, eşcinsellerin ve çocukların disipline edilmesi, erkeklerin mutlu edilmesi adına kadın bedeni ticareti ve fuhuş gibi yapılanmış ve kurumlaşmış ilişkiler içinde şiddeti kaçınılmaz ve haklı görürüz. Ayrıca, erkeklere toplumsal görev olarak yüklenen namusun korunması, aile reisliğine dayalı evlilik ve aile, militarizmin savaşçı- kahraman erkek miti gibi toplumsal ve siyasal pratikler şiddeti erkeklerin yaşamında normal ve gerekli bir araç olarak gösterir.

AİLE İÇİ ŞİDDET


Modern toplumlarda eril şiddetin bildiğimiz en yaygın türü kadınlara yönelen -ve çocukları da kapsayan- 'ev/aile içi şiddet'tir. Aşk, evlilik, ebeveynlik ilişkileri adına kadınların, çocukların ve aile mensubu genç erkeklerin egemen erkeklik değerlerine itaat ettirilmesi amacıyla, baba, koca, erkek kardeş ya da erkek akrabalar tarafından yöneltilen şiddettir.

Aslında bu şiddeti meşru kılan, erkeklerin aileyi geçindirip, ailenin namus ve şerefini korumak için kadınların yaşamını denetleme/yasaklama otoritesine sahip olduğu düşüncesidir.

Geçim sağlama uğruna birçok erkek her tür çalışma koşuluna katlandığını ileri sürerek, bunun karşılığında ailedeki kadınların, çocukların ve gençlerin yönetimini ve itaatini talep ediyor; 'aile reisi' olarak 'disiplin', 'namus', 'terbiye' adı altında şiddet kullanmaya kendini yetkili görüyor. Bu tür şiddet, erkeğin koruma- kollama-denetleme-geçindirme görevi olduğunu ve bu görevleri yaparken yasaklama, zorlama, cezalandırma amacıyla şiddet kullanma serbestliği olduğunu düşünen bir anlayışın sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Bu yüzden şiddet sürüyor. Oysa bu şiddet önlenebilir. Yeter ki cinsiyetçilikle mücadele edelim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA