• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
BESİM KAZADO

TRT klasiği 'Aileler Yarışıyor' yeniden

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19.02.2013, 00:00
En sevdiğim programlardan biri olan Aileler Yarışıyor'un bu hafta öyle konukları vardı ki bana nostalji yaşattı ve beni gençlik yıllarıma döndürdü

İyi haftalar, bu hafta biraz nostalji daha doğrusu nostaljik bir grup ile başlamak istedim. TRT 1'in programlarından yılladır vazgeçilmez 'Aileler Yarışıyor' tekrara gündeme geldi. Sabahları çok erken uyandığımdan tekrarı verilen bu programın koyu takipçisi oldum. Dün birden karşımda bu grubu görünce rüyadayım dedim. Düşünün bir masa 'Bir zamanlar' Meral-Zühal ikilisi, Sevda Karaca, Bilgen Bengü, İskender Doğan ve Hakan Eren, diğer masa 'Her zamanlar' Semiha Yankı, Ersan Erdura, Tülay Özer, Yeşim ve Saadet Sun... Bir devre altın imzalarını atmış bu değerler her zaman Hakan Eren kardeşimin katkılarıyla biraraya gelir. Bu şahane programa da umarım Hakan'ın büyük bir katkısı olmuştur ki sabah sabah onu arayıp tebrik ettim. O ne heyecan, o ne birlik ve de o ne kalite idi. Hepsi birbirinden düzeyli şıklıkta, hepsi birbirinden neşeli idi. Hele Semiha Yankı'dan gözlerimi alamadım. O kadar tabii idiler ki "Tek arzunuz olsa idi, ne dilerdiniz?" sorusuna Saadet Sun "Sağlık" derken Semiha Yankı "Amerika'ya gitmek" dedi, dünyaca en ünlü tarihi çifte ise Semiha Yankı, "Ferhat ile Şirin" dedi, Saadet Sun, "Josephine ile Napoleon" diye cevaplandırırken Tülay Özer'in o çocukça "Ne mana Josephinlere gitti Leyla ile Mecnun dururken?" diye söylenmesi...

YİNE YEŞİLÇAM

Hele hele Türk sinemasının en ünlü hanım sanatçıları sorulduğunda tablo muhteşemdi. İlk dört Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik'ti... Bilmem size bir şey ifade edebildi mi? Sorular sokaktaki kişilere sorulduğuna göre bizim zamandan sonra sahne ve sinemaya kimseler gelmedi mi? O günlerde radyo, yeni yeni gelişen TV vardı. Ne facebook, ne twitter, ne anında telefonunuza düşen reklam veya haber iletişimi, ne bugünkü magazin bolluğu vardı. Bileğinin gücü ile sanatlarını sürdürebiliyordu sanatçılar. Ne ise yine bizim zamana gidiverip o zamanın kalitesini andım, keşke yeniler biraz bir şeyler kapsalar o günlerden...

Hoşgörü ve sevgi gecesi

14 Şubat akşamı ise İzmir'in en nezih klasiklerinden Alyans'ta 'sevgi, dostluk, hoşgörü galası Kırmızı Gece'yi gerçekleştirdi Liyakat Derneği. Birbirinden şık çiftlerin katıldığı bu geceye İzmir'in number 1 diyetisyeni arkadaşım Gülşen Altın'ın daveti ile katıldım. Hatta uzun zamandır görmediğim Sibel'in geldiği geceyle çakışmasına rağmen kırmadım. (ki Şenay'ımla (Düdek) gitmeyi çok istemiştik.) Yalnız arkadaşım Gülşen kırmızı-siyah diye bir şey belirtmediği için tek kahverengi tonlarındaki kişi bendim. Tebrik ederim tüm Liyakat yetkililerini, geceye katkıda bulunan Alyans ekibinden, mutfağına, hatıraları veren firmaları, o şık İzmirlileri, herkesi coşturan DJ'i, Salih Zengin'in sunduğu o muhteşem mücevherlerin defilesini. Yalnız birbirinden şık ve değerli parçaların sunulduğu defile anında birkaç kişinin girişteki hediyelerini almak üzere koşarak gidip gelmeleri rahatsız etti merakla izleyenleri. Bu gösteride eşinin sağ kolu olan İzmir hanımlarından Oya Zengin'i de gönülden kutluyorum. İzmir bu yeni güzellikleri yaparken hep beraber katılalım, katılalım ki hani size bahsettiğim Paris'in en işlek avenüsü Champhs Elysee üzerindeki o kocaman 'İzmir- Seçilmiş şehir' dijital pankartını doğrulayalım.

Sahnelerin devi Nigar Uluerer'e vefa ziyareti

Nigar Uluerer, Bodrum'daki evinden acil olarak İzmir'e hastaneye getirildi. Duyar duymaz soluğu yanında aldım. Fakat beklediği kişiler gelmediği için sitemliydi


Her ülkenin adını sanat dünyasına kazımış sanatçıları vardır. Bu sanatçılar hem halk hem de sanat dünyası tarafından sevilir ve sayılırlar. İşte benim zamanımdan Nigar Uluerer bunlardan biridir. Sahneye çıktı mı yer yerinden oynardı, kimse ona rakip olarak kendini göremezdi. Yeri bambaşkaydı. Çiçekçiliğe başlayınca müşteri listesi en kabarık çiçekçi olmuştu. Sanatçılar ve de devlet büyükleri arasında hatırı tek kırılamayacak hanımdı.

FATMA ŞAHİN'E MEKTUP
İstanbul Boğazı'ndaki muhteşem yalısından Bodrum'a taşındığında olay olmuştu. Sevdiği onlarca minik canlıları ve özel dostları ile yaşamına burada devam ediyordu ki aniden bir rahatsızlık geçirip ambulansla İzmir Şifa Hastanesi'ne kalkması gerekti. Dün sabah yanına gittim. İzmir'de uğramayan dostu kalmamış. Bana haber veren Şenay Düdek'ten ben oraya gittiğimde derin sohbette olan Gülyiz Mafyan'a kadar kimler kimler? Bu arada telefonla defalarca hatırını soran, Saadet Sun, İmren Aykut, Garo Mafyan, Ajda Pekkan, Hülya Işıl daha kimler kimler... Yanlız 2 kişinin ilgisizliği pek üzmüş sevgili Nigar Uluerer'i. Birine mektup yazmış, saygılarını sunmuş, Kendisini Türk kadınının annesi olarak gördüğünü belirtmiş. Onun aramasını çok beklemiş. Fatma Şahin'in. Yine de belki yurtdışındadır, belki duymamıştır diye kendini avutmuş. Ama öbür kişiye daha çok gücenmiş. "Medyanın içinde olan ve bu kadar hakkımın geçtiği Bülent Ersoy'u affetmem" diyor. Biliriz bizim zamanı yaşayanlar, Bülent Hanım'ı ilk Boğaz'daki 'Urcan'da sahnede tanıtmıştı Nigar. "Eteğimden çekiştirirdi, beni sahneye al" diye devam etti anlatmaya. Hatırlarım hatta bir kanalda yayınlanan belgeselde Zeki Müren'i oynamıştım bizzat ben ve bu sahnenin hem hakikisini hem de belgeseldekini bizzat tatmıştım. Birbirileri ile tanışmayan hatta görüşmeyen Zeki Müren ile Bülent Ersoy'u solistliğini yaptığı "Gülizar" gazinosu'nda biraraya getirmiş ve de beraber şarkı söylemelerini sağlamıştı. Bu büyük bir olaydı Bülent Hanım için. Ama vefa borcu denen bir şey vardır. İşte o zaman yüceliriz. Çok ama çok içerlemiş Nigar Uluerer, umarım Bülent Hanım bu gafını büyütmeden ablasının yanına gider, yanına da kimseyi almadan abla kardeş eskisi gibi olurlar. Şu an evine dönen Nigar Uluerer'e neşe içinde Bodrum yıllarının devamını diliyorum.

Kadınlardan neşeli protesto
Geçtiğimiz hafta hafta sonunu geçirdiğim Uludağ'dan gelip Bodum'a (ki haftaarası size bahsedeceğim) ardından İzmir'ime, yaşadığım kente döner dönmez Cumhuriyet Meydanı'ndaki etkinliğin sonuna yetişebildim. Harika idi hele hele o neşe içinde dans eden hanım ağırlıklı kalabalık içinde başta faaliyetlerin hepsine katılmayı bir adet ve görev edinen Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve tanıdık simaları görünce çok iyi bir tablo gerçekleştiğini gördüm. Bu arada Liyakat Derneği Başkanı Berkay Eskinazi ile ayaküstü minik bir sohbet yaptım, bu gün ve gecesi için...

YOĞUN BİR İLGİ VARDI
Bildiğiniz gibi 14 Şubat Sevgililer Günü idi bu aktivitenin İzmir ve bütün dünyada kutlandığı gün. Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı Türk Halk Dansları Öğretim Görevlisi Tarkan Erkan'ın müziklerini düzenlediği ve Ege Üniversitesi Devlet Konservatuvarı eğitmenlerinden Osman Merze ve Şehim Çiftçi'nin 10 farklı yöreye ait dansları hazırladığı ve de 15 Liyakat üyesi hanımın koreografisini sunup İzmirlileri oynattığı "Şiddete hayır, dansa evet" gösterisi 12'de 'Optimum' 14.30'da da Cumhuriyet Meydanında neşe ile gerçekleşti. Liyakat Derneği Başkanı Berkay Eskinazi iki etkinliğe bu kadar yoğun ilginin olması umut verici. Bugün cinsiyet, yaş ayırımı, olmadan çok kişi şiddete maruz kalıyor. Bu bittiğinde dünyada çok şey düzelecek." dedi. Liyakat Derneği Başkan Yardımcısı Gülçin Güloğlu da "Bilhassa kadınlara yapılan işkencelere dur diyebilmek ve seslerini duyurabilmek için bu neşeli protestoyu gerçekleştirdik" diyerek başkanının sözlerini tamamladı.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI