Bir kenti değerli kılan, yaşanmışlıklarıdır. Toplumsal yaşamda, sanatta, ekonomide yıllar yılı elde ettiği birikimlerdir.
Geçmişle bugün arasında kurulan sıcak bir bağdır.
İzmir'in en eski ilçelerinden biri olan Karşıyaka da, yaşanmışlıklar açısından, en olgun kentlerden biridir.
Birçok anı, birçok belge, birçok kitap, birçok başarı, tozlu raflar arasında kalmıştı düne kadar, bunları paylaşmayı amaç edinen bir dergi ortaya çıkana kadar...
***
Bu derginin adı, Karşıyaka Karşıyaka... Sahibi bir Karşıyaka sevdalısı, Tufan Atakişi...
Onca maddi sıkıntıya, onca soruna karşın yılmadan yayınlıyor dergisini... 5 yılda, 28 sayı olmuş...
Bana da gelir dergi, yıllardır... Okur, öğrenir, anılara dalarım sayesinde...
Her sayfasında bir değer vardır. Birbirinden özel öyküler, gerçekler, Karşıyaka'yı dünden bugüne taşıyan gelenekler...
Her anında kopar giderim çocukluğuma... 70'li yıllara, dokuz kayalıklarda balık avlamaya, mendirekte kefal savaşına, şimdi Mavişehir olan kurt çıkardığımız çamur deryasına... Eski taş evimize; o zaman domates, salatalık, karpuz tarlası olan Girne caddesine... Ve daha nice anıya...
Bize geçmişimizi unutturmayan, değer katan bu dergi sayesinde...
***
Dergi, son sayısında, bugüne dek hiç görmediğim bir fotoğrafla çıkmış... Yunan Kralı Konstantin, 4 Temmuz 1921'de Karşıyaka İplikçizade Köşkü önünde bir tur atıyor, havalı havalı...
Çok değil, iki ay sonra, Sakarya meydan savaşında, alaşağı edileceğini bilmeden gururla geziniyor.
Bu bir tarih, bu bir gerçeğe ışıktır. Bir kültür dergisinde olması gereken, tarihsel gerçektir.
Sadece o mu, İzmir'in gurur duyduğu işadamı Selçuk Yaşar, Pınar Süt markasını nasıl yarattığını anlatıyor dergide...
Bugüne kadar, hiçbir yerde okumamıştım bu özel girişimi...
***
İşte bunun için, bir süre önce İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, dergisine verdiği "Kente Katkı Ödülü"nü gururla kucaklamıştır Tufan Atakişi...
Bu Karşıyaka'ya, dolayısıyla İzmir'e emek vermenin bir ödülüdür.
Yaşanmışlıkları hissettirmenin...
Teşekkürler Tufan Atakişi ve dergiye can veren herkes...
Karşıyaka sizinle değer buluyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Yanlış sonsuz şekillere girebilir, doğru ise yalnızca bir türlü olabilir.
J.J. Rousseau
Pamukkale için büyük bir şans
Pamukkale gibi bir dünya markasının tanıtıma ihtiyacı yok, hazine ortada; dünya tanıyor, biliyor ama temelinde, ilk bölümü en çok izlenen filmlerden biri olan "Hayalet Sürücü" olunca durup düşünmek gerekiyor.
İki nedenden:
İlki sinemanın büyüsü...
İkincisi ise toplumsal etkileşim...
***
Dünya artık, o broşürlerde, dergilerde işlenen tarihi mekan, turistik şehir gibi kavramlara pek rağbet etmiyor.
Çünkü iletişimin artık parmak uçlarına geldiği, yüreklere işlediği bu çağda, insanların artık tanıtılan yerlerde nasıl yaşandığını görmesi, hissetmesi gerekiyor.
Bunun da en iyi yolu görsel mükemmeliyet...
İnsanlar artık ya belgesel yoluyla ya da film ve gezi programları aracılığıyla bir bölgeyi izlediğinde, bir ziyaret amacı saptıyor ve hiç düşünmeden gidiyor.
Bunun en gerçekçi kanıtı, Hollywood'un çektiği hasılat rekorları kırmış filmlerin geçtiği mekanların, filmin gösteriminden sonra, en çok ziyaret edilen yerler olması...
Adeta, turistik zirve yapması...
***
Bu taleplere gezi programlarını da ekleyebiliriz. Düşünün bir kez; Avrupa turlarına neden bu kadar çok talep var?
Eskisine oranla, daha uygun hale gelen ödeme koşulları mı yoksa eline geçen bir imkanı değerlendirmek mi?
Belki ikisi de geçerli bir neden ama bence en çarpıcı olanı televizyonda yayınlanan gezi programları...
Hele tanıtımlar gerçekçi ve doğal olursa, bu istek daha da artıyor.
İnsanlar bir rehberin gözüyle gördüğü yerlere daha çok dikkat kesiliyor, gerçekçi buluyor.
***
İşte sinemada böyle bir şey, hele marka Hollywood olursa... Bu nedenle "Hayalet Sürücü 2" filminin bir bölümünün çekileceği Pamukkale'deki antik tiyatro, filmin gösteriminden sonra dünyanın konuşacağı bir mekan olacaktır.
Bugün Cannes, Napoli, Niagara, Akropol, Güney Afrika, dünyanın marka şehirleri ve tarihi bölgesiyse, bunda sinemanın büyük bir payı vardır.
Şimdi Pamukkale'ye, dolayısıyla Denizli'ye de böyle bir şans doğdu. Bunu iyi kullanmak gerek.
Geleceği parlak
Behzat Ç'deki en ilginç tipleme Harun... Komiser Behzat'ın sağ kolu olan Harun, sıradışı bir kimlik sergiliyor.
Abur cubura meraklı, öfkeli, canıtez, hiperaktif, düşündüğünü pat diye söyleyen, düşünce fakiri, tuttuğunu koparan, şiddetsever ama aynı zamanda saf ve doğal bir tip...
İki zıt unsur, bir kimlikte böylesine çarpıcı toplanır mı? Bence bunda senaristin yaratıcılığı kadar oyuncunun da başarısı var.
Genç oyuncu Fatih Arman, bu ilginç kimliği çok başarılı uyguluyor. Konservatuar son sınıf öğrencisi olan Fatih'in oyunculukta geleceği parlak...