• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Eyyvah Eyvah’ın sırrı, doğallık HÜROL DAĞDELEN

Eyyvah Eyvah'ın sırrı, doğallık

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 18.01.2011, 00:00
Çocukluğumda hatırlarım, sanırım 8-9 yaşlarındayım. Babam bir gün elinde 45'lik bir plakla geldi, koydu bizim dolaplı pikaba... Başladı bir oyun havası çalmaya:
"Bir fasulye 7,5 liraya, hem oynasın, hem kaynasın..."
Plak, o günlerde zam şampiyonu olan fasulyedeki fiyat artışını bir türküde böyle eleştiriyordu.
O dönemde, hemen her radyoda çalardı bu türkü... Bir gün Halit Kıvanç'ın yaptığı şu anonsu hiç unutamam:
"Hadi bakalım şimdi göbek atalım. Bir fasulye yedi buçuk liraya..."
***
Zaman geçti türkü unutuldu, tozlu raflardaki yerini aldı. Fasulyenin fiyatı katlandıkça katlandı. Türkünün hükmü kalmadı.
Ta ki, Ata Demirer bu Trakya türküsünü, "Eyyvah Eyvah" filminin başlangıç noktası yapana kadar...
Şimdi yeniden moda, "Bir fasulye 7,5 liraya..."
Önceki gün merak ettim, "Eyvah Eyvah 2" filmini izledim, büyük keyif aldım; hem de sinemada...
Ne kaçak olarak CD'de ne de internette...
Sinemanın keyfi başka, gerçi salon kalabalık değildi ama o film akustiği her şeye bedeldi.
Öyküyü kendi gerçeğinde izledim.
Çünkü sinemada tek başınasın, motivasyon kaybı yok. Filmin tadı başka oluyor.
***
"Eyyvah Eyvah" filmlerinin ilgi görmesinin en önemli özelliği, doğallığı...
İzleyeni sıkmıyor, düşündürmüyor.
Basit bir senaryo, basit bir oyunculuk, yalın bir gerçeklik, mutlu bir aşk ve her şeyin ötesinde, iyi bir oyuncu kadrosu...
Ata Demirer'den Demet Akbağ'a, hatta Özge Borak'a kadar, bütün oyuncular, sanki filmin çekildiği Çanakkale'nin Geyikli kasabasında yıllardır yaşıyormuşcasına, doğal, samimi ve içtendi.
Sinemada doğallık bence en büyük başarı...
Bunu, yıllar önce Çağan Irmak, "Babam ve Oğlum"da elde etmişti. Şimdi ise aynı sırrı yönetmen Hakan Algül, "Eyyvah Eyvah"ta yakalamış...

GÜNÜN SÖZÜ
Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça, bulduğumuza inandıkça, ifade etmeye cesaret eden adamlar olmalıyız.
ATATÜRK

Yargı ve güvenlik muhabirleri de dernek kurdu
Her mesleğin kendine özgü zorlukları var, gazeteciliğin de...
Hele muhabirlik...
Sabahtan akşama kadar haber peşinde koşan, gerçeği arayan, kimi zaman tartaklanan kimi zaman horlanan ama insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu bir kimliktir gazeteci...
Üstelik şiddetin, kavganın, saldırının ne zaman, nasıl ve nereden geleceği hiç belli değildir bu meslekte...
Bu yüzden örgütlü olmalı, mesleğini dayanışma içinde sürdürmelidir.
İşte o zaman gerçeğin ışığı daha parlak oluyor.
***
Bunun için her ilde bir "Gazeteciler Cemiyeti" var, meslektaşının hakkını, hukukunu koruyan...
Ancak bazen bu kurum bile yeterli değil; bu nedenle gazeteciler, kendi içlerinde bir örgütleşme peşinde koşuyorlar.
İşte bunun için "İzmir Magazin Gazetecileri Derneği" var, işte bunun için "İzmir Ekonomi Muhabirleri Derneği" kuruldu.
Amaç, güçlü olmak.
****
Son günlerde bir ilki daha yaşıyor gazeteciler... Yaşamları adliye koridorlarında geçen, karakolda sabahlayan polis ve adliye muhabirleri, kendi derneklerini kurdu; "İzmir Yargı ve Güvenlik Muhabirleri Derneği" adıyla...
Kurucuları arasında, artık işinin kurdu olan arkadaşımız Ali Eyce de var.
Onun haber analizlerini dinlemekten, mesleki değerlendirmelerini yaşamaktan her zaman büyük haz duydum. Bu derneğin kuruluşunda emeği geçmesinden de...
Umarım, hak arayışında, meslektaşlarını güçlü kılmakta her zaman başrolde oynarlar.
Meslektaşlarının buna ihtiyacı var çünkü.

Farkındalık yaratmak...

Bu toplumda televizyon deyince akla artık dizi filmler geliyor. Ertesi gün tek konuşulan konu onlar olunca...
Oysa neler yaşanıyor o beyazcamda...
Bir örneği de önceki akşamdı, ntv'de... "Biri Bana Anlatsın" adlı programda, Can Dündar ve Gülay Afşar'ın sunuculuğunda...
Tohum Otizm Vakfı'nın "Otizmin Farkındayım, Onların Yanındayım!" başlıklı bilinçlendirme kampanyası için sanat dünyasının pek çok ismi konuk oldu programa...
Amaç otizmli çocuklara destekti. Hem maddi hem de manevi açıdan...
Gece boyunca görüş ve düşünceler birbirini izledi. Prof. Dr. Yankı Yazgan ve Prof. Dr. Bülbin Sucuoğlu, otizmin genel karakterini ve zeka geriliğinden farklı olan yönlerini anlattı, onlara nasıl davranılması gerektiğinin altını çizdi, bilinçlendirdi.
Hatta, 7 Emmy ödüllü ve 3 dalda Altın Küre adayı olan otistik Prof. Dr. Temple Grandin'in başarı öyküsü yayımlandı.
***
Medya sadece haber ve eğlence için değildir. Toplumsal sorunların çözüm noktasıdır da...
Otizm de bunlardan biri... Hala bu rahatsızlıktan bi-haber olan, otistik çocukları "geri zekalı" sınıfına koyan, onların içe dönük dünyasını şımarıklık" olarak değerlendiren bir takım cahillerin yaşadığı bir toplumda, otizmin farkında olan insanların da çabasını ortaya koymak gerek...
Pek çok oyuncu oradaydı, bir lider sanatçı olarak Ajda Pekkan da...
Çoğu, otizm hakkında bilgi sahibiydi, en azından bir şeyler araştırı gelmişlerdi programa...
İşin en dikkat çekici yönü de buydu, sanat dünyasının duyarlılığı...
Bence program hedefine ulaştı, farkındalık yarattı.
Emek verenler sağolsun.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI