Kentlere kimlik kazandıran, geçmişle kurdukları bağdır. İşte bu nedenle Avrupa'nın birçok ülkesi, ekonomilerini bir şekilde, bu gerçekle doğrultur. Yani kültür turizmi...
Hatta, artık deniz, güneş kumun bile önüne geçti bu turizm felsefesi...
Özellikle Orta Avrupa Ülkeleri'ne yılın 12 ayı turlar düzenleniyor. Doğa turizmi yılın belirli günleriyle sınırlıyken, kültürün öyle bir sorunu yok. Yılın her günü gidip görebilirsiniz ülkeleri, tabii iklim değişikliklerini de göz önüne alarak...
Türkiye de kültür turizmi felsefesine en uygun ülkelerden biri... Zira, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış topraklar üzerinde yaşıyoruz.
Bilinçli, programlı, korumalı bir hazırlık, bizleri bugünden daha ötelere taşıyacak bir "dünya hazinesi" kimliği kazandırabilir...
Önce buna hazır olmak gerekli, sadece kurumlarla değil, toplumsal bilinçle, bireylerle tek, tek...
***
Bu açıdan bakınca İzmir, Türkiye'nin en şanslı şehirlerinden biri... Geçmişten bugüne pek çok medeniyeti sarmalamış, üç dine mensup toplumları barındırmış İzmir, doğru yönetilirse bir kültür başkenti olabilecek potansiyele sahiptir..
Efes, Bergama, Agora, Kadifekale bunun etkili örneklerinden biri... Onlar yüzyıllar öncesinden geliyor.
Peki yakın tarihimizden örnekler...
Yani İzmir Saat Kulesi, Hisarönü, Basmane Tren İstasyonu, Atatürk Müzesi, İsmet İnönü Müze Evi gibi tarihi değerler...
Mesela Karşıyaka Tren İstasyonu...
Çevresinde çocukluğumun geçtiği, yaklaşık 150 yıllık bir maziye sahip olan bu istasyon, bir yıl öncesine kadar, bakımsız, çürümüş bir haldeydi; onca uyarı ve eylemlerden sonra bu yılın başında restorasyonuna başlanan bu tarihi mekan, kaplumbağa hızıyla ilerliyor, geçen gün basında da yer aldığı üzere, çıkacak herhangi bir yangın ya da afet halinde de tehlike saçıyor.
***
Geçen gün, yanından geçtim bu tarihi istasyonun... Sessiz ve çaresiz göründü gözüme... Çevresini çay bahçeleri ve kafelerin sardığı istasyon, sanki yıkılmayı bekler gibi, hüzünlü göründü yüreğime... Restorasyon süreci başladığı halde...
Oysa, İZBAN devreye girmeden önce, Karşıyaka'nın en cümbüşlü mekanıydı burası... 150 yıl önce Fransızların, şimdi bir tarih olan bir mimari tarzla yaptığı istasyon, her yaşın buluşma yeriydi.
Ne anılar var orada bilseniz...
Sadece bu nedenle bile korunması, geleceğe taşınması gereken bir binadır burası...
***
Yazı arşivimi şöyle bir karıştırdım, 2010'da ve bu yılın Nisan ayında yazmışım Karşıyaka Tren İstasyonu ile ilgili görüşlerimi... Tüm gerçekleri, yetkililerin yüzüne vura vura... Burasının bir kent müzesi olması gerektiğini de israrla vurgulayarak...
Esin kaynağım da bir fikir adamı, bizim sektörde çıkardığı "İzmir İzmir" dergisiyle tanınan, kitapları olan bir gazeteci, Tufan Atakişi...
O bana bunun ipuçlarını vermiş, "Bu tarihi mekan, kent müzesi olmayı hak ediyor" demişti...
Atakişi, o günden bugüne mücadeleyi hiç bırakmadı, çevresinde oluşturduğu gönüllü dostlarıyla, bu özel mekana gözü gibi bakıyorlar. Yabana gitmesini, bazı fırsatçıların eline geçmesine istemiyorlar.
Bu çabalar boşa değil, bir amacı var.
TCDD'nin restore ettirdiği, restorasyonu yılan hikayesine dönen bu mekan, umarım bir kent müzesi olarak topluma kazandırılır.
Karşıyakalı'nın bu ayrıcalığa ihtiyacı var.
Kültür turizmini hedefleyen bir ülkenin yüzü Batı'ya dönük özel şehri İzmir'de ayakta kalmayı başarmış bu tarihi mekan, müze olma onurunu hak ediyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez.
Einstein