Benim seyahat fiyaskosunu kimse geçemez

İZMİR'DEN TATLI GEYİKLER - GÜRKAN ERTAÇ

İzmir'den geyikleri yazıyoruz da iğneyi kendine çuvaldızı başkalarına batırır insan.
Ben de öyle yapıyor, başımdan geçen gerçek bir olayı anlatıyorum ki, benim işlediğim haltı kolay kolay kimse geçemez. Yıl 1985. Bursa'da Bursaspor ile Altay arasında Türkiye Kupası Final maçı var. Yeni Asır'dayız İzmir'in en büyük gazetesiyiz ya, Altay'ın şampiyonluk maçını dev kadroyla izlemek vacip oldu.
Yanıma Erol Yaraş'ı, Muhittin Akbel'i ve Sait Gürsoy'u alarak sempatik şoförümüz İsmet'le Bursa yoluna koyulduk. İzmir'den, Balıkesir'e, Bursa'ya ya da İstanbul'a gittiyseniz görmüşsünüzdür.
Akhisar'dan Balıkesir'e kadar savaş uçaklarının bile inebileceği iniş yapabilecekleri derecede geniş bir otoban var. İşte bizim mini kafile ile Akhisar'ı geçtik, o yola gireceğiz.
ŞOK LEVHA: YOL KAPALIDIR
Gireceğiz de önümüze, sürpriz bir büyük levha çıktı:"Yol kapalıdır, geçiş Sındırgı'dan verilmektedir" Sındırgıya çıkış bize 2 saat kaybettirecek.
Yol hem dar, hem de kamyonların arkasına takılıp, dağlık yollardan, virajlardan geçmek ve inmek zorundasınız.
Erol Yaraş'tan cesur bir öneri: "Karayolları belki yolun tamirine başlamamıştır. Dalalım biz kapalı yola, mühendis ve görevlilere gazeteci olduğumuzu anlatalım ve maça geç kalacağımızı söyleyelim, ikişer Sabah ve Yeni Asır verelim, belki bizi bırakırlar. Dener miyiz, deneriz.
Hakikaten Karayolları yolun onarımına başlamamış, kenara kum dökülmüş, zift makineleri var, diğer malzemelere henüz el sürülmemiş.
Ekiplerden izin istedik, "Madem gazetecisiniz, yürüyün gidin" dediler.
Bizden başka kimsenin olmadığı otobanda Balıkesir'e rüzgar gibi gittik.
Programımız şuydu: Gazetenin aracı maçın devre arasından filmleri alacak ve yıkanması için gazeteye yetiştirecek, biz de İstanbul'dan 19.00'da gelen tarifeli Pamukkale otobüsüyle döneceğiz. Program uyarınca şoför İsmet'i devre arasında filmlerle yola çıkardık, yine bizim sabah geldiğimiz kapalı otobana girmiş, filmleri zamanından önce gazeteye ulaştırmış. Telefonla bilgisini aldık, rahatladık.
Bursa otogarına gittik, İstanbul'dan gelecek otobüsü beklemeye başladık, saat 19.00'da otobüs geldi. İçi şık hanım ve beylerle dolu. Bizi de aldılar, İzmir'e doğru hareket ettik. Geldik Balıkesir'e, otobanın başladığı yere, orada da Akhisar'daki levhanın aynısı var:"Yol tamirat nedeniyle kapalıdır, geçiş Sındırgı'dan verilir..."
"BEN GAZETECİYİM"
Şoför tam Sındırgı'ya vuracak, ben yerimden fırladım, "Kaptan ben gazeteciyim, işte sarı basın kartım.
Bu yol her ne kadar kapalı diyorlarsa da kapalı değil. Biz bugün gazetenin arabasıyla iki kez geçtik, yolda henüz tamirat başlamamış, bana kalırsa buradan yürü. Sındırgı yolunda iki saat kaybetmeyelim" dedim. Kaptan beni biraz şüphe ile süzüp, "Emin misin, birşey olmasın ?"sorusunu yöneltti. Ben kendimden gayet emin şekilde yolun açık olduğu garantisini verince otobana daldı.
SİLİNDİRİN YARATTIĞI ŞOK
Bir kış gecesi... Herkes evine kapanmış, tek tük ışıklar görünüyor.
Bizim koca otobüs hiçbir vasıtanın olmadığı otobanda rüzgar gibi gidiyor.
Arkada oturan 2-3 hanımdan bana övgü var:"Sağolasınız beyefendi, acele işimiz vardı, kocalarımız İzmir'de bizi bekliyor bu gidişle çabuk varacağız." Balıkesir-Akhisar arası 80 kilometre, biz 72 kilometresini geldik, yol bitti.
Karayolları ekipleri üç adet 50 tonluk silindiri yanyana koyarak yolu kapamış, dağdaki çadırlarına gitmişler.
Tabloyu görünce bende şafak attı.
Muhittin ve Sait'le üçümüz otobüsten indik, aklımızca dev silindirleri itmeye ve otobüse yer açmaya çalışıyoruz, tabii ki nafile.
Otobüse döndük, manzara felaket.
O bana alkış tutan ve "Helal olsun" diyenler, 90 derece çarketmişler. Biri şoföre çıkışıyor, "Bu geri zekalının aklıyla kapalı yola girilir mi?.
72 kilometre geri dönecek, Sındırgı'ya vuracağız. Sabaha kadar İzmir'e varırsak iyi. İzmir'e varır varmaz sizi şikayet edecek. Hesabının sorulmasını isteyeceğim" diye. Diğer yolcuların öfkeli bakışları da beni ezdikçe eziyor.
1.80'lik adam otobüs koltuğunda 1.60'a indim, büzüldüm, küçüldüm.
Neyse baktım tehlike büyüyor, yerimden yeniden kalktım, "Bir dakika yahu. Bir köylü bulalım, belki bu silindirlerin arkasına yol vardır" dedim. Baktım bir köylü eşeğinin üzerinde geliyor, silindirlerin arasına nasıl geçeceğimizi sordum.
Otobüs köye girdi
Adamcağız biraz düşündükten sonra, "Haaaa, bu kövün içine girin, gaveyi geçin, patikayı tırmanın, çıkarsınız" dedi. O zamanın en yeni modeli koca Mercedes 303 köyün içine daldı, hayatlarında ilk kez böyle büyük bir aracı köyün daracık sokaklarında gören köylüler evlerinden fırlayarak çoluk çocuk peşine takıldılar. "Otoboooos, otoboooos sesleri çınlıyor.
Köyün meydanına geldik. Hani genellikle köylerimizde sık sık görülen, erkeklerin pişpirik, tavla oynadığı kahveler yar ya, öylesi kesmiş yolu, kaplamış. Otobüsün burnu geçer, kıçı dönmez, "Hooooppp. güüümm gel" sesleri. Şoför, kan, ter içersinde kurtulmak için direksiyondaki en büyük hünerini gösterirken, bir yandan da aynadan beni süzerek söyleniyor:

"Pamukkale tarihinde böyle rezalet olmadı. Beni bu seferden sonra garanti kovarlar..."
YİNE SİLİNDİRLERE ÇIKTIK
Neyse, 20 dakikalık bir zor manevradan sonra köy kahvesinden kurtulduk.
Patikayı tırmandık ama ne görelim, yine silindirlerin önündeyiz. Ben artık bayılacak duruma geldim, astım rahatsızlığı bulunan ve heyecanlanınca nefes açlığı nükseden Muhittin Akbel de pompa yaparak ilaçla kendini toparlamaya çalışıyor. Son bir hamlede bulundum, "Adam yanlış anlattı galiba bir köylüye daha soralım" dedim. Baktık bir mobiletli geliyor, ona macerayı anlattık. "Yanlış yapmışsınız, siz ikinci patikadan çıkacaktınız" yorumunu yaptı.
ÇAMUR DERYASINDAN KURTULUŞ
Otobüsü bir daha köye, yaşadığımız çileye sokmak imkansız. Dedik ki, otobüsü patikadan aşağı bırakalım, oradan ikinci patikayı tırmanalım. Otobüsü sarkıttık da, arka teker çamura saplanmaz mı? Hep beraber indik. Şoför ile muavinin üzerleri çamur içinde kaldı ama otobüsü kurtardık. Akhisar'a ulaştık. Saate baktım, 80 dakikada gelmişiz. "Yine karlısınız" dedim. Şoför "Beni katil edeceksin"diyerek susturdu.
NE KARIŞIRSIN YOL TARİFİNE
Otobüsle İzmir-Bursa arasında yaşadığımız olay üzerine, bir daha yol işine, tarife girmemeye yemin ettim. Ama Atina'da milli maçı var. Atina'ya girerken yol ikiye ayrılıyor. Şoför bize sordu. Ben soldan dedim. 10 kilometre gittik kapalı Atina Kabristanı... Togay Bayatlı kulağıma eğildi:"Gürkan. Bir daha yola karışma..."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.