Komedide Türk’ün eline kimse su dökemez

İZMİR'DEN TATLI GEYİKLER - GÜRKAN ERTAÇ

Türkler, Avrupa'da İtalya ve Fransa ile birlikte kıtanın en esprili ve nüktedan insanları olarak tanınırlar.
Bizim bilebildiğimiz, Osmanlı İmparatorluğu'ndan da eski tarihlerde Nasreddin Hoca fıkraları, daha sonra "Akbaba, Gırgır, Penguen ve buna benzer kaliteli mizah dergileriyle ve yetiştirdiği mizah ustalarıyla espri gücü en yüksek ulusuyuz.
Öylesine dahi mizah ustaları yetiştirdik ki değer biçilemez.
Akım devam ediyor, yetenekler birbirini izliyor. Şu ölümlü dünyada hoş sada bırakarak.
SIRALAMAYA YER YETMEZ
Türk insanı, her türlü zor şartlarda bile güçlü mizah ve komedi özelliğini sürdürür. Ne güldürü ustaları yetiştirdik ki tamamını bu sütunlara sığdırmak imkansız. Bir derleme yaparsak:
İsmail Dümbüllü, Rifat Ilgaz, Muammer Karaca, Toto Karaca, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Vahi Öz, Celal Sururi, Aziz Basmacı, Münir Özkul, Muzaffer Hepgüler, Sadri Alışık, Adile Naşit, Nejat Uygur, Gazanfer Özcan, Tekin Akmansoy, Levent Kırca, Oğuz Aral, Müjdat Gezen, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Cevat Kurtuluş, Halit Akçatepe, Levent Kırca, İlyas Salman, Ferhan Şensoy, Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Ata Demirer, Şener Şen, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Beyazıt Öztürk, Yasemin Yalçın, Tolga Çevik ve Gülse Birsel gibi süper komedyenler hangi ülkeye nasiptir ki? Ramazan ayı denilince elbette ki elbette ki 900 yıl önce yaşadığı bildirilen hiciv üstadımız Nasreddin Hoca'ya özel bölüm ayırmayı sürdürüyoruz, peşine bazı ilginç fıkraları kataraktan.
Hayırlı Ramazanlar dileğiyle.
PABUÇLARI YÜRÜTEYİM DERKEN...
Bir Ramazan gecesi Ayasofya Camiinde teravih namazı kılındıktan sonra dua esnasında açıkgöz yankesicinin biri, yanındaki adamın cebindeki bir enfiye kutusunu el çabukluğu ile aşırır.
Bununla da yetinmez, kalkarken adamcağızın kunduralarını da paltosunun altına saklar. Malları çalınan, her iki hırsızlığın da farkındadır. Önce hiç ses çıkarmaz. Fakat tam caminin iç kapısından çıkarlarken, hırsızın hafifçe omzuna vurur ve koluna girer.
Hırsız, şaşırarak döner. Efendi, gayet nezaketle:
- Siz, namazdan evvel benden enfiyeniz var mı diye sormuştunuz, fakat kutuda enfiyem tükenmiş, takdim edememiştim. İnanmanız için enfiye kutusunu da size vermiştim, sonra namaza durmuştuk.
Şimdi eksik olmayın, kunduralarımı da almış, taşıyorsunuz. Zahmetinize teşekkür ederim. Bu lütfunuza artık hacet kalmadı.
Pek tabii olarak, hırsızın yüzü alı al, moru mor! Enfiye kutusunu ve kunduralarını geri alanın bu sözlerini işiten halktan bir kısmını hem güldürür, hem hırsızın yakasına yapışırlar ve onu doğruca karakola götürürler.
Komedinin devamı buradadır.
Komiser, hırsıza çıkışır:
- Be herif! Bu kaçıncı rezaletin? Kaçıncı kundura hırsızlığın? Neye yaparsın bu işi?
Hırsız, boynunu bükerek:
- Hakkınız var efendim, der. Kusurum var, kötü bir alışkanlık! Fakat çok şükür bu defa cemaatten dayak yemeden pabuçları geri verdim, enfiye kutusunu da. Şaşkınlığım yeter.
Ancak, Allah aşkına siz de halime merhamet buyurun, hiç olmazsa bir kerecik burada dayak yemiyeyim.
RAMAZAN-I ŞERİF'İ MEMNUN ETMEK
Bir çok Ramazanı birlikte geçirmiş olan bir hanımla beyi konuşuyorlarmış. Bey, hanımına:
- Hanım, bunca senedir oruç tutuyoruz. Acaba Ramazan-ı Şerif'i hiç memnun edebildik mi? diye sormuş. Hanım:
- A efendi! Düşündüğün şeye bak, o mübarek hiç memnun olmasaydı, her sene 10 gün önceden gelir miydi? demiş...
​TERAVİHİ UNUTTU
İki kafadar Ramazan'da kadı kıyafetine girerek köy köy dolaşmaya ve birkaç basit soru sorup cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırıp para kazanmaya başlamışlar. Kadı Efendinin bu durumdan haberi olur, bunları yakalatır ve: "Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının, diyerek kırk sopa attırıp bıraktırmış. İki kafadar köyden uzaklaşınca birisi: - Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup dinlenelim, deyince diğeri:
"Yürü yürü! Dinlenmenin sırası mı şimdi? Kadı Efendi teravihi unuttu. Hatırlarsa vay halimize!
ORUÇLUYKEN KAÇ HAMSİ YERSİN?
Dursun , Temel'e sormuş:
- Oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun Temel?
- 100 tane yiyebilurum.
- Hadi ordan, yesen yesen 1 tane yiyebilursun, gerisini oruçsuz yemiş olirsun," demiş.
Bu espri Temel'in çok hoşuna gitmiş. Bir gün yolda giderken Cemal'i görmüş ve hemen sormuş:
- Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun?
Cemal:
- 50 tane, demiş.
- Ha uşağum 100 tane deseydun sana müthiş bir espri yapacaktum!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.