Basında nereden nereye geldik

İZMİR'DEN TATLI GEYİKLER - GÜRKAN ERTAÇ

Bilim, teknik ve internet pek çok sahada olduğu gibi basın medya dünyasına da hem büyük kolaylıklar getirdi hem de meslekte başarı sağlamak için yetenekli cesur ve yaratıcı olma şartını koydu. Eskiden bir foto muhabirinin işi çok zordu. Renkli film çekecek, ustalığını konuşturarak dar uçak parkurlarıyla kargoyla ulaştıracaktı. O film bir buçuk iki saat banyoda yıkanır bozuk da çıkabilir onca emek boşa giderdi. Şimdi herkes cep telefonlarıyla bile fotoğraflar çekip anında yollayabiliyor. TV kanallarındaki şimdiki hız o zaman yoktu. Muhabirin verdiği haber önemliydi. Şimdi saat saat dakika dakika TV'lerde haberler ve görüntüler var. Sizin öne geçmeniz için son derece ilginç haber, fotoğraf ve kamera etkinliği ve de cesaret (savaşta kelle koltukta) göstermeniz gerekli. Bunları niye yazıyorum. Eskiden güç şartlarda çalışırken başımızdan ilginç olaylar geçiyordu. Bunlardan bir demeti sunmaya devam ediyorum.
ERHAN AĞABEYİN KLİMA KEYFİ
İzmir basınının temel direklerinden ve sevilen, sayılan isimlerinden Erhan Ünver araba konusunda hayli şanssızdı. Başından geçmedik olay kalmamıştı.
Rivayet edilir ki, Renault arabasıyla park ederken ya da başka şekilde 60'ın üzerinde kaza yapmıştır. Ama son bombası bunlardan da ilginçtir. Erhan ağabeyimiz arabayı değiştirmiş, klimalı bir araç almış ve Ağustos sıcağında klimanın sefasını sürmek için cihazı çalıştırmıştı. Serinli dışarı çıkmasın diye bütün pencereleri kapatmıştı.
Ama hay aksi, hararet arttıkça artmış, Ünver buram buram terlemeye başlamıştı.
Bu sırada motordan dumanlar da yükselmişti.
Çaresiz itfaiyenin önüne çekti, motora müdahale edildi. Bir itfaiye eri fahiş hatayı söyledi: "Ağabey, klimayı soğuk yerine sıcağa çevirmişsin."
TANGALI GÜZELLER
Böylesi bir olay da Şule Ersözlü ile Ergun Ulcay'ın başından geçti. Foça Fransız Tatil Köyü'nün müdürü basında sürekli köyün üstsüzlerle dolduğu yolunda çıkan haberlerden rahatsız olmuş, gazetelere telefon ederek Foça'da uygulamalı bir basın toplantısına çağırmıştı.
Arkadaşlarımızı köydeki güzellerle tanıştıran müdür, iki tangalı turisti sağına ve soluna alarak fotoğraf çektirmiş, "Bundan sonra tangadan öte çıplaklığa izin vermeyeceğim" demişti.
Güzellerin isimlerini soran arkadaşlarımızın uzattığı kağıda da müdür, İsviçreli Maria ve Alman Helga anlamına gelen Maria (Swiss) ve Helga (Allemange) yazmıştı. Ertesi gün bizim gazetede İsviçreli ve Alman turistlerin adı Türkçe'ye çevrilerek Maria Swiss ve Helga Alemanzade çıkmıştı.."
SMİTH'İN TUZAĞINA DÜŞTÜ
Dedim ya gazetecinin aynı zamanda derdini anlatacak derecede yabancı dil bilmesi gerekir diye.
Böyle bir tatlı olay Türkiye- Galler Dünya Kupası grup eleme maçı sırasında İlker Güneş- Yavuz Yüksel ikilisinin başından geçer.
Anadolu Ajansı, İzmir'deki milli maçta takviye olsun, gazetelere servis yapsın diye Yüksel'i İzmir'e gönderir.
İlker'le Yavuz birlikte Galler takımının antrenmanını izlemek üzere Atatürk Stadı'na giderler ama biraz geç kalmışlardır, idman başlamıştır. Galler Menajeri Mike Smith sahanın ortasında kollarını kavuşturmuş, koşan futbolcularını seyretmektedir.
Fotoğraf yetiştirilmesi gereklidir ve Yavuz kardeşimiz sabırsızlanır, "bekleyelim" diyen İlker'e "Ben gidip şu adamla konuşayım" der ve Smith'e yönelir, "Mr. Smith, I am a paper boy (kağıt çocuk)" diye seslenir.
Son derece uyanık ve espritüel bir adam olan Smith bunun üzerine Yavuz Yüksel'in yanağından bir kesme alarak, " Oh how nice, come to the hotel (O zaman otele gel" karşılığını verir. Meğer İngiltere'de Yavuz Yüksel'in "Gazeteciyim" demek için kullandığı "Paper Boy" kağıt çocuk anlamına kullanılırmış.
ŞU SAATLERİ NİYE İLERİ ALIRLAR Kİ?
Biliyorsunuz ülkemizde yaz ve kış saati uygulamaları yaparlar, saatlerimizle sürekli oynarlar. Eğer bunları can kulağıyla dinlemez de benim gibi yarım yamalak uygularsanız şapa oturursunuz. Radyo, Tv basın uyarıyor: "Saatlerinizi bu gece yarısından itibaren bir saat geri alın." İlgili davranmadığım için unutmuşum, geri alınacak yerde saatimi ileri almıştım. Sabahın köründe gazeteye gittim, baktım temizlikçi kadınlar yeni geliyor." Ne oldu millete yahu?" diye bir de sordum üstelik. Fatma bacı seslendi: Gürkan ağabey sen galiba saatinle yanlış oynadın.
Mesainin başlamasına daha 2 saat var...? Bizim Şevket Özçelik'in başına gelen de daha değişik. Hem kendi, hem de eşi saati geri aldığı için gazeteye bir saat geç kalmıştı.
BU ARABA ARTIK HAYIR ETMEZ
İbrahim Akbulut Renault 9 arabasını satmış yerine gıcır gıcır bir Şahin almıştı. Direksiyona büyük bir zevkle kurulmuş, getirip oturduğu apartmanın önüne park etmişti. Sabah uyandı, giyindi, gazeteye gitmek için arabasına bindi ama, bir tuhaflık vardı, araba sola yatıyordu.
İndi, tekerleklere baktı, bir de ne görsün, sol ön lastik yarılmış, araç jantın üzerine inmişti. Eylemin kimin tarafından gerçekleştirildiğini merak ederken, apartmanın kapıcısı Şehmuz büyük bir keyifle yanaştı, kulağına eğilerek "İbrahim bey, enayinin biri bunu bizim apartmanı aha önüne bırakmış, attım tornavidayı bak ne hale getirdim. Görsün bi daha bizim apartmanın önüne goyuvermeyi..." diye bilmiş bilmiş sırıttı. Bizim İbrahim patladı, "Ulan araba benimdi, yeni aldım. Ya ödersin lastiği ya da maaşından kestireceğim.."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.