Yeni neslin gözde tasarımcısı

ITIR GÜL ARAYICI

Bu ara Instagram'da takip ettiğim 'influencer'ların üzerlerinde hep onun elbisesini görüyorum.
Dergilerin stil sayfalarında gözüme takılan aksesuarlarda onun imzası var. Moda portalları hep ondan söz ediyor.
BİR TEK YÜREĞİM VARDI!
Kısacası her yerde Simon Porte Jacquemus, Marsilyalı genç yetenek.
Hadi gelin biraz onu tanıyalım.
'Param yoktu, aslında hiçbir şeyim yoktu, bir tek yüreğim vardı. Hiçbir şeyden ve kimseden korkmayan...' Bu sözlerle anlatıyor başlangıç hikayesini Simon Porte Jacquemus.
ÜNİFORMA MERAKLISI
Tasarımları Akdeniz kokuyor, yalın çizgisi ile farklı hikayeler anlatıyor. Marsilya'nın biraz ilerisinde Mallemort kasabasında ailesine ait çiftlikte büyüyen Simon, çocukken rahip olmak istermiş. Ailesine baskı yaparmış kiliseye götürsünler diye. Çünkü rahiplerin giysilerine takıntılıymış.
Dediğine göre sadece rahiplerinkine değil bütün üniformalara karşı bir takıntısı varmış.
19 yaşında moda eğitimi almaya Paris'e gittiğinde okul onun beklentisini karşılayamayınca eğitimini yarıda bırakıyor. Paraya ihtiyacı olduğundan Commes Des Garçons'un kapısını çalıyor ve gerçek moda eğitimini orada almaya başlıyor.
CESUR VE KARARLI
"Koleksiyonunu ilk gördüğüm anda ondaki orijinalliği, sadeliği, tazeliği fark etmiştim diyor Commes Des Garçons'un beyinlerinden Adrian Joffe. Ne yapmak istediğini bilen, buna cesaret eden, bu kadar kararlı biriyle uzun süredir tanışmamıştım diye de ekliyor. Markaya hazırladığı tamamen yünlü kumaşlardan oluşan koleksiyon Tokyo'da çok beğenilip, adı Rei olan bir kadından koleksiyona hayran kaldığını mağaza çalışanlarından öğrenen Simon, o kadının Commes Des Garçons'un beyni olduğunu da Google'dan öğreniyor. 'Alabileceğim en iyi övgülerdendi 'diyerek duygularını dile getiriyor.
ANNESİNE ADIYOR
Hayatının en büyük travmasını ise çok sevdiği, idolü annesinin ölüm haberini alınca yaşıyor. 'O gün hayatım değişti. Yaşamın her an bitebileceğini görünce zaman kaybetmeye vaktiniz olmuyor" diyerek annesine adadığı, soyadını verdiği markasını kuruyor.
EN İYİ TASARIM
'Markamı başlattığımda minimalist tasarımlar planlanmış bir konseptten daha ziyade bir zorunluktu' diyen tasarımcı az bütçeyle elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda olduğunun farkında olarak hikayesini Montmartre civarındaki bir perdeciden içeri girerek başlatıyor, düğmesiz ve fermuarsız etekleri ile...
Moda dünyasında süper modeller yerine gerçek arkadaşları ile koleksiyonlarını sunan çiftçi ailenin çocuğu ilgi çekmeyi başarıyor.
'Yeni nesil için bir şeyler yapmak istedim, beyaz bir tişörtte bile estetik bir taraf bulanlar için...' diyerek kendini anlatıyor.
Her koleksiyonu annesinden başlayarak anlattığı öz hikayesi sanki sevimli tasarımcının. 2018 bahar yaz koleksiyonu ise en içten olanı.
Postmodern gömlekler, drapeler, derin dekoleteler, yırtmaçlar ve muazzam aksesuarlar.
HİKAYE ANLATIYOR
2016 yılında verdiği bir röportajda 'her ne kadar dünyaya bir şeyler söylemenin en iyi yolu hikayeler anlatmaksa ki ben bunu giysiler yoluyla yapıyor, şiirler yazıyorum, moda bir iş ve podyum şovlarında gördüğünüz her şey sattığımız şey 'diyen Simon tasarımlarının ticari olmasından utanmıyor. Kıyafetleri tasarlamayı ise adeta film çekmeye benzetiyor, önce her detayı senaryolaştırıyor, set ortamını hayal ediyor, müziklerı seçiyor ve sonra şov başlıyor.