Neler gördük neler yaşadık biz

Bu bilgisayarlı hayat bizi birbirimizden kopardı, soğuttu ama İzmir Basını'ndaki dostluğu, arkadaşlığı, ahir ömrümüzde her zaman hasretle anacağız. En azından haftada bir, bir mekanda buluşur, yorgunluk giderirdik. Şimdi telefonla merhabayı bile çok gördüğümüz zamanlar olduğunu içimiz burkularak söylüyoruz. Biz de çaresiz geçmişte yaşadığımız komik olayları ebediyete uğurladıklarımızı saygıyla anarak, dostlarımızı da sevgiyle yadederek hatırlamayı sürdürüyoruz. Nice gülücüklü günlere ulaşmanız dileğiyle.

BİR SABAH BİR GECE

Özden Alpdağ bir gün gazeteye geldi, biraz yüzü buruşuk. Hemen çevresini sardık, nedinini sorduk, "Yahu 5 gündür kabızlık çekiyor, tuvalete bir türlü çıkamıyorum, öleceğim" dedi. Bizim Hınzır Hamdi Türkmen bunu duyunca soluğu o zaman Eczacılar Odası Başkanı olan eczacı dostu Nedim Çelikel'in yanında aldı, "Nedim bey, bizim bir ineğimiz var, bir türlü dışarı çıkamıyor" dedi, bir hap önermesini istedi. Nedim Bey, Hamdi'ye, "Bu haplardan hayvanın suyuna bir tane karıştırın, bire birdir" deyip kuvvetli bir müshil hapı önerdi. Hamdi hemen eczaneden ilacı alıp getirdi ve "Özden ağabey, bunlardan şimdi bir tane, bir tane de yatarken içeceksin" tavsiyesinde bulundu. Alpdağ gazetede hapın birisini içti ve akşam eve gitti.

YILANLARIN ÖCÜ
Bir devirde Türk sinemasının yüz akı olmuştu, Yılanların öcü filmi. Fatma Girik, Kadir İnanır ve Erol Taş bu filmle başarının doruğuna yükselmişlerdi. Bizim babacan Özkan Korkuter de Güneş Gazetesi'nde çalışırken asparagas (uydurmaca) haber yapmış, "Yılanların Öcü için Ege'den çeşitli büyülükte yılanlar aranıyor" başlığıyla yılancılara çağrıda bulunmuştu. Ege'nin dört bir yanından yılancılar Güneş'i basmış, koca sürüngenlerini sepetler içersinde görücüye getirmişlerdi. Özkan yılancıların baskınını öğrenince, yılanlardan çok korktuğu için kendisini tuvalete kilitledi. Oradan habire bağırıyordu: "N'olur gönderin, savın bunları. Aranan yılanlar bulundu, size gerek yok deyin."

NE ANLAYIŞLI ADAMLAR
Bülent Gürlük, sanatçı olabilecek yetenek varken gazeteciliğe takılmış bir kardeşimiz. Bülent, İzmit'e askere gider. Nöbetçi subayı, "Oğlum seni AKM'ye göndereyim" der. Bülent çok sevinir, içinden, "Adam Benim sanatçı olduğumu anladı, Atatürk Kültür Merkezi'ne gönderiyor" der. Görev yerine giderken yol gittikçe bozulur. Yanındaki askere sorar, "Atatürk Kültür Merkezi'ne gidiyoruz değil mi ?" diye. Asker gayet rahat, "Ne kültür merkezi. Afet Kurtarma Merkezi'ne gidiyoruz" der.

İZLANDA TARİHİNDE İLK BEYAZ ELBİSE

Selamettin Bayındır 40 yıllık arkadaşım, kadim dostumdu. Basın komedisinden söz ederken rahmetliye dua okuyarak ona da yer ayırdım.
Selamettin fiyakalı giyinmeyi pek severdi. Türkiye'de havalar iyiydi de, -10 derecedeki İzlanda'ya İzlanda-Türkiye milli maçına beyaz takım elbise ile gitmişti. İzlandalı muhabirler Türk Milli Takımı'nı bırakarak poz poz Bayındır'ın resimlerini çekmişlerdi. "Ne yapıyorsunuz, Türk Milli Takımı bu tarafta" diye uyarmak isteyenlere bir İzlandalı gazeteci şu cevabı verdi. "İzlanda'ya Milli Takımlar hep gelir ama tarihte ilk kez kış günü beyaz takım elbiseli bir insan geliyor. Kaçırmak istemeyiz..."

SARAGOZZA MI SARATOGA MI?
Avrupa kupalarında ikinci tur kuraları çekilmişti. Futbol severler Yeni Asır gazetesinin spor servisini arıyor, kimin kime düştüğünü öğrenmeye çalışıyordu. Servis sorumlusu İbrahim Akbulut da telefonlara yetişmeye çabalarken ahizenin öbür ucundaki ses Danimarka'da görevli bulunduğu için Copenhagen 1903 takımının rakibini öğrenmek istedi. Akbulut listeye baktı "SARAGOZZA" dedi.

UÇAK GEMİSİ SANDI

O sırada Erhan Ünver geçiyordu oradan, Akbulut'a "Yanlış kardeşim Saragozza değil, Saratoga" dedi. İbrahim Akbulut güç bela Amerikalıların, Türk muhribini füzeyle vuran ve biri yarbay, 5 şehit vermemize neden olan Saratoga uçak gemisinden değil, Saragozza futbol takımından söz ettiğini anlatabildi.

İNEĞİ ÇATLATAN HAP
İzmir basınından çok renkli simalar geldi geçti. Kimi ayağını İstanbul'a, kimi Ankara'ya, kimi Bursa'ya ya da Adana'ya attı, ekmek parası peşinde koşarken. Bunların arasında Başkent'i mesken tutan Özden Alpdağ bir ömürdür. Ayrı bir yeri vardır.

MİSAFİRE TEHDİT
Özden abimiz tam bir hayat adamıdır, "Kadın dırdırı çekmem" der ama evde bulaşıkları bir güzel yıkar. Evine misafir olan arkadaşlarını da önlükle çalıştığını söylemeleri halinde ölümle tehdit eder.

PÜRNEŞE GELDİ
Ertesi gün baktık, sabah gazetede yok. Saat 09.00, 10.00, 11.00 yine yok. Aldı mı bizi bir telaş, "eyvah" dedik, bekar evinde haplara dayanamadı, öldü..." Yaptığımızdan nedamet duyarken saat 11.30' da Özden Alpdağ gazetenin kapısında göründü. Beyaz takım elbiseler giymiş, kravat takmış, ayakkabılar boyalı. Başına üşüştük, halini hatrını sorduk. Meraklı bakışlarla tersledi, "Ne var ulan, ne istiyorsunuz?" diye karşıladı.

BİRAZ YUMUŞAMIŞ
Hapları sorduk, neticesini merak ettiğimizi söyledik, güldü, "Sağ olasınız, bir parça mülayimim (yumuşamış)" dedi. Yani bir ineği tek hapla perişan edecek ilaç iki tane içtiği halde Özden Alpdağ'a bir parça etki edebilmişti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.