Ah o asparagasçılık yok mu? Nelere yol açıyor

Bab-ı Ali'de, yabancı deyimle asparagas, Türkçe karşılığı, "yalan, mübalağa, abartılı habercilik" kötü bir çığır açmıştır. Yurtdışı gezilerinde, mizansenler, bırakın o ülkede gerçekleştirilmeyi, daha uçakta yaratılmaya başlanır. Maalesef kimi zaman dürüst habercilik bu akımın sürükleyicileri tarafından darbe yer, gerçek sonradan anlaşılsa bile arada çok kişi kim vurduya gider. Durum öyle hale gelmiştir ki, yalan haber yazıldığını kanıtlasanız bile, "Sen de öyle yapsaydın" değerlendirmesiyle karşılaşır, şaşar kalırsınız.
İSVİÇRE'DE BAŞIMA GELENLER
Yıl 1973, İsviçre'nin Basel kentinde İsviçre-Türkiye Dünya Kupası grup eleme maçı var ben ilk kez yurt dışına seyahate çıkıyorum.
Seyahat öncesi gözüme uyku girmemeye başladı, kendi kendime and içiyorum: "Göreyim seni, İzmirli bir gazeteci olarak İstanbul'dakilerden aşağı kalma, kendini göster. Milli Takım nereye, sen de oraya..." Basel'e vardık. Akşam kentin St. Jacob stadında milli takım son idmanı var. Tüm kafile stadın önüne geldik, görevli "Bu kapıdan giremezsiniz, arka tarafı dolaşın oradan girin" dedi. İzmir Atatürk St adı'nın çevresi kadar bir yer dolaştık, antrenmanı yaptık.
"SEN UYUYOR MUSUN?"
Ertesi gün bir büyük gazetede manşet: "Küstah İsviçreliler milli takımımızı stada sokmadılar, elçilik mensuplarının araya girmesiyle idman yapabildik.." Servisimizin sorumlusu Şevket Özçelik'ten bana fırça: "Yahu sen orda uyuyor musun. Atlatıyorlar seni, Milli Takıma idman yaptırmıyorlar, uyuyorsun. Biraz milli takım kafilesiyle ilgilensene..." Tabi benim yemin billah kendimi savunmam pek işe yaramadı.
Ama uzun yıllar sonra çok ilginç şekilde aklandım. Malta'da Malta-Türkiye maçı var, bizim Özçelik izlemeye gitti. Maltalılar futbolcularımıza ve kafile mensuplarına taş atıyorlar.
"ŞİMDİ İNANDIN MI?"
Bir gazetede manşet: "Maltalıların attığı taşlarla foto muhabiri O.Ş başından yaralandı, hastaneye kaldırıldı.." Gazetesinden O.Ş'yi arıyorlar, "Yazıklar olsun, yaralanıyorsun da başka gazetelerden okuyoruz" diye sistem ediyorlar.
Şahin yalvarıyor," Vallahi de billahi de yaralanmadım, sapasağlamım" diye yırtınıyor, "İsterseniz Şevket beye sorun" diyerek Özçelik'i şahit gösteriyor. Özçelik dönüşte olayı anlatırken, "Şaştım kaldım, nasıl böyle haberler yapabiliyorlar" deyince ben de taşı gediğine koydum: "Hatırlıyor musun İsviçre'deki milli maçta aynı asparagas haber nedeniyle bana kızmıştın. Şimdi o gazetenin o elemanı aynı duruma düşmüş. Şimdi haklılığım kanıtlandı mı ?"
TABUTTAN SES: ATEŞİN VAR MI?

Basındaki arkadaşlarımız görevleri gereği çok seyahat ederler. Bizler leyleği havada görmüşüzdür; kimi zaman yurtiçi, kimi zaman yurtdışı yolu görünür. Dolayısıyla bu seyahatler sırasında başımızdan çok ilginç olaylar geçer. Basın dünyamızın tanınmış kişilerinden M. Ali Varış anlattı: "Torbalı-İzmir arası çalışan bir minibüsün şoförüne, Torbalıdaki bir aile boş tabut ısmarlamış. Şoför de tabutu minibüsün üstüne yerleştirmiş, yolcuları almış hareket etmiş. Karabağlar'dan geçerken bir Torbalılı işaret etmiş "Beni alsana" diye.
Otobüs lebalep dolu olduğu için yukarı almış vatandaşı. Hava soğuk olduğu için yolcu boş tabuta girip üstünü örtmüş. Derken, şöför bir süre sonra bir yolcu daha almış yukarıya.
Minibüs yolda giderken tabuttaki vatandaş sigara içecek olmuş, kapağı kaldırarak yeni yolcuya," Kardeş ateşin var mı" diye seslenmiş.
Tabuttaki kişinin dirildiğini sanan yolcu, kaldırmış kendini minibüsten aşağı atmış. Durumun kimse farkında değil, tabuttaki yolcu tepeden aşağı vurarak minibüsü durdurmuş da şok geçiren yaralı yolcuyu alıp hastaneye yetiştirmişler.

TAMER KAPTAN DAYAĞI ATTI

Gazetecilikteki stajyerlik yıllarında bizim sevgili İlhan Bilgehan'ın başından böyle bir tuzak haber geçmişti.
Dolduruşçuların üstadı foto muhabiri Gazanfer Karpat'la birlikte Atatürk Stadına Altay ile Altınordu'nun antrenmanlarını izlemeye gittik. Çalışmalar bitti, orada bulunan eski futbolcu- antrenör Akın Barhan, "Ben sizi arabamla gazeteye bırakayım" dedi, bindik.
İLHAN'I DOLDURDU
Tam Atatürk Stadı'ndan çıkacağız, İlhan Bilgehan geliyor nefes nefese.
"Hayrola, nereye?", "İdmanlar bitti" dedik. "Ben geç kaldım çalışmaları izleyip yazma görevi bana verilmişti, başka bir özel işim nedeniyle geciktim" dedi, arabaya bindikten sonra da, enteresan bir şey var mıydı" diye sordu. Gazanfer atladı, "Altınordu'da teknik direktör Tamer Kaptan korneri dışarı attı diye kaptan Timur'a tekme tokat girişti, yazık oldu çocuğa" diye İlhan'ı doldurdu. İlhan pencereden dışarı seyredip ilgilenmiyormuşçasına habere tepki göstermedi, bir şey söylemedi, biz indik. Ertesi gün İlhan'ın çalıştığı gazetede büyük bir haber.
"Tamer Kaptan, antrenmanda kaptan Timur'a feci dayak attı. Kaptan, "Ben adamı affetmem, çok fena yaparım" dedi. Verir misin gazı, al başına derdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.