Bir gurbet masalı ve kibarlığımız

​Gazetecinin hayatı bir renkli sinemadır. Yaşam kesitinde stres vardır, heyecan vardır, kimi zaman da şaka, gırgır hatta palavra. Ama yalanlar zararsızdır, güldürür, tatlı tatlı anımsatır. Basınımızın tatlı adamı yokluğuna dayanamadığımız sevgili Gazanfer Karpat bunların başında gelirdi, onunla sohbetin tadına varılmazdı. Abartıyı, zararsız yalanı sever, çevresindekileri güldürür, anlattıklarına sonra kendisi de gülerdi.
BURASI ALMANYA DEĞİL KUŞADASI
Gazanfer'in babası İkiçeşmelik Camii'nin karşısında karpuz, kavun satıyordu. Gazanfer bir gün babasına, "Baba bu ülkede hayat kalmadı, ben Almanya'ya çalışmaya gideceğim" der. Aile çok üzülür ama ona elde avuçta ne varsa verip uğurlarlar. Bizim gazetenin haber müdürü Erhan Ünver de meyve ve sebzeleri genellikle Gazi'nin babasından almaktadır. O gün de geçerken uğrar, basanını üzgün görür. "Hayrola amca bir sıkıntı mı var?" der. Baba, "Ah be Erhan Bey gurbete dayanmek çor. Gazanfer'im şimdi Almanya'da ne yapıyordur acaba?" der. Erhan şaşkınlıkla, "Ne Almanya'sı be. Gazanfer arkadaşlarıyla Kuşadası Oba Tatil Köyü'nde yıllık iznini geçiriyor" der. Adamcağızın başından kaynar sular dökülür, elindeki bıçakla karpuzu yararken, "Dönsün bak, ben ona ne yapacağım görürsünüz" der.
TENEKE DERSENİZ CEZA
Tercüman yayın hayatındayken İzmir Bürosu'ndaki foto muhabiri arkadaşım Sökmen Talay'ın arabasıyla Aydın'a, Aydınspor-Fenerbahçe maçına gidiyoruz. O devirde otoban yok daha, eski yoldan yolculuk ediyoruz. Torbalı'da köprüye girerken "Araç sollanamaz" işaretine rağmen bir kamyonu sollayıp geçtik, köprünün ayak ucunda trafik ekibi pusuya yatmış, bizi gördüler ilerdeki ekibe plakamızı bildirdiler. 100 metre kadar gittik, ekip bizi durdurdu. "Eyvah cezayı yedik" diye düşünürken, Sökmen direksiyondan bana taktik verdi:"Polise, köprüden geçerken kamyondan tenekeler üzerimize düşecekti, tehlikeden kurtulmak için sollamak zorunda kaldık diyeceksin. Biz hep böyle yutturuyor, kurtuluyoruz" Ben araçtan indim, polise, "Memur bey biz gazeteciyiz Aydın'a maça görevli gidiyoruz. Biraz önce köprüden geçerken teneke yüklü kamyondan tenekeler üzerimize düşecekti, o nedenle sollamak durumunda kaldık" dedim. Polis hışımla, "Bek eğer gazeteciyiz maça yetişeceğiz" dersen affedeceğim. Teneke yüklü kamyon dersen yemem. Çünkü bu gazeteciler bana üç kez teneke yüklü kamyon palavrasını yutturdular artık yemem" dedi. Ben de gülerek, "Çok affedersiniz, maça yetişeceğiz de. N'olur kusura bakmayın" dedim. Polis beni bıraktı, arabaya bindim. Sökmen "Nasıl oldu yedi mi?" diye sordu. Ben de, "Teneke yüklü kamyonu bırak başka palarda bul, yemiyorlar" cevabını verdim. Gülüştük, tenekeye tövbe ettik.
SİZ BUYURUN HANIMEFENDİ
"Dünya havacılık tarihinde en centilmen yolcu kim?" derseniz, tereddütsiz bizim Rıdvan Kaynar birincilik alır. Basında ona, "Gaddar" lakabını takmışlardır ama o aksine kimseyi, karıncayı incitmez, kendi halinde bir centilmendir. Rıdvan Kaynar'ı gazeteden Van'a görevli gönderiyorlar, ilk kez uçağa binecek. Foto muhabiri arkadaşıyla uçağın en ön koltuğuna oturmuşlar. O devirdeki DC-9 uçağı lebalep dolu. Bir hostes de kabinin önünde kollarını kavuşturmuş, uçağın uçuş öncesi son hazırlıklarını inceliyor. Bizim Rıdvan centilmen ya, ayağa kalkmış, hostese, "Hanımefendi ayakta kaldınız, buyrun siz oturun" demiş. Hostes bu centilmenliğin arkasında kasıt arayarak "Rica ederim, terbiyesizlik etmeyin lütfen, bizim işimiz bu oturamayız" cevabını vermiş. Hostes nereden bilebilirdi ki Rıdvan'ın bu daveti içten yaptığını kalbinin temizliğini...
MESLEK DEĞİŞTİR SENİN DE OLUR
Basınımızın sempatik muhabirlerinden Başak Atilla, arkadaşlarıyla İzmir'i turlarken iki tele-kızla karşılaşırlar. Telekızlar pahalı cep telefonuyla konuşmaktalar. Başak'ın espri yapacağı tutar, yanındakilere, "Aylardır gazetede çalışıyoruz bir telefon bile alamadık" der. Sataşmayı telekızlardan biri duyar, "Tatlım kolayı var, meslek değiştir, bize katıl, senin de olur" cevabıyla şaşırtır.
GARİBAN SEVİNSİN BARİ
Erhan Ünver ağabeyimiz herkese takılırdı ama kendisi de pot kırmakta ustaydı. Rahmetli Akın Kıvanç'ın cenaze törenine gitmek üzere minibüse binerken, gazetenin danışmasında koltuk değnekli, saçı sakalına karışmış bir adam gördü, şoföre, "Durun biraz, bir hayır işleyelim yahu" diyerek indi, adama cebindeki bozuk paraları çıkarıp bir sadaka vermek istedi. Ama adam tepki gösterdi, el kol hareketleriyle tartışma başladı. Araya giren Haluk Dündar tartışmanın nedenini anlattı: "Erhan ağabeyin sadaka vermek istediği adam, ünlü romancı-yazar. Bizim Hatay semti ilan bayimiz" dedi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.