Ramazan geldi hoş geldi fıkralar dökülsün sofralara

GÜRKAN ERTAÇ

Mübarek Ramazan'ı karşılamak üzereyiz. Evlerde, işyerlerinde hazırlıklar son aşamada.
Kimimiz ihtiyaç sahiplerini bir ay boyunca çeşitli şekillerde destekleyecek, "Tok, açın halinden anlamaz" diyenleri inanıyoruz ki mahcup ederek davranışlarımızla sevap kazanacağız.
Mahalle ve semtlerde dar gelirlileri sofralarımıza davet edecek, toplu iftar yemekleriyle bütünleşmeyi sağlayacağız.
Hayırlı Ramazanlar diyerek geçmiş Ramazanlardan tatlı sohbet ve yankılara geçelim:
BİZİ DE YEDİRİRSİN!
Eskiden toplu Ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş. Yani artan yemekler onların hakkı imiş. Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaate:
"Çorbayı tamamen bitirinn israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir" der.
Böylece çorba tamamen biter. Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine:"Tabakta bir şey bırakmayın, sünnettir" der, yemekleri siler süpürürler.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir. Hoca: "Sünnettir, diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar. Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
"Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar: "Farz hoca efendi, derler Hoca: "Balam hiç farzdan ad olur mu?" der.
Çocuklar da: "Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaate yediresin öyle mi?" derler.
BORCUN VAR MI?
Bir Ramazan günü Padişah III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa, Şair Haşmet'e: "Senin de borcun var mı Haşmet?' diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır: "Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.." der. Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarladı sorusunu:
"Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?"
Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış:
"Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur."
ÇAYIMI İÇİM GELİREM
Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş: "Abi çabuk goşu gelin bi tenesi orucuni basır cigara içirdi gözümün öğünde" Kahveden biri cevap verir: "Ola tamam bi dur, neye fenikisen, ambu çayımi içim gelirem.
Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş: "Abi çabuk goşu gelin bi tenesi orucuni basır cigara içirdi gözümün öğünde" Kahveden biri cevap verir: "Ola tamam bi dur, neye fenikisen, ambu çayımi içim gelirem.
BİRİNİZ EŞEK ÖTEKİNİZ ÖKÜZ
İki kişi, Ramazan'da bedava yiyip içeriz diye bir köye misafir olurlar.
Bakarlar kalabalık bir aile, oraya çöküverirler. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Evin dedesi, bu adamları kontrol etmek için odada kalana sorar: "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" O da kendisini üstün göstermek için "Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir. Biraz sonra ötekine de aynı soruyu sorarlar: "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu? O da öteki gibi, kendisini üstün göstermek amacıyla, "Bırak şunu, öküzden farkı yoktur" cevabını verir.
Bir süre geçince iftar sofrası kurulur.
Mükellef bir sofra beklerken tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar: "Bunlar ne erenler?" Dede gülerek cevap verir: "Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"
BİZİM EVE DE BUYURSUN!
Bir zat Ramazan'da hiç evine gelmez, boyuna davetli davetsiz iftarlara gidermiş. Bir akşam birisi evine gelerek: "Bu akşam sizin efendiyi filan yerde iftara davet ediyoruz, buyursunlar" deyince, Evin hanımı: "Ramazan neredeyse bitecek, efendiyi gören yok. Siz görebilirseniz söyleyin. Bir gece de kendi evinde iftara buyursun!"