Ekranların sevilen yüzü Fatih Portakal, mesleğinde önemli başarılara imza atmış bir isim... İzmir'de de meslek hayatının bir kısmını geçiren Portakal, son 3 yıldır hafta için her sabah evlerimize konuk oluyor. Başarılı gazeteci Fatih Portakal, mesleki hikayesini de anlatarak bu alanda kariyer yapmak isteyenler için önerilerde bulundu...
Kariyerinin ilk adımını 'tamamen tesadüf' olarak nitelendiren Portakal, "Yurtdışından gelmiş ve o zamanın Türkiye'sinde iş arayan bir gençtim, 1996 yılından bahsediyorum. Askerliği yapmamışım, her gittiğim işyeri 'Önce askerlik' diyordu. Tam o günlerde bir tanıdığımın yazdığı 'kartvizit'le merhum Ufuk Güldemir'in kapısını çaldım. Benden askerlik de istemedi. Sadece aldığım eğitimin farklı olduğunu, bu işi yapabilecek gerekli altyapımın bulunmadığını, ama yine de 'kartvizit'in hatırına işe alacağını söyledi. Şimdi düşünüyorum da 'Helal olsun Ufuk abi!' İzmir Atatürk Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun olmuştum. İşte böyle birini sadece arkadaşının hatırı için işe almıştı Ufuk abi... Ama şu an gurur duyduğunu düşünüyorum. Çünkü rahmetli olmadan 'Sen, benim en iyi öğrencilerimden birisin' demişti. Bu fırsatla meslek sahibi oldum. En iyisini yapmaya çalışıyorum" dedi.
Emek ve alın teri
1996'da gazeteciliğe başlayan Portakal, "Niyetim, emekli olana kadar televizyon gazeteciliğini ve programcılığı sürdürmek. Dönüp baktığımda ne çabuk geçmiş diyorum, ancak o yılların her gününde büyük emek ve alın teri var" dedi.
Portakal, "Sizde iz bırakan bir haberinizden bahseder misiniz" sorumuzu şöyle yanıtladı: "Mesleği İzmir'de yaparken bir bir adliye haberi yapmıştım. O zamanlar Adliye Konak'taydı. Bina eski, odalar dar ve havasız, içeri herkes alınırdı. Şikayetçi, mağdur, avukatlar, jandarma, gazeteciler hepsi küçücük bir odaya doluşurdu. Mevsimde bahar sonu gibiydi, henüz adli tatil başlamamıştı. Bir davanın karar duruşmasıydı. Hava sıcak olduğu için mahkeme heyetinden iki kişi uyukluyordu. Ve o anlarda kameraman arkadaşım Tayfun Er kayıttaydı. Uyuyan üyeleri çekmişti. Ben de 'Uyuyan Adalet' diye bir başlık attım ve haber yaptım. Bu haber, bana İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nden ödül getirdi. Bu haberin gerçekten farklı yeri var bende. Bir de Azerbaycan'da bir haber yapmıştım. Mihmandar bizi Ermenistan sınırında sıfır noktasına götürdü. İşgal altında bir Azeri mezarlığına ulaşabilmek için kazılıp çukurlaştırılmış toprak yoldan gidiliyordu. Azeri toprağında başlayıp, Ermenistan toprağında bitiyordu. Eğile eğile gittik ve geldik. Çünkü Ermeni askerleri tarafından görülebileceğimiz söylenmişti bize. Mihmandar döndükten sonra, "Ucuz kurtulduk abi" dedi, "Hayırdır?" dedim. "Keskin nişancılar görseydi, ateş ederlerdi" dedi. Ne dediğimi her halde tahmin edebiliyorsunuz."
Sosyal medya
3 yıldır haftanın 5 günü televizyon programı yapan Portakal, "İlk yıl çok erkenciydik, ikinci yıl ekip genişledi ve işi bilen çocuklardı. Bu yıl ise çok rahatladım. Artık uykumu alıp gidiyorum. Sabaha karşı 4 buçuk gibi kalkıyorum, 5 buçukta şirketteyim. Hafta içi yaşantım belli... Yayın sonrasın ya eve ya spora gidiyorum. Öğleden sonra yeni gün için çalışıyorum. Tespitlerimi yapıp, ekiple paylaşıyorum. İki yıl önceki ilk günlerimi hatırlıyorum da, 'iyi yol aldım' diye düşünüyorum. Uzun süreli sabah bülteni mesleki tecrübe açısından çok önemli" dedi.
Sosyal medyanın günümüzün vazgeçilmezlerinden olduğunu da sözlerine ekleyen Portakal, "Özellikle bizim meslekte olmazsa olmazlardan. Ben, hem Twitter'ı hem Facebook'u etkin kullanmaya çalışıyorum. Bir de www.turkiyesesver.com adlı bir sitemiz var adı. Birkaç güne kadar kişisel sayfam www.fatihportakal.com da hayatına başlayacak" dedi.
"Sosyal medya hızla gelişiyor. İnsanlara soyut olarak dokunuyorsunuz. Siz insanları tanıyorsunuz, insanlar sizi tanıyor. Bunlar iyi yanları" diyen Portakal, "Bazen de kötü amaçlı kullanılabiliyor. Zaman zaman başıma geliyor. İnsanlar işlerine geldiği gibi düşünüp söylemediğiniz şeyleri 'söylemişsiniz' gibi lanse edebiliyor. Bu durumda yapacak bir şey yok. Onun için dikkatli olmak gerekiyor. Ben, sosyal medyada inandıklarımı yazıyorum. Kişilerin de yazmasını istiyorum. Ancak içinde sinkaf olduğu zaman önce uyarıyorum, devam ederse engelliyorum ya da arkadaşlıktan çıkarıyorum. Önemli olan bir şey paylaşmak ve bir şeyler öğrenmek. Günde 5000'den fazla mesaj geliyor. Kimileri okumadığım zaman gönül de koyuyor, ama yapacak bir şey yok. Yağmur gibi ileti yağıyor çünkü" dedi.
Hırs yapmıyorum
Mesleğin İzmir ve İstanbul ayağı arasında ciddi farklılıklar olduğunu anlatan Portakal, "Benim yetiştiğim yer İzmir, işi öğrendiğim yer burası. Eğer hala İzmir'de olsaydım çok fazla yol alamayacaktım. 'İyi ki İstanbul'a gelmişim' diyorum şimdi. İstanbul başarının taçlandırıldığı isim yaptığın yer. Şansın varsa, yeteneğe sahipsen bu şehir seni bir yerlere taşıyor. Sadece televizyon gazeteciliği için değil, bu şehir her şeyin merkezi. Düşmemek için çok çalışmak zorundasınız, risk almak zorundasınız. Ben bunların hepsini burada yaptım ve hala yapmaya çalışıyorum. Bu kentte durmamalı insan, çünkü durduğunuz anda yıkılabilirsiniz" dedi.
İşini özveri ve iş ahlakıyla yapmaya çalıştığını hırs yapmadığını da sözlerine ekleyen Portakal, "Nedeni ise hırs sinsi bir kurt. Biliyorum ki hırs yapacak olursam bu beni yiyip bitirebilir. Ben işimi yapıyorum, karşılığını da şu ana kadar aldım. Bu arada hala aynı ciddiyetle çalışmak zorunda olduğumu da hiç aklımdan çıkarmıyorum, yapacak daha çok işim var" dedi.
Gençlere önerilerde bulunan Portakal, "Benim 4 adımım var. Öncelikle kapasite farkındalığını öneriyorum onlara, yani bu mesleği yapıp yapamayacaklarına önce karar vermek zorundalar. İşin en zor tarafı da bu, asıl önemli olan bir şeyleri kendilerine yakıştırıp yakıştıramamak.
İkinci önerim sabretmek. Tecrübe kazanmak, pişmek çok önemli. Üçüncü adım risk alma. Eğer kendinize güveniyorsanız, kapasitenizin olduğuna inanıyorsanız belli bir noktadan sonra başka limanları keşfetmek gerekiyor. Ben, hala risk almaya devam ediyorum. Son adım da geldiğin noktayı kabullenebilme kapasitesi ve cesareti. Sonuç umduğun gibi de olabilir tersi de. Aldığımız kararlar, riskler geleceğimizi belirliyor" dedi.
Gerçek hikayeler anlatıyor
İlk kitabı 'ses'SİZ'in devamını getirmeyi isteyen Portakal, "Bunun için belki de en uygun vakit yaz ayları. Memleketim Karacasu'ya gidip, yaylaya çıkıp yapabileceğimi düşünüyorum" dedi ve ekledi: "
Ses'SİZ'de sade yurttaşın hikayesi anlatılıyor. Yaşanmış, hatta yaşanmakta olan gerçek hikayeler. Sadece ünlülerin, zenginlerin bir hayatı yok ülkemizde. Sizin, benim gibi insanların hikayeleri de yazılabilir, diye düşündüm. Ve 'ses'SİZ bu şekilde doğdu."
"Yabancı dil ayrıcalık kazandırıyor"
"Sizce bu alanda yabancı dilin önemi nedir" diye sorduğumuz Portakal, "Yabancı dil tabii ki önemli. Hem yazılı basında hem de görselde yabancı dil artık bu mesleği yapanlara ayrıcalık kazandırıyor. Hatta bir değil, olabilirse iki de olmalı. Ancak iki yabancı dille bu meslek, zorlaşan şartlar altında yapılır mı? Bu sorunun cevabını gençler verecek..." dedi.
