'Palyaço olmasaydım hayat çok sıkıcı olurdu'

Palyaço Pırtık yani Ahmet Köken, “İnsanlar ek iş yapıyorlar ama yorucu işlerde çalışıyorlar. Benim işim çok keyifli. Çocuklarla birlikte ben de eğlenip kafa dağıtıyorum”

BURCU ILGIN

Palyaço benim çocukluğumdan beri korktuğum ve hiç sevmediğim bir kimliktir. Kimliğini saklayan boyalı yüzü koca burnu ile bende hep bir tedirginlik (yaratır)dı şimdiye kadar. Belki Stephen King'in 'O' romanı ve aynı isimli filmin etkisiyle. Bu korkularımda yalnız olmadığımı da biliyorum.
Sadece benim çevremde bile 4 yetişkin 1 çocuk tanıyorum palyaçoları sevmeyen, hatta korkan. Madem palyaçolardan hoşlanmayan bu kadar çok kişi var, 'Onları yakından tanımalıyım' diye düşündüm ve öncelikle kızımın doğum gününe bir palyaço çağırdım. Kendisine sosyal medyadaki profilinden ulaştım. Organizasyon günü mekana bıyıklı genç bir bey geldi. Çok efendi, kibar biri. Spor kıyafetiyle elimi sıktı. Yanında kocaman bir valiz. Öğrendim ki kendisi namı diğer Palyaço Pırtık. Yarışmalar, boyanan yüzler, konuşan kargalar derken çocuklar o gün çok eğlendi. O günden sonra kafaya takmıştım 'palyaço' kimdir? Nasıl hazırlanır? Ne yer, ne içer? Nerelerde gezer? Öğrendim ki sizin bizim gibi bir insan. Herkes gibi mesaili çalıştığı bir işi, bir işi ve bir de kızı var. Palyaçoluk işini ise sevdiği için yapıyor. "Palyaço olmasaydım hayat çok sıkıcı olurdu" diyor.
TİYATRO KÖKENLİYİM
Palyaço Pırtık, sahne arkasında kim?
Adım Ahmet Köken, 29 yaşındayım. Ankaralıyım. Yedi yıldır İzmir'de yaşıyorum. İzmir'e gelme sebebim de memuriyet.
2011 yılında KPSS sınavıyla İzmir'e memur olarak atandım. O tarihten bu yana İzmir de yaşıyorum. Evliyim. Bir kızım var yirmi aylık. Eşim de anaokulu öğretmeni. Animatörlüğü yani palyaçoluğu da 11 yıldır yapıyorum.
Nasıl başladınız?
2007 yılında Ankara'da Tiyatro Çatı'da başladım.Ben o dönem Yeni Mahalle Belediye Konservatuvarı'nda tiyatro öğrencisiydim. Belediye tiyatrosunun taşeron firması da Ankara Tiyatro Çatı'ydı. Bir oyun için bizim konservatuvardan stajyer oyuncu temin ettiler.
O oyundan sonra ben tiyatroya devam ettim. 2011 yılına kadar yani İzmir'e atanana kadar beraber çalıştık.
İzmir'e gelince ne oldu?
Bir süre ara verdim. 2013'e kadar bir süre yapmadım. İş yerinden bir arkadaşım benim daha önceden bu işle uğraştığımı biliyordu ve kendi oğlunun anaokulundaki doğum gününe gelmemi rica etti. Ben de kabul ettim. Kostümüm, malzemelerim hepsi duruyordu. O gün okulun sahibiyle tanıştık. Benimle sürekli çalışmak istediğini söyledi. Daha sonra başka organizasyonlarda çalışmaya başladık beraber. Ben de fırsat buldukça gittim.
Sadece hafta sonu gidiyorum organizasyonlara.
6 YAŞIMIZDA TANIŞTIK

Eşinizin bu duruma bakışı ve tepkisi nasıl?
Eşim fazla işe gitmemi istemiyor. Hafta sonu en azından bir günümü aileme ayırmamı istiyor. Ben de ayırmaya çalışıyorum.
Toplumda palyaçoluk yapmak sevilen bir iş değil. Bu yüzden bir tepki alıyor musunuz eşinizden?
Eşim anaokulu öğretmeni zaten. Aynı zamanda da benim çocukluk arkadaşım.
6 yaşımdan bu yana beraber büyüdük biz. 18 yaşımızdayken flört etmeye başladık, 23 yaşındayken de evlendik.
Hiç öyle bir tepkiyle karşılaşmadım. Eşimin de erkek kardeşi Ankara'da tiyatroda animasyon üzerine çalışıyor. Benim erkek kardeşim de benim gibi hem memur hem de animatör. Aslında ailecek bu işi yapıyoruz ama hepimiz farklı şehirlerde yaşıyoruz
KOSTÜMÜ GİYİNCE RAHATLIYORUM
Palyaçolar diye bir opera var. Çok üzgün olsanız bile gülmek zorundasınız. Sizin başınıza geldi mi böyle bir olay?
Bir hafta sonu bir doğum gününe gidecektim Bornova'da. Kızım hastaydı. Sabaha kadar doğru düzgün uyumadık. Üstüne ben de rahatsızdım.
Doğum gününe giderken çok stresliydim. Bir de gideceğim yeri bulamadım, yolda epey bir gerildim.
Gittiğimde kostümümü giydim, boyamı yaptım.
O anda benim için her şey bitti. Kendiliğinden o sinir stres geçiyor.
İyi geliyor size palyaçoluk...
Ankara'da tiyatro eğitimi alırken hocamızın söylediği şey şuydu; "Sizin babanız da ölebilir, anneniz de... Ama o sahneye çıkar ve o oyunu layıkıyla oynarsınız. Sanat biraz da böyle bir şey, çünkü sizi izleyen bir seyirci var. O gün orada insanlar o saatte toplanmışlar, siz o oyunu oynamalısınız. Ben de insanların en mutlu gününde onları eğlendirmek için oraya gidiyorum. Somurtkan bir şekilde oturup hiçbir şey yapmamak insanlara hakaret olur. Onları eğlendirmek için çaba sarf ediyorum.
EŞİMDEN EĞİTİM DESTEĞİ ALIYORUM
Deneyip yanılarak bulduğunuz formüller var mıdır böyle?
Tabii mesela hiperaktif bir çocuk yerinde duramıyor, sıkılıyor, dikkati dağılıyor... O çocuğa görev veriyorum veya yardımcım yapıyorum. Sorumluluk alınca daha dikkatli davranıyor.
Bu bir eğitim tekniği. Eşinizin desteği var herhalde?
Tabii var. Mesela soruyorum ona böyle bir çocukla karşılaştım bugün böyle bir olay oldu diyorum.
O anlatıyor, "bu şekilde yapabilirsin" diye. Bir de çocuklarla eğlenmeyi bilmek gerek. Sizin eğlenmediğinizi görürse kendisi de eğlenmiyor. Onlarla heyecanlanıp onlarla eğlenebilmek önemli olan. Yeni konuşan bir çocuğu bile dinlemek gerekiyor.
EĞLENİRKEN KAZANIYORUM
Peki iş yerinde nasıl bakıyorlar yaptığın bu işe?
İş yerinde arkadaşlarım takdir ediyor. Çocuklarla beraber vakit geçirdiğim için keyifli bir iş olduğunu söylüyorlar. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum. İnsanlar ek iş yapıyorlar ama yorucu işlerde çalışıyorlar. Benim işim hem eğlenceli hem çocuklarla eğleniyorum hem kendi kafamı dağıtıyorum.
ÇOCUKLARLA BAĞIM GÜÇLÜ
Her organizasyonda sevgiyle mi karşılanıyorsunuz?
İnsanlarda palyaço fobisi diye de bir şey var. Küçük çocuklar palyaçonun yüzündeki boyadan abartılı kostümünden korkuyorlar. Ben bu yüzden yarım yüz makyaj yapıyorum. Bu, çocuklara biraz daha samimi geliyor.
Kostümü de çok abartılı tutmuyorum bir tane bol pantolonum var, tişört veya gömlek giyiyorum. Askılarım var, bir de silindir şapkam.
Yani çocuğun gözünde çok korkutucu bir hal almaktan kaçınıyorum. Genellikle korkan çocuk da organizasyonun ilerleyen dakikalarında katılım sağlamaya başlıyor. Aslında zarar göreceği bir ortam olmadığını fark ediyor ve ısınmaya başlıyor. Ben bu işe başlayalı 11 yıl oldu. 11 yılda hangi çocuk ne tepki verir, çocukların tepkisine göre ne yapmak gerekir, hepsini deneye yanıla görüyorsunuz ve program çıkarıyorsunuz.
Canınızı sıkan, "parasını verdik bizi eğlendir" diyen oluyor mu?
Bugüne kadar bu şekilde olumsuz bir şey yaşamadım ama bir arkadaşım anlatmıştı.
Ankara'da bir düğün organizasyonuna gitmiş.
Çocuğun babası gelmiş, "Sen palyaçosun bizi eğlendirmek zorundasın. Eğlendir parasıyla değil mi?" sözleriyle aşağılamış.
Çok üzülmüş. Ama ben yaşamadım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.