"Dan Brown gibi büyük bir sırdan yola çıktım"

Hıristiyan alemi, Meryem Ana'nın son dönemlerini geçirdiği evi ziyaret ediyor. Peki ya mezarı nerede? "Kayıp Mezar, Meryem'in Sırrı"nın yazarı, cevaplanmamış gerçekler üzerine kurguladığı romanı ile 'Da Vinci'nin Şifresi'ne meydan okuyor

CEYDA DİNÇBAKIR
Hz. İsa'nın ölümüyle birlikte Meryem Ana, Kudüs'ü terkeder. Hz. İsa'nın en sevdiği havarilerinden Saint Jean ile birlikte İzmir'e gelir. Ve günümüzdeki tüm Hıristiyan aleminin ziyaret edip kutsal kabul ettiği Meryem Ana, evine yerleşir. Ömrünün geri kalan kısmını burada geçirdiği, Vatikan ve Papa tarafından günümüzde de kabul ediliyor. Peki ya Meryem Ana'nın mezarı nerede? İşte bu bilinmezlikten yola çıkarak kaleme aldığı "Meryem'in sırrı" romanı ile Özgür Akdil, bugüne kadar saklı kalmış büyük bir gizemin kapısını aralıyor.
KİŞİ VE MEKANLAR GERÇEK
Meryem Ana'nın kayıp mezarının gizemi üzerine kurgulanmış olan kitabını Özgür Akdil, iki yılda tamamlamış. Yazar bir yıl öykünün geçtiği geçtiği yerleri dolaşmış, fotoğraflamış, konuyla ilgili tarihi belgeleri araştırmış. Mekanlar gerçek, karakterler ise gündelik hayatımızda çevremizde yaşayan insanlar. Olayların ise hangisi gerçek, hangisi hayal ürünü işte orası okuyucuya kalıyor...
Asıl mesleği turizmcilik olan Özgür Akdil, aynı zamanda bir İzmir aşığı. Karaca Oteli'nin de genel müdürlüğünü sürdüren yazar, kitabında da bol bol İzmir'in mekanlarını kullanmış. İzmir, tarih ve gizemin buluştuğu "Kayıp Mezar, Meryem'in Sırrı"nı okuyanlar için Özgür Akdil, "İzmirlilerin gözünde mekanlar çok kolay canlanacak. Bilmeyenler ise bilgi sahibi olacaklardır" diyor.
MEZAR BULUNACAK MI?
Hikaye, İzmir'de geçiyor. Karanlık bir gecede, İzmir Aşıklar Çeşmesi mevkiinde iki araba durur. İçlerinden çıkan iki adam, iki bin yıllık tarihi ilgilendiren ve belki de dünyanın seyrini değiştirecek karanlık bir anlaşma yaparlar. İngiliz bir profesör, bir öğretmen ve karanlık kişileri bir araya getiren olaylar, dev bir tarihsel buluşun da altına imza attırıyor. Tümü birden Efes Harabeleri'nden küçük Şirince köyüne kadar uzanan bir rotada birbirlerinin hayatlarını masaya yatırmaya hazırlar.
TARİH, MEYDAN OKUYOR
Peki kayıp mezar bulunacak mı? Meryem Ana'nın mezarı nerede? Günümüzde de cevaplanmayı bekleyen bu soruların cevaplarını Özgür Akdil, okuyuculara bırakıyor ve şöyle diyor: "Kitap, mezarın sırrını veriyor. Okuyucular mezarın içine giriyorlar."
Tarihi gerçeklerin üzerine kendi hayal dünyasını da katan yazar, okuyucuların tarihi gerçeklerin nerede bitip, kurgunun nerede başladığını anlayamayacağını anlatarak böylece tarihsel gizemin kitapta daha da çekici hale geldiğini vurguluyor.
Özgür Akdil'i, Dan Brown ile karşılaştırmamak elde değil. 'Da Vinci'nin şifresi' ile 'Meryem'in Sırrı'nın benzerlik gösterdiği kesin. İkisinin örtüştükleri tek yer olarak Özgür Akdil ise şöyle diyor: "İkimizin romanlarının da çıkış noktası; sır. Bir sırrın peşinden gidiyoruz ikimizde."
KENDİ ÜLKEMDEN YOLA ÇIKTIM
Ancak Dan Brown'un kendi ülkesi ve kültüründen yola çıktığına değinen Akdil, işte tam bu noktada Dan Brown'a meydan okuyor: "Dan Brown, kendi medeniyetinin, ülkesinin hikayesini anlatıyor. Ben ise kendi ülkem ve kentimin hikayesini anlatıyorum. Kendi tarihimi yazıyorum. Benim ülkem, Dan Brown'un ülkesinden çok daha zengin. Bu anlamda ona meydan okuyorum. Hiçbir yer benim ülkemden daha zengin değil. Biz medeniyetler beşiğiyiz. Bunu işleyip gün yüzüne çıkartmak lazım. Hazine sandığını biz açtık ve içinden sadece bir madalyon çıkardık."
Tarihin bilinmeyen odalarının aydınlanması konusunda yetkililerin harekete geçmesi gerektiğinden de söz eden Akdil, tarihçileri de göreve davet ediyor: "Yetkili makamlar harekete geçsin isterim. Bu değerlerimizi gün yüzüne çıkartıp dünyaya tanıtıp pazarlasınlar. Meryem'in mezarı nerede arasınlar. Ben hayal aleminde aradım, onlar kazma kürekle arasınlar."
Şaşırtıcı bir final
Akıcı bir dil ve sürükleyici bir kurgu ile yazılmış olan "Kayıp Mezar, Meryem'in Sırrı", 60 bölümden oluşuyor. Her bir bölüm birbirinden bağımsız ve sinema sahneleri şeklinde, kolay kolay birbirini takip etmiyor. İlk 10 bölümde karakterlerin sahneye çıktığı roman, 20. bölümden sonra ise tarihi bir dekora dönüşüyor. Nefeslerin tutularak okunacağı kitap, emin olun tahmin edemeyeceğiniz de bir finalle son buluyor.
Öykü beni götürüyor
Özgür Akdil: "Meryem'in Sırrı'na başlarken sonunu üç aşağı beş yukarı biliyordum elbette. Ancak yine de karakterler yönlendirdi. Yazdıkça yeni kapılar aralandı." Şimdi ise ikinci ve üçüncü romanına yelken açan yazar, yine tarih, yine İzmir fonuyla okuyucuları, yine sırlarla dolu bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor.
Ailem cesaretlendirdi
Öğrencilik yıllarından beri hobi olarak ilgilendiği öyküler giderek kendisinde bir tutkuya dönüşen Özgür Akdil'i, eşi ve kardeşi cesaretlendirmiş. Romanına yakından ilgi gösterenler için Akdil, "Ben yazdıkça onlar okudu, okudukça da beni cesaretlendirdiler" dedi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.