"Kaçıp kaçıp İzmir'e gelirim"

BAŞAK ATİLLA
Beşinci sanat okulunu geçtiğimiz günlerde İzmir'de açan Müjdat Gezen'le sohbetimiz, sanatçının İzmir sevgisini dile getirmesi ile başladı: "İzmir'e bir gönül borcum vardı benim. Bir anlamda hem o borcu ödemek, hem bu kadar demokrat bir şehirde, eğer İstanbullu olmasaydım mutlaka yaşardım diyebileceğim bir şehirde birşeyler yapmak istedim. İzmir benim için çok özeldir. Hiçbir zaman kaypak olmamıştır. Düz ve net olmuştur. O nedenle İzmir ve halkıyla yıldızım her zaman barışmıştır."
- Bir gün İzmir'e yerleşmeyi düşünür müydünüz ?
Ağabeyim 8 yıl İzmir'de kaldı. Özel bir sigorta şirketinin bölge müdürlüğünü yapmıştı. 60'lı yıllardan beri gelir giderim. Eğer İstanbul'da köklerim olmasaydı ben İzmir'de yaşıyor olurdum. Çok severim İzmir'i. İnsanı başkadır. Herşeyi çok başkadır. Onun için ben kaçıp kaçıp İzmir'e gelirim.

ROMAN AÇILIMI
- İzmir'le ilgili yeni bir projeniz var mı?
Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan'la İzmir'e Cannes Film Festivali gibi bir İzmir Film Festivali yerleştirmeyi düşünüyoruz. Ben bu şehri 5 yıl içinde Cannes Film Festivali gibi yapmak arzusundayım. Bir de birlikte mask müzesi yapmayı planlıyoruz. Yeterince mask geldi. Diğer ülkeler hazır olduğunda açılacak. Dünyanın dört bir yanından gelen masklar sergilenecek. Maske değişik bir kültürdür biliyorsunuz. Ayrıca Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde oda orkestrası kurduk. Yazın İzmir sokaklarında konserler yapacağız. Bir de Roman orkestrası düşünüyorum. Halka açık sokak konserleri düşünüyorum onlarla. Yerel yönetimin de Roman Festivali düşüncesi var. İzmir'deki Romanlar müziğe çok düşkündürler. Senenin bir haftasını Mayıs'ta veya Haziran'da bu işe ayırıp İzmir'de bir roman festivali yaparsak Hüsnü Şenlendirici, Kibariye ve Melek Baykal gibi sanatçıları getirip İzmir'de daha gerçekci bir Roman açılımı düşünüyorum.
- Bu sene 50. sanat yılınızı kutluyorsunuz. Sanat yaşamında yapmak istediğiniz ancak bir türlü gerçekleştiremediğiniz bir şey oldu mu?
Benim hırslarım hiç olmadı. Sanat yaşamımda herşey kendiliğinden oldu. Ömrümün sonuna kadar sanatın içinde olmaya da devam edeceğim.
- Öğrenci yetiştirmeyi fidan yetiştirmek gibi gördüğünüzü söylemişsiniz...
Evet ben bir fidan diktim, orman oldu. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa'da sanat merkezlerimiz var. Eskişehir'den talep var. Berlin'e düşünüyoruz. Bütün bunları yaptığımızda bu çocukları uyuşturucudan, silahlardan, tarikattan uzak tutuyoruz. Çünkü sanat insanı onarır.
- İzmir'deki sanat merkezinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burası konservatuar yüklemlidir. Burada 2 yıllık eğitim veriyoruz. Sınavla alıyoruz. Eylül'de başvurular başlayacak, Ekim'de sınav yapcağız. Buranın başına ben Özdemir Nutku'yu koydum. Eşi Hülya Nutku profesör. Seçilen kadro Avrupa çapında bir eğitim kadrosu. O nedenle buradan çıkacak olan gençlerin 2.5 ayda yaptıklarını başka öğrenciler bu kadar kısa sürede başaramazlardı.
- Oyuncu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Bunu bir hocama sormuştum. Hocam; ben mimar olmak istedim, mühendis olmak istedim olamadım. Pilot olmak istedim olamadım ama aktör oldum hepsini oldun demişti. Ne olmak isterseniz bu meslekte olursunuz.
Mankenden oyuncu olur
- Mankenlerin oyuncu olmasına nasıl bakıyorsunuz?
Tiyatroda çok rastlamadım ben. Dizilerde olur. Televizyonda herkes oynar. Sinemada bazıları oynar. Ama tiyatroda ille de aktörler oynar. Mankenler eğitim alıp çıktıklarında yapabilirler bu işi. Yani yetenekli iseler, eğitim alıyorlarsa, bir de çalışıyorlarsa neden olmasın? Ben mankenlerin oyunculuğa özenmesine çok hoş gözle bakıyorum. Hoşuma gidiyor. Ancak sırf güzel oldukları için değil. Yetenek varsa ve eğitim alıyorlarsa.