"Oyunculuğu hep beni mutlu eden bir hobi olarak gördüm"

BURCU ILGIN
Eski bir Yeni Asır'cı olan Tayfur Göçmenoğlu 'O Yıldızlar Hiç Sönmesin' başlıklı bir magazin nostajlisi kitabı hazırladı. 30 yıl kadar magazinin nabzını tutan Göçmenoğlu, kitabında dönemin magazin haberlerine damgasını vurmuş isimlerini bu kitapta topladı. Şimdi de adını çok anıp saygı duyduğumuz çoğu İstanbullu artist ve aktristlerin yanı sıra İzmirli sanatçılara da yer veren Göçmenoğlu'nun kitabında iki buçuk sayfada anlatılan bir dönemin fotoroman yıldızı Fuat Okan da bulunuyor. Sadece fotoromanlarla değil Yeşilçam'da ve beyazcamda dizilerde de boy gösteren Fuat Okan İzmir'i terketmek istemediği için hak ettiği üne kavuşamamış... Tayfur Göçmenoğlu kitabındaki giriş yazısında şöyle bahsediyor Fuat Okan'dan: "Sinemaya gönül vermek... Bunu tarif etmek, örnek göstermek bazen kolay değil. Ama gözünüzün önüne Fuat Okan'ı getirirseniz, bu tereddütünüzü gidermiş olursunuz. Yıllardır tanıyorum. Çok iyi bir dost olmanın yanında sanatına duyduğu saygı nasıl anlatılır bilemiyorum. Sinemaya sadece gönül adamı olarak bağlanmanın bir insanı bu kadar mutlu edebileceğini gerçekten tahmin edemezdim.
İşimiz ftoromandı çoğu kere. Her projede aklıma gelen ilk isim o olurdu. Hangi rol olursa olsun, onun her elbiseyi giyebileceğini çok iyi biliyordum. Asla yarı yolda bırakmayan, kaliteye asla gölge vurmayan, hatta katkısı asla inkar edilemeyecek bir oyuncu o."
Göçmenoğlu'nun kitabında övgüyle söz ettiği Okan Yeni Asır'a o günleri anlattı...
- Yeşilçam'a giriş hikayenizi anlatır mısınız?
1950 yılında Elhamra sinemasın da yapılan film artistliği yarışmasında ilk ona girip derece almıştım. Bundan sonra İzmir'de çekilen filmlerde karakter ve baş rol oyuncusu olarak arandım.
- Sinema eğitiminiz var mı?
Sinema eğitimi almadım fakat çok iyi bir sinema izleyicisiyim. Sinemadaki rolleri takip eder mimik ve mizansenlerin nasıl uygulandığını görüp kendimi yetiştirdim. Ayna karşısında çalışıyordum. Oynadığım filmlerdeki yönetmenler benim başarılı olduğumu itiraf ediyorlardı. İstanbul'a gel diyorlardı ancak ben işimi ve İzmir'i sevdiğim için gitmedim. Şimdi İstanbul'un (yeşilçamın) İzmir'e gelmesini istiyorum.
- Sinema asıl mesleğiniz miydi?
Hayır. Oyunculuk yaparken bir yanda da Özakat grubunda müdürlük yapıyordum. İşim birinci plandaydı. Oyunculuğu bir hobi gibi görüyordum. Bazıları resim yapır, yazı yazar ben de oyunculuk yapıyordum. Fakat oldukça da başarılı olduğumu söylüyorlardı. İstanbul'dan her zaman teklif alıyordum.
-İstanbul'a gitmeyi düşünmediniz mi?
Bu işin geleceği olmadığını düşündüğüm için gitmik istemedim. Şimdi zaten Yeşilçam oyuncuları kahve köşelerinde yaşlandılar. Sigortasız ve geleceksiz bir işti. Ama artık iyi bir rol olursa gitmek isterim.
- Oyunculuğa devam ediyor musunuz?
Şimdi emekli oldum. İzmir'e gelen ekipler İzmir'e geldiklerinde beni buluyorlar. Son olarak TRT 1'deki "Ay Işığı Nerdesin" filminde Bilal İnci ile oynadık 2005 yılındaydı. Kanal D'de kara oğlan da 2004 yılında oynadım. Sadettin Teksoy ile 2006'da "Sırların Efendisi"nde baş rol oynadım. Devlet tiyatrosu oyuncusu ile oynadım.
- Son dönemde Ege'de çekilen filmlerden teklifler geldi mi?
Yeni filmlerin ekipleri beni tanımıyor, ben de kendimi tanıtmıyorum.
- Birlikte oynadığınız sanatçılarla hala görüşüyor musunuz?
Cüneyt Arkın'la hala yakın olarak görüşüyoruz.
- Özellikle fotoromanlarınızdan bahsetmiş Tayfur Göçmenoğlu kitabında...
Sinemayla ilgim olduğu için ismim duyulmaya başlandı. Sonra da bana fotoroman teklifleri gelmeye başladı. Özellikle de Yeni Asır'da birçok fotoromanda başrolde yer aldım. Ben Yeni Asır'a Ege'nin ve İzmir'in çocuğu olarak aşırı bağlıyım. Eskiden annemiz bize para verir "bir ekmek, bir Yeni Asır al" derdi. Sonra bu gazetenin birçok fotoromanında başrol oynadım. Bu benim için çok güzel ve gurur verici bir şey. Birçok fotoromanda yer aldım ancak Sevgili öğretmenim de; Cristiana Hayder'de, Acı Günler ;Bilgen Bengü ile (Cici Kızlar), Tesadüf; Hüner Coşkuner, Yunus Emre; Ertan Kayıtken ile birlikte baş rol oynadım.
Tayfur Göçmenoğlu'nun bende çok emeği var. Onunla Gül sokağa gittik bir kadın kapıyı açtı Cristina Hayder'di bu kadın. Orada birçok film ve tiyatro sanatçısı vardı. O kadar insanın arasından zaman rol arkadaşı olarak beni seçti.
YÖNETMENLER EGE'Yİ TERCİH EDİYOR
- Meşhur, tanınan biri olmak hoşunuza gidiyor muydu?
O zamanlar meşhur olmak tabi hoşuma gidiyordu. Bir gün Hisar Camii önünde bir adam biblo satıyor. Bir kadın heykeli hoşum gitti aldım ve adam paket yapmak için gazete aldı bir baktım benim fotoroman var üzerinde. Adama dedim ki bunu tanıyor musun? adam bir gazeteye bir de bana baktı şaşırdı. İlginç bir olaydı.
- Artık Yeşilçam'ı tekrar canlandırmak için ne yapılmalı sizce?
7-8 yıl önce yapılan bir panelde "Yeşilçam İzmir'e taşınmalı" fikrini ortaya atmıştım. Çünkü İzmir güzel sanatlar merkezidir. Üniversitesiyle de, sinema, tiyatro, senarist, figüran ve senarist yetiştiren bir kent. O zaman bu teklife sıcak bakmıştı ve belediye Urla açıklarında bir adayı plato olarak verebileceğini söylemişti. Fakat bu sonradan unutuldu ben bunu tekrar gündeme getirmek istiyordum çünkü İzmir ve Ege adeta açık hava müzesi gibidir. Selçuk, Efes, Bergama, Didim gibi tarihi yerler medeniyetin en zengin eserlerini sergiliyor. İzmir Fuarı, Kuşadası, Çeşme ile Ege'nin doğal güzellikleri ile çok müthiştir. Ferkettiyseniz artık yönetmenler de Ege'yi kullanmayı tercih ediyorlar.
Göçmenoğlu Kimdir?
Tayfur Göçmenoğlu 1943 yılında İzmir'de doğdu. Gazeteciliğe 1961 yılında Ege Telgraf'ta başladı. Sonraki yıllarda Fotospor ile Saklambaç, Son, Günaydın gazeteleri ve Ses dergisinin İZmir muhabirliğini yaptı. 1969 yılında girdiği Ekspres Gazetesi bünyesinde haftalık Gelincik Gazetesi'ni yönetti. Yeni Asır'da magazin eklerini hazırladı. BUlvar, Tercüman, Milliyet ve Türkiye gazetelerinde çalıştı. Meslek yaşamının yaklaşık 30 yılını magazin alanında çalışarak geçirdi. Tayfur Göçmenoğlu'nun 2006 yılında yazdığı "Beşonsekiz Treni" adlı kitabı Buca BBelediyesi tarafından iki kez yayınlandı.