"Deliliğin sınırı yok bende!"

"Dışarıdaki yaşantımızla, çalışma halimiz çok farklı olabiliyor. Sahne üzerinde bir eser ortaya koyarken inanılmaz uç duygular yaşıyorum. Deliliğin sınırı yok bende. Bu beni o kadar yoruyor ki, özel hayatım daha sakin geçsin istiyorum"
Son günlerin sevilen programlarından, ünlülerin yarıştığı 'Yok Böyle Dans'ın jüri üyesi balet Tan Sağtürk, hayatına, projelerine ve yarışmaya dair fikirlerini paylaştı. Yarışmada kendisini en çok şaşırtan kişinin Pascal Nouma olduğunu belirten ünlü balet, "Bir futbolcunun ritim duygusunun bu kadar kuvvetli ve dansa bu kadar yatkın olabileceğini hayal edemezdim" diyor.
- Yarışmada insanları kırmadan, çok güzel eleştiriyorsunuz. Gerçek hayatta da böyle misiniz?
İlk kez sizin karşınıza gelmiş insanlar, bir ümitle hareket ediyorsa, ümitlerinin yok edilmemesi gerekir. Şarkı söyleyebilirsiniz, şiir de okuyabilirsiniz ama dans etmek müthiş bir medeni cesarettir. Aslında yarışmada çok sert eleştirilerim de oluyor. Geçen gün bir arkadaşımıza "Sen çok hırslısın, bu kadar hırs dansa çok zararlı. Azimle hırsı karıştırmamalısın" dedim. Bu bence oldukça sert bir eleştiriydi. Yani beğenmediğimi de söylüyorum...

EV DEĞİL PARTY HOUSE
- Genel anlamda fazla iyi, fazla sakin, fazla kibar bir imajınız var...
Dışarıdaki yaşantımızla, çalışma halimiz çok farklı olabiliyor. Sahne üzerinde bir eser ortaya koyarken inanılmaz uç duygular yaşıyorum. Deliliğin sınırı yok bende. Bu beni o kadar yoruyor ki, özel hayatım daha sakin geçsin istiyorum.
- 'Arızalı' olduğunuz taraflarınız neler?
Sanki herkesin benim gibi düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Farklı düşünceleri ilk başta kabul etmek istemiyorum. Özellikle de dans konusunda... Normal olmayan bir tutum içinde olabiliyorum.
- Nasıl tepkiler veriyorsunuz?
Çok kırıcı tepkiler veriyorum bu durumlarda. 30 kişiyle çalışıyorsam, geriye iki kişi kalabiliyor.
- Aktif baleyi bıraktınız değil mi?
Aktif bale yapacak yaşı epey bir geçtim. 6-7 yıl önce bıraktım ama hala dans etmek istiyorum. Sürekli dansla ilgili çalışıyorum. 41 yaşıma gelmeme rağmen fiziğimde bir yaşlanma emaresi yok. Ama klasik baleyi iyi bir zamanda bırakmak gerekir. Çünkü çok iyi dans etmek ve o eserleri iyi bir şekilde hatırlamak istiyorum.
- Hiç 41 yaşında göstermiyorsunuz. Genç görünmenizin bir sırrı var mı?
Baletlerin ve dansçıların çoğu aslında genç gösteriyor. Fiziksel anlamda çok çalıştığımız için gece yaşantımız olmaz bizim. Rutin bir uyku düzenimiz vardır. Benim bir de çok fazla hobim var; dalış yapıyorum, ata biniyorum. Ailecek uzun yürüyüşlere çıkıyoruz. İyi bir beslenme düzenimiz var. Bir de tabii ki çok huzurlu yaşıyorum.
HUZURLU BİR YAŞAM
- Çok huzurlu bir hayatınız var değil mi?
Aynen öyle! Bir de çok sevdiğim arkadaşlarımla evde sürekli parti yapıyoruz. Yani çok da eğlenceli bir hayatımız var. Zekeriyaköy'deki evimizin alt tarafı olduğu gibi dans stüdyosu... Ama bir anda 'party house' oluyor. Aynalar, lazerler, disko topları ve projeksiyon makineleri ile tam bir kulüp... Açık bar da var, herkes istediğini içebiliyor. İnanılmaz eğlenceli oluyor, millet çıkmak istemiyor. Eğlence mekanlarına para kaybettiriyoruz, kusura bakmasınlar. Bütün celebrity'ler bende...
- Partilerinize ünlülerden kimler geliyor?
İsim söylemem ama hatrı sayılır herkes bir uğrar...
- Peki, gece kulübüne gittiğiniz zamanlarda bir dansçı olarak nasıl bir tavır takınıyorsunuz? Piste çıkıp dans edenlerden misiniz, oturanlardan mısınız?
Dansçıların gece kulüplerinde dans ettiği pek görülmez. Kenarda oturmayı seçeriz ama dansçı olduğumuz bilinir. Ben onun için bir cümle geliştirdim ve çok işe yaradı bu yıllarca: Kusura bakmayın işle eğlenceyi karıştırmam! O yüzden oturuyorum.

KIZIMA AŞIĞIM
- Kızınız Ada dokuz aylık oldu... Nasıl bir ilişkiniz var?
Onunla her yere beraber gidiyoruz. Ben onu çocuğum gibi değil arkadaşım gibi görüyorum. Annesine de yakın ama biraz daha babacı sanki... İşe onu götüremiyorsam, üstüme tırmanmaya çalışıyor. Bırakmak istemiyor beni... Çok güzel bir kız olacak sanırım. Yürümeye, baba demeye başladı. Benim göğsümde uyumak istiyor. Bu benim için müthiş bir duygu. Eşim, annem ve kız çocuğum gibi bir üçgenin içindeyim. Acayip bir enerji...
- Çocuktan önce ve çocuktan sonra diye ayırsak... Ne fark var?
Kendi çocuğum olduktan sonra anne ve babama haksızlık yaptığımı düşünmeye başladım. Çok da vefakar bir evlat olmama rağmen, onların sevgisine gerektiği kadar karşılık veremediğimi düşünüyorum...

İlk sinema filmi "Mavi Pansiyon"
- İlk kez bir sinema filminde rol aldınız. 'Mavi Pansiyon'u biraz anlatır mısınız?
Nezih Ünen çok önemli bir müzisyen... Bir yapım şirketi kurdu ve bir film çalışması yaptı. Mutlaka bu projede yer almamı istediğini söyledi. Fadik Sevin Atasoy, Özlem Tekin, Yunus Güner, Nail Kırmızıgül rol alıyor. Bodrum Gümüşlük'te çektik. Görüntüler çok özel oldu. Nisan gibi sanırım vizyona girecek. İnsan ilişkileri ve birbirlerine teğet geçen hayatlar anlatılıyor.
- Sizin rolünüz ne?
Benim oynadığım 'Koray', bir kızla birliktelik kurmak istiyor. Kız da ondan hoşlanıyor ama ilişkiyi ciddi bir noktaya götürmek istemiyor. 'Koray' fazla düzgün biri... Kız biraz daha arızalı.
- Nasıl hazırlandınız role?
Bodrum'da ciddi anlamda kampa girdik. O kampta bilinmesi gereken tüm bu soruların cevabını öğrendik.
Adı "Ünlübalet" soyadı "Tansağtürk"
- Normalde halk, opera sanatçılarını ve baletleri pek tanımaz. Ama sokakta kime sorsak sizin için "Ünlü balet Tan Sağtürk" der...
Dediğiniz doğru; yıllar önce Adıyaman'a gittiğimizde oradakiler adımı 'Ünlübalet' soyadımı 'Tansağtürk' sanıyorlarmış. Biri yanıma yaklaşıp 'Ünlübalet' abi filan demişti... Bu çok sevindirici aslında... Dediğiniz gibi Türkiye'de bu tip meslekler pek tanınmaz...
- Sizin için "Bir gösterisini bile bilmiyoruz... Nasıl dansın gurusu oluyor?" diyenler de var..
İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde (İDOB) bir yıl baş dansçılık yaptım, sonrasında hem eser sahneledim hem de dans ettim. Devlet Opera ve Balesi'ne kaç kişi geliyorsa onlar seyretmiştir beni. Ne diyebilirim ki?