"İzmir'in gerçekten de devrime ihtiyacı var"


Rasim Ozan Kütahyalı, "İzmirli lüzumsuz bayrak mitingleri yerine baş örtülüsünden mini eteklisine Kürde herkesin kavrayacak bir duyarlılığa sahip olursa günü de yakalamış olur. İnanın gidince üzülüyorum. Çünkü benim bıraktığım İzmir'den geriye kültür hayatı kurak, binaları berbat, yeşil alan olmayan bir şehir kalmış" diyor


ÖZKAN BİNOL
Son dönemde farklı üslubuyla genç bir isim dikkat çekiyor: Rasim Ozan Kütahyalı. Hafta sonu Sabah'ta, hafta içi Takvim'de köşe yazıyor, ayrıca değişik konseptlerde TV programı yapıyor. Siyasetten sanata, ekonomiden spora geniş bir alanda ilginç fikirleri var. İzmirli Rasim Ozan güzel memleketimiz üzerine de ciddi ciddiye alınması gereken fikirler üretiyor. İzmir'le ilgili söylediklerine ben de aynen katılıyorum. Sohbetimizi keyifle okuyun. İyi pazarlar.

-Değerli Rasim, Turkuvaz Medya'ya hoş geldin. Bugünlerde üslubunla hakkında en çok konuşulan isimsin. Nasıl bir üslubun var?

Ben içimden geldiği gibi konuşan, yazan bir adamım. Bundan rahatsız olanlar, "Niye böyle bu adam bağırıyor?" diyebilir. Her zaman böyle tepkili değilim ama haksızlık görünce de dayanamıyorum. Türkiye'de de birçok konuda haksızlık var. Mesela son dönemdeki futbol olayları. İnanılmaz haksızlıklar var. İzmir'imizin takımı Altay'a on sene evvel öyle bir haksızlık olmuştu ki, her vesileyle bu konuyu açıyorum. Diyarbakırspor-Altay maçında Altaylı oyuncuları egzoz borsuyla gaz verip zehirlemeye çalıştılar. Sadece Diyarbakırspor'u birinci lige çıkarmak için. Altay taraftarlarının kafalarına bilardo topları attılar gene aynı maçta. Altay amigoları beni arayıp anlattılar ki, hepsi siyasi görüşüme karşı insanlardır.

KARANLIK İTTİFAK
- Siyasetle başlayalım AKP üçüncü kez iktidara geldi ve üstelik oy oranını daha da arttırarak. Başarısının sırrı nedir?

Bir kere AK Parti ekonomik refahı arttırmada başarılı, kimse kendini kandırmasın. Millet artık askeri rejimden bıkmıştı, bazı adamlara dokunulamamasından bıkmıştı. Laik kesimin çoğunluğu böyle olmayabilir, laik kesim o dokunulamayanları kendinin müdafi gördüğü için ama milletin çoğunluğu dokunulamayana dokunulsun istiyor. İki, AK Parti Türkiye'nin dışarıdaki itibarını yükseltti... Türk Hava Yolları, İspanyol, Portekiz, Yunan pilotlarla doldu. Şimdi Türk halkı dışarıda gururla "Türküm" diyebiliyor. Ayrıca AK Parti Bizim İzmir'imizde de küçümsenmeyecek oranlarla seçimden çıktı.
-İzmir'deki seçim başarısını nasıl yorumluyorsunuz?
Yüzde 38 hiç küçümsenmeyecek bir oran. Üstelik, İzmir'e yapılmış tüm psikolojik darbelere rağmen. Bence bu artık İzmir halkı da değişmek istiyor demektir. Türkiye son 8 yılda 10 ilerlediyse, İzmir 1 ilerliyor. Ekonomisi, kültür ve eğitim hayatı çok geride kaldı. Burada ne olursa olsun yerel belediyeler kabahatlidir. Çünkü bize merkezi hükümet destek vermedi diyemezler, hükümetin destek vermediği ama başarılı olan projeler de var. Eskişehir mesela, İstanbul'da da Şişli çok başarılı.
-AKP'nin Kürt meselesiyle ilgili politikasını nasıl buluyorsunuz?

Demokratik açıdan doğru bir politika ama bu nereye tükürsen iki ucu feci değnek durumunda. Eşit yurttaşlık hakları, yeni anayasa kesinlikle gerekli ama PKK terörü bildiğimiz klasik bir terör değil. Bilakis kendi PKK ile savaştığını düşündüğümüz kimi aktörlerin PKK ile iç içe olduğunu gördük. Türkiye'nin içindeki karanlık tarafla ittifakı var, bu da sorunu karmaşık hale getiriyor. Türkiye, Kürt meselesini aşarsa uçacaktır...

DİBE BATIP ÇIKTIK
-Ya MHP'nin seçim sırasında yaşadıkları?

Devlet Bahçeli iyi bir sınav verdi. Son on senede Türkiye'de sıcak çatışma çıkacak alanlarda sağduyulu davrandı. O yaşanan şeyler çok çirkin ama bir yandan da MHP'nin üst düzey kadrosunun bu noktada olması da bir garipti...
-CHP'nin sıkı bir revizyona ihtiyacı yok mu?
Kesinlikle var! CHP'de akut sendrom var. CHP çok farklı yapılar içinde. Seçim öncesi CHP'yi çok konuştum ve sıkıldım, artık ne yapacaklarsa yapsınlar.
-Biraz da yurt dışından konuşalım. Dünyanın efendisi Amerika battı batacak, ne oluyor Sam Amca'ya?
11 Eylül'den sonra sıfır faizle kredi verdiler ve Amerikalılar üçüncü, dördüncü evlerini aldılar. Düşünün adam on bin dolar kazanıyor ama yirmi bin dolar aylık kredisi var. Onun için iflas ettiler. Bu arada iflas eden akıllanıyor. Mesela biz. Eğer Türkiye'yi 2001 krizinde birileri kurtarsaydı yine rezil rüsva olurduk. Dibe battık ve çıktık. 2001'deki finansal krizden sonra bankacılık sistemimiz çok sağlam temellere oturdu. Yunanistan dibe battığı halde batmamış gibi yaptı ve artık toparlayamaz kendini...
-Amerika'nın Orta Doğu'yu yeniden yapılandırma planı vardı ama şimdi kendi ekonomisini bile yapılandıramıyor. Arap dünyasını karıştırdığıyla kaldı.
Belki öyle ama, Arap halkı artık bıktı efendim, sana bir deli gömleği giydirmişlerse sen onu yırtmaya bakarsın... Arap dünyasının isyanları sahici. Kışkırtma olabilir ama zemin olmasa olmazdı. Yevgeni Primakov uzun süre KGB başkanlığı yaptı. Şunu söylemişti "Biz Amerika'daki zenci meselesini kışkırtmak için üç Moskova yaratacak para harcadık". Evet, Amerika'yı eleştiririz ama kendi içinde farklılıkları kaynaştırarak, zenci bir başkan noktasına ulaşabilmiştir. Ne kadar yatırım yaparsan yap silahlı ayaklanmaya gitmez. Neden? İtirazları demokratik sistemde sonuç alıyor da ondan. Bir örnek Türkiye'den vereyim. Bayramyeri mahallesinde Boşnaklar yaşar ve herkes Boşnakça konuşur. Orayı ne kadar proveke edersen et ayaklandıramazsın. Çünkü özgür yaşıyorlar...

FAŞİZM VE IRKÇILIK
-Norveç'teki bu facia hakkında neler diyeceksin?

O da başka bir mesele. Norveç'teki de bireysel bir ruh hastalığı değil, Avrupa'da yükselen faşizm fotoğrafının bir parçası, bir göstergesi. Bütün Avrupa'daki aşırı sağcı partilerin oy oranları arttı... Faşizm ile ırkçılık kanser gibidir, vücuda bir kez girmeye görsün.
-Faşizm dedin de, sanat dünyasında bir Aynur krizi yaşandı. Bu konuda bazı köşe yazarlarının taraf olduğunu düşünüyorum, orada olmadan yazdılar. Aynur'u eleştiriyorum, İKSV'yi de. Bir gün önce 13 şehit olduysa, programın gözden geçirilmesi gerekiyordu...
Öyle düşünme, Aynur'un Türkçe okuması gerekmiyordu ama sağduyu gösterip jest yapsa güzel olurmuş. Aynur Doğan şarkılarını Kürtçe söylüyor, Kürtçeye kardeş dil diye bakmak lazım. Kürtçe deyince akla terör gelmemeli. Mesela El Kaide saldırıyor, Avrupalı faşistler Arapça'yla terörü özdeşleştiriyor. Biz de öyle yaparsak ne farkımız kalır o kınadıklarımızdan. Kürtçe bir şarkının terörle özdeşleştirilmesini yanlış buluyorum.

ÇABA HARCANMALI
-Aslında terörle özdeşleştirme yoktu, anlık duygusal bir tepki vardı. Oldu bir kere deyip İstanbul ve İzmir'in kültür hayatına geçelim mi? On yıllık süreçte İstanbul bir kültür nasıl başkentine dönüştü?

Kurumların ciddi gayretleriyle oldu. İstanbul'a geleceğini tahmin edemeyeceğimiz sanatçılar geldi. Bir de hala AKP geriye götürüyor diye konuşurlar. Düşünsenize Elton John geldi, Bon Jovi geldi, U2 Bono geldi ki, devlet finanse etti onların konserini. Artık hangisine gitsek diye düşünüyoruz, aynı anda iki üç tane etkinlik birden. İzmirli bir arkadaşım sokaktaki afişleri görünce "İstanbul'da adamın kültürsüz kalması için ciddi çaba harcaması lazım" dedi.
-İzmir'de bir tane yayıncı kalmamış...
Çok üzücü, sadece İstanbul'dan, Ankara'dan gelen kitapları satan kitapçılar var. Şu an Türkiye'de kitap başlık adet olarak çok büyük artışta. Rakamlar Avrupa'ya yaklaştı, eskiden İran'dan, Mısır'dan geriydik. Toplam okurda hala düşüğüz adetler az çıkıyor ama kitap sayısı adeti arttı. İzmir'in de bu rüzgarı yakalaması, en az 3-5 büyük yayınevinin olması lazım. Milyonların yaşadığı entellektüel bir şehirde nasıl bir yayınevi olmaz şaşırıyorum...
Çağan Irmak heteroseksüel aşkı çekmemeli
-Senin sinema geçmişin de var. Sinan Çetin'le çalışmıştın. Türk Sineması'nın son yıllarda yaptığı atak konusunda ne düşünüyorsun?

Sinema popüler bir sanattır ama, insanların manevi dünyasına hitap eden filmlerin de ayrı bir yeri var. Bunlara festival filmi denmesi doğru değil. En popüler sinema militanı bile Nuri Bilge Ceylan için "Büyük yönetmendir" diyor. Semih Kaplanoğlu ciddi duygu, mana adamı, hem de sahici bir adam. Zeki Demirkubuz'un mistik bir dünyası yok ama Dostoyevski, Kafkava gibi bir dünyası var. Sahici, inandırıcı bir dünya bu. Son tahlilde sinema onların yaptığıdır, diğerleri çöptür diyemeyiz...
Türk Sineması Hollywood'un bile önünü kesti gişede...
Doğru. Bir Hindistan, bir Türkiye. Onun dışında Amerikan Sineması dünyanın her yerinde patron. Türkiye bunu aştı. Bundan sonraki aşama dünyada büyük gişeler yapabilen filmlere imza atabilmeli sinemamız. Mesela Mahsun çaba gösteriyor ama New York'ta Beş Minare Batıda'ki beklentileri karşılayabilecek düzeyde değildi. Bütün Müslümanların izlediği The Message'ı (Çağrı) filmini izlemeyen yoktur. Aslında tam bir Hollywood filmi ama İslam mesajını gişe seyircisinin anlayacağı dille vermiştir. Filmin yönetmeni Mustafa Akad bu filmin yanı sıra "Ömer Muhtar" diye yine tüm dünyanın izlediği başka bir filme imza atmıştır ki çok başarılı bir çalışmadır.
-"Recep İvedik" hakkında ne diyorsun?
İvedik falan sinema filmi değil, bir tip skeç. Onların da sektöre yararı var, gişeleri sayesinde sinema salonları açılıyor. Sonuçta popüler sinema filmlerine ihtiyaç var. Bu filmlerin bir aşama sonrası popüler sinema içindeki sanatsal başarı. Şu anda dünyada kitleleri etkileyen sinema yapamıyoruz ama TV dizilerinde bunu başardık.
-Sırf Arap ülkeleri değil ama Avrupa'da da.
Tabi canım. Geçen sene Hırvatistan'a gittik, Kıvanç dedin mi dünya duruyor. Fas'a gittik durum aynen öyle. Kimse küçümsemesin Türk dizilerini. Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Balkanlar'da Türk dizileri hayatı durduruyor. Hatta İtalya'da, İspanya'da bile zemini var.
-İzmir'in medar-ı iftiharı Çağan Irmak da var.
"Babam ve Oğlum" dan sonra lüzumsuz işler yaptı bence. Babam ve Oğlum onun dünyasıydı. Ardından "Issız Adam" tuttu ama Çağan dürüst ve samimi olmalı ve heteroseksüel aşkı çekmemeli. Öbür türlü çekseydi çok daha farklı bir filme imza atmış olurdu. Belki çok gişe yapmazdı, çünkü hala o sınırlar aşılmış değil ama Çağan Irmak'da "Cinema Paradiso" yaratabilecek bir yetenek var. Kendi dünyasının filmlerini çekmeli. Entellektüel komplekse girmemeli. Sezen Aksu'nun güzel bir lafı var: "Bir entellektüel laf sokayım diye sözlerini berbat ettiğim ettiğim çok parça oldu" der.
-Peki Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz hakkında ne düşünüyorsun?
Cem Yılmaz bir sinema adamı değil ama Türkiye tarihindeki gelmiş geçmiş en büyük komedyen, iyi bir stand up ustası.Yılmaz Erdoğan "Neşeli Hayat"la en iyi filmini çekti, çok sahiciydi. "Vizontele" serisinde şu tezi sokayım, arada solculuk yapayım filan dedi ama kapatın kardeşim bu mevzuları, gerek yok. Sen kendi dünyanı anlat. Olay bu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.