Kadına şiddete eleştiri tiyatro sahnesine taşındı
İzmir Devlet Tiyatrosu, Yaşar Ürük'ün yönettiği "Anam Bacım, Avradım" adlı oyunla, kadına karşı erkek şiddetini gözler önüne seriyor
- Sarmaşık
- 15.10.2011 15:48:04
Oyunun yönetmeni Yaşar Ürük, ülkemizi, kadınları tedirgin eden çok önemli bir konuyu, izleyicinin takdirine sunacaklarını belirterek, "Binlerce yıllık geleneğimizde 'At, Avrat, Silah..' diyerek yaşamda 'En önemli' üç şey arasına koyduğumuz kadınlarımızın başına gelenler artık 'Ağlayalım mı, Gülelim mi?' boyutunda sinir bozucu bir noktaya geldi. Yaşanan vahşet, akıl alacak gibi değil. Bir takım adam ya da erkek diyemeyeceğimiz yaratıklar yaşamın en değerli varlıkları kadınlara vuruyor, kesiyor, yakıyor ve gözünü kırpmadan öldürüyor. Aile geleneğimizde 'Begüm' diye baş tacı edilen kadınlarımız ne oldu da bu yaratıkların gözünde 'Sofradaki yeri öküzden sonra' durumuna geldi? Bir tiyatro oyunu elbette sorunu çözmez. Ama insanlara gösterir, öğretir ve değiştirir... Biz de güleriz ağlanacak halimize diyerek, sorunu biraz da olsa gülümseterek göstermeye çalıştık. Ama ne kadar gülümsersek gülümseyelim. Vahşet sürüyor. Umarım, oyunumuz, gözü dönmüş insanlara ders verir, örnek olur" dedi.
1979 doğumlu olan İnanç Yılan, Üniversite Tiyatro Topluluğu'nda başladığı yazıları ve 1999 yılından bu yana yazdığı tiyatro oyunları ile tanınıyor.
KADIN BEDENİNDEKİ NAMUS
Televizyon programları için de metin yazan ve yöneten Yılan, ilk oyunu "Anam Bacım Avradım" hakkındaki duygularını şöyle aktarıyor: "Erkek mi kadını sömürdü yoksa hemcinsleri mi kadını bu sömürüye hazırladı ya da kadın zaten sömürülecekti de erkek sadece bir taşeron muydu? Ana, bacı ve avrat olarak erkeğe hizmetin her aşamasını yaşamı boyunca görev edinen kadınla, böyle bir hizmetkarı kendisine bahşettiği için "Babam sağolsun" diyen erkeği anlattığım bu oyunda, salt sömürülen kadın yok, sömürünün alt yapısı da var. Babadan oğula miras gibi aktarılan erkek egemen toplumu desteklemek için anasından da kızına çeyiz sandığı içinde işlemeli dantel gibi duran her şeye boyun eğerek kabullenme anlayışını elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Nasıl bir beladır bu namus... Kadının bedenindeki kabus. Her nesil bir sonrakine emanet eder el değmemesi kaydıyla. Çünkü el değmeden paketlenmiştir namus. Ama bu ülkede namusa dokunmak babadan oğula miras gibidir. Neyse ki anneler var, kızlarına namuslarını nasıl koruyacaklarını anlatan ya da anlattığını sanan..."