ŞAFAK İNCE (HABER MERKEZİ)
Burası İzmir'e çok uzak, gizli, vahşi yaşamın ortasında bir koy. Adı, Badem Bükü. Ölüdeniz'i kıskandıracak kumsalı, Maldivleri aratmayan turkuaz denizi var. Buraya ulaşmak öyle herkesin kolay yapacağı bir iş değil. Ya ölümü göze alacaksınız ya da Üçkuyular'dan Karaburun'a giden belediye otobüsüne bineceksiniz.
Geçtiğimiz hafta Fethiye Kabak Koyu'nu yazdık, "Buraya sakın gitmeyin" dedik. Facebook'tan twitter'dan soru yağmuru başladı. Gelen SMS'nin telefonun haddi hesabı yok. Herkes soruyor, nerede nasıl gidilir? "Gitmeyin" dedik ama dinleyen yok. Ben de sizleri çatlatmak adına geçen hafta yine bir yerlere gittim, yüzdüm, yattım uyudum. Yine buranın keşfedilmemesi, insan akınına uğramaması için neresi olduğunu söyleme fikrinde değilim. Ama yapacak bir şey yok çünkü; bu bir "gezdim, gördüm, yazdım" olayı olduğuna göre kaçınılmaz sonun "yazmak" olması son derece doğal.
GÖRÜŞÜNÜZÜ DEĞİŞTİRİR
Bu kez rota Karaburun. Önce teknik bilgi. Karaburun kelimesi Caleberno'dan bozularak gelmiş olabilir. Tarih açısından zengin. Klozemenai, Teos, Erytrai gibi önemli yerleşim merkezleri zamanında buralarda boy göstermiş. Bunları yazmaya kalkarsak sayfa yetmez. Kısaca Karaburun, keşfedemeyeceğiniz kadar güzellikler sunan bir yer. Her köşesi farklı, denizin karayla buluştuğu her koyu, dünya fikirlerinizi değiştirecek kadar büyülü.
KEŞKE YOLU HİÇ OLMASA
Buraya ulaşmanın yolu, yazının girişinde dediğim gibi Üçkuyular'dan bineceğiniz belediye otobüsüne bakıyor. İlk etapta arabanızla 45 kilometrelik otobanı da tercih edebilirsiniz. Ama sonuçta ortalama 100 kilometrelik virajlı bir yolun sonunda Karaburun'a ulaşabilirsiniz. Kimine göre bu virajlar Karabarun'un bakir kalmasında büyük bir şans, kimine göre ise şanssızlık. Bu konuda Karaburun'da yaşamayan biri olarak benim fikrim; keşke hiç yolu olmasa...
MASMAVİ DENİZ
Bir tatil günü Karaburun'a geldiyseniz bunun herhalde tek nedeni vardır. O da gelirken yolun hep sağında yer alan o masmavi denize girmek. Bunun için Karaburun'da binlerce tercihte bulunabilirsiniz. Benim tercihim Badem Bükü oldu. Neden mi? Çünkü sevgili Gökhan Yarkent, "Oraya gideceğiz" dedi de ondan. Gökhan sesi billur gibi olan bir sanatçı. Anne tarafından Karaburunlu. Şarkılarıyla içmeseniz bile, size göbek attırır ya da alır götürür pembe rüyalara. Dedi ki "Yok böyle bir deniz, plajına bayılacaksın" biz de düştük yola.
SÜRPRİZLERLE DOLU
Hani Karaburun'a gelirken viraj var ya o hiç bir şey. Yeni Liman'ı geçtikten sonra tepelerin zirvesindeki yoldan, Ege ayaklarınız altında bir yolculuk yapıyorsunuz. Buraya belediye otobüsü olduğunu sanmıyorum. Yani ulaşımda bu ihtimali pek düşünmeyin. Hani dön dön bitmiyor derler ya öyle bir yol işte. Ama süprizlerle dolu. Bir anda karşısınıza bir köy çıkıyor, kuru tepelerin arasında yemyeşil veya bir anda karşınıza bir köy çıkıyor, evlerin çatısı bile kalmamış, terkedilmiş. Karaburun'un sevgili keçileri size yolda eşlik ediyor.
İŞTE BADEM BÜKÜ
Eğer sağ tarafınızda kalan minik tabelayı kaçırırsanız, Badem Bükü'ne hayatta ulaşamazsınız. Ona göre gitmenizde tavsiye ederim. Yola girince de direksiyon hakimiyetine dikkat edin, "yaklaştık" diye heyecanla gaza basarsanız Badem Bükü'nü yine göremezsiniz. Aşağıya doğru süren yolculukta viraj bitince bir anda Parlak Köyü'ne de ulaşmış olursunuz. Köy, başlı başına başka bir yazının konusu olur. Anlatılana göre köyün yemekleri ve lor tatlısı çok lezzetliymiş. Kahvenin hemen yanından, soldan soldan devam ederseniz, sizin asla ulaşmanızı istemeyeceğim Badem Bükü'ne ulaşırsınız.
BULDUĞUNUZ GİBİ BIRAKIN
Evet, karşınızda Badem Bükü. Boşuna kendinizi çimdiklemeyin, rüya değil, gerçek. Hemen kendizini denize atabilirsiniz. Ölüdeniz'i kıskandıracak kumsalı bence 1 kilometreyi geçer. Denizi Maldivlerin turkuazını kesin sollar. Denize mi gireyim, kumsalda mı yatayım ikilemi sizi bitirir. Denizin bir bölümü kumsal, bir bölümü minik taşlı diğer bir bölümü ise böyük bir beton bloğunu andıran kayalık. Yani dikkati elden bırakmayın. Bu arada nergiz zamanı gelirseniz, burası kekikle karışık nefis bir kokuyla kaplanıyormuş. Nasıl geleceğinizi artık biliyorsunuz, ama küçük bir tavsiye daha, yanınıza suyunuzu, yemeğinizi alın. Bakkal zor bulursunuz. Vahşi doğayla başbaşasınız. Fokların yuvaları burada, onları da ürkütmeyin.
