Kıbrıs'ta tarihe yolculuk

Deniz, güneş, kum, eğlence ve kumar dışında bir Kıbrıs da varmış... Evet Kıbrıs her ne kadar bu beşli ile anılsa da tarihi ve doğal güzellikleriyle de görülmeye değer çok güzel bir ülke

KIBRIS'TA FARKLI BİR TATİL / BERNA ŞAHİN
Tüm bildiklerimi unuttuğum, neredeyse gününü sırt çantamla 12 saatini yürüyerek geçirdiğim bir tatilimi paylaşacağım sizlerle, alışıla gelmişin dışında lüks otellerden, kumarhanelerden uzak sade bir Kıbrıs Tatili. Tatil kararı bir günde verildi, biletler alındı. (Siz siz olun Eylül'de ya Kıbrıs'a gitmeyin ya da uçak biletinizi çoook önce alın. Yoksa bizim gibi üniversite kayıt dönemine denk gelirse tatiliniz dünyanın en pahalı uçak bileti ile Kıbrıs'a gidersiniz) Adnan Menderes Havalimanı'ndan Ercan Havalimanı'na uçak 1 saat 15 dakikada vardı. Aile dostumuz Kazım abimiz bizi güler yüzü ile karşıladı havalimanında. Bavullarımızı araca koyarken Sude espriyi patlattı, "Bu arabanın direksiyonu yok"... Evet, Kıbrıs'da trafik tersten işliyor. Direksiyon solda ama araçlar sağdan gidiyor, tıpkı İngiltere'deki gibi. Kısa ama keyifli bir Girne turunun ardından motelimizin bulunduğu Alsancak semtine gittik. Çıkartma plajının da yer aldığı Alsancak, denizi ve kumsallarıyla çok güzel. Motele gittiğimizde tatlı bir sürprizle karşılaştım. Otel görevlisi avucumun içine yaseminler bıraktı, "Yol yorgunluğunu yaseminlerle atarsınız" dedi, gerçekten de keyiflendim. Odaya çıktığımızda telefonumu prize takmak istediğimde iki değil, üç yuva görünce çok şaşırdım, Demek ki Kıbrıs'ta her şey farklı dedim. Telaşla resepsiyona indiğimde otel görevlisi yine elinde bir demet yaseminle beni bekliyordu, derdimi anlatırken yine avucumun içine bir demet yasemin bıraktı "Siz şimdi telaş yapmışsınızdır, yasemin stresi alır" dedi. İnanın, gülümsemekten derdimi tam anlatamadım ama yine de ek aparatı alıp, odaya çıkmayı başardım.
kıbrıs'ta toplu ulaşım yok. Şanslıysanız bulunduğunuz yere çalışan minibüslerle 3-10 lira arasında para ödeyerek ulaşım imkanı sağlıyorsunuz ya da taksiye para vermek zorunda kalıyorsunuz. Zaten Kıbrıs'ta yaşayan herkesin altında arabası var, hem de iyi model...
GİRNE KALESİ
Alsancak'tan Girne'ye minibüsle gidiyoruz. Yol boyunca dikkatimi çekiyor, kimse korna çalmıyor, pardon onların deyimiyle "Boru"... Evet Kıbrıs'ta bazı kelimeler farklı. Korna'ya boru, kavşaklara da çember diyorlar. Kıbrıs'a gideceğimi öğrenenler "Ne yapacaksın orada, gezecek bir yer yok ki" dedi ya da "Kumar haaa" diye laf attı. Biz, onlara inat, Kıbrıs'ta öyle bir gezi yaptık ki, tarihi eserlerine hayran kaldık, yeni dostlar edindik, çok kişiyle sohbet edip, telefonlarımızı bile birbirimize verdik. Dedim ya, Burası Kıbrıs, tüm bildiklerinizi unutun...
Sude, tarihe çok meraklı bir çocuk. Çok bilirim, yazın 40 derece sıcaklıkta, biz Bergama kalesi senin, Selçuk Kalesi benim, çok dolaştık. Girne Kalesi, 7.yy'da, Arap akınlarına karşı kentin korunması için yapılmış. Lüzinyanlar döneminde, Kantara kalesi gibi önemli bir yer olmuş. Kale aynen korunmuş, muhteşem bir müze haline getirilmiş. Zindanından burçlarına kadar her köşesi geçirdiği dönemlerin izlerini taşıyor. Kale içinde özel bölümler oluşturulmuş ve yaşanan her dönem burada mumyalarla canlandırılmış. Ufak bir not. Çocuğunuz küçük ise zindan bölümüne girmesine izin vermeyin, işkence görüntüleri zihninde kötü biranı olarak kalabilir. 1489'dan sonra kaleyi kontrole alan Venedikliler, Osmanlı topçu saldırılarını göz önüne alarak yeniden inşaya girişmişler. Kuzeybatı ve güneydoğu kulelerini ekleyerek, önlemler almaya çalışmalarına rağmen, Lefkoşa'daki Osmanlı zaferinden sonra kaleyi direniş göstermeden 1570 yılında Osmanlılara teslim etmişler. Kaleye giriş bir hendek üzerinden yapılıyor. 1400'lü yıllara kadar hendek su dolu olarak kullanılıyormuş. İç kapının tonozunda bulunan üç aslanlı Lüzinyan amblemi başka bir yapıdan buraya getirilmiş. Kalenin içinde 1100'lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer alıyor. 1570 yılında Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa'nın mezarı da kalede bulunuyor. Batık gemi müzesi, sarnıç, kilise mutlaka gezilmeli ve Girne Kalesi'nden Girne'nin doyumsuz manzarasını keyifle izlenmeli bence.
YAVUZ ÇIKARMA PLAJI
Girne'den Alsancak'a doğru giderken karşınıza çıkan, muhteşem bir görüntü. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatının 38'inci yılı KKTC'de Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanıyor. Bu zor harekatın en büyük ağırlığını bu önemli plaj çekmiş. Türk kuvvetlerinin tam bir baskın çıkarmasını gerçekleştirdiği Pladini Plajına daha sonra bölgede şehit olan Tank Üsteğmen Yavuz Sokullu'nun ismi verilmiş. Girne'ye 5 mil mesafede bulunan eski adıyla Pladani yeni adıyla Yavuz Çıkarma Plajı... Türk silahlı kuvvetleri adaya barışı getirmek için 20 Temmuz 1974 sabahı saat 08.35'te bu plajdan adaya ilk adımı atmşılar. Yavuz Çıkartma Plajı şu anda özel bir firma tarafından işletiliyor. Bu güzel plajdan yararlanmak için 15 lira giriş ücreti ödemeniz gerekiyor. İçeri girdikten sonra ister çimenlerin üzerindeki puflarda, ister kumsaldaki şezlonglarda güneşlenebilir, plajın hemen arkasındaki restoranda karnınızı doyurabilirsiniz. Özellikle Kıbrıslı gençlerin rağbet gösterdiği bu plajıda deniz, güneş ve kumdan fazlasını arayanlara geniş seçenekler sunuyor. Bu küçük koyun hemen karşısındaki adacık, doğal bir dalga kıran vazifesi görüyor. Deniz ve güneş keyfine alternatif eğlence olanakları ekleyen özel plaj, Kuzey Kıbrıs'ın en popüler mekanlarından biri.
Halk Sanatları Müzesi
Girne Limanı'nda bulunan 18. yy'a ait bir Kıbrıs evi günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Giriş katında zeytinyağı mengeneleri, karasaban, tezgah, küp ve döven gibi hasatla ilgili tarım araçları bulunmaktadır. Üst kat ise geleneksel el sanatı örneklerine ayrılmıştır. Bunlar arasında tığ işleri, yatak ve masa örtüleri, yün çorap, oymalı sandıklar, gelinlikler ve dolaplar yer alır.
İkon Müzesi
Eski Arkhangelos Kilisesi, Girne ve çevresinde toplanan ikonların sergilendiği bir ikon müzesi olarak kullanılmaktadır. Kilisenin Çan kulesi, 1860 yılında inşa edilmiş olan kiliseye yirmi beş yıl sonra ilave edilmiş olup, bu çan kulesi Girne şehrinin hemen her yerinden görülmektedir.
St. Hilarion Kalesi
Buffavento ve Kantara kaleleri gibi adanın Arap saldırılarına karşı korunması için yapılan kalelerden biridir. Kalenin adı Hilarion adlı bir azizden gelmektedir. Kraliyet konutunun ikinci katında bulunan Kraliçe Penceresi'nden (gotik tarzda oyulmuş bir pencere) çevrenin panoraması doyumsuzdur. Zirvede ise Prens John kulesi bulunmaktadır.
Bellapais Manastırı
Gotik sanatın eşsiz örneklerinden biri olan manastır, Beşparmak dağlarının eteklerinde kurulmuştur. Fransızca "Abbaye de la Paix" yani "Barış Manastırı" sözcüklerinden bugünkü adı doğmuştur. Avludaki iki mermer lahit bir dönemler rahipler tarafından lavabo gibi kullanılmıştır. Lahitlerin arkasındaki kapıda, Kudüs, Lüzinyan ve Kıbrıs krallıklarının armaları asılıdır. Manastırın yemekhanesi de Gotik sanatın eşsiz örneklerindendir.
Buffavento Kalesi
Girne dağlarında 950 metre yüksekliğe kurulmuş olup, St. Hilarion ve Kantara kaleleri ile birlikte Arap saldırılarına karşı oluşturulmuş olan savunma hattının bir parçasıdır. Kaleden bakıldığında Trodos dağları ve Lefkoşa'nın tüm güzelliği gözler önündedir.
Lambousa
Lambousa'nın ilk yerleşenlerinin M.Ö. 13. yy'da Yunanistan'dan geldikleri, daha sonraları bölgenin M.Ö. 8. yy'da Fenikelilerin yönetimine girdiği bilinmektedir. Roma ve Bizans döneminde parlak bir hayat seviyesi söz konusudur. Balık havuzları Roma döneminde oyulmuş olup, temiz suyun girip, sıcak ve kirli suyun çıkması için kanalları mevcuttur.

Hz. Ömer Tekkesi

7. yy'da Emevi Halifesi Muaviye dönemindeki Arap akınları sırasında şehit düşen Ömer adındaki komutan ve arkadaşlarının mezarları yer almaktadır. Türbe ve mescit binası Osmanlılar tarafından yapılmıştır.
Karmi Nekropolu
Karmi köyü yakınlarındaki arkeolojik kazılar sonucu Orta Tunç çağına ait oda şeklinde mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlardan birinin koridorundaki insan figürü, adada yapılan araştırmalarda bulunan en eski insan figürü olarak kabul edilmektedir. Figür bereket tanrıçasını simgeler.
Lapta
Arap akınlarının sıklığı nedeniyle Lambousa sakinleri yerleşim yerlerini dağın yamacına taşıyarak bugünkü Lapta'yı kurarlar. Bölgede yapılan kazılar, Lapta'nın dışında bir Kalkolitik dönem yerleşiminin ve Demir Çağı'na ait oda mezarlarının ipuçlarını vermektedir.
Kirsokava
Denize doğru uzanan bu kayalık burun Romalılar döneminde mezarlık ve sonradan da taş ocağı olarak kullanılmıştır. Bizans döneminde bazı Hıristiyanlar Roma mezarlarının ve bu taş oyuklarının arasına yerleşmişlerdir. Aya Mavra Kilisesi de bu türden bir eski Roma kaya mezarı içinde yer almaktadır. Duvarlarında havan ile tavanda da Miraç sahnesini gösteren freskler vardır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.