Bisikletle "en ekonomik" Avrupa turu!

24 yaşındaki Ozan Kanbertay, bisikleti ile 48 gün boyunca Avrupa'nın 6 ülkesini gezdi. Bunu da günde sadece 5 euro harcayarak yaptı. Kanbertay, "Günlük 5 Euroluk bütçem olduğu için çok zengin bir menüm yoktu haliyle. Buna rağmen hiç aç kalmadım" diyor

ŞAFAK İNCE (HABER MERKEZİ)
İzmir güzel memleket. Güzel olduğu kadar macera dolu, maceracı dolu bir memleket. İzmir doğumlu Erden Eruc, dünyayı "kas gücüyle" dolaştı. Yine bir İzmirli Alper Dalkılıç, 4 kıtada 4 çölü koşarak Türkiye'nin ilk "grand slam" sporcusu oldu ve "çöl aslanı" unvanıyla anılmaya başladı. Yine bir İzmirli Ozan Kanbertay ise 48 gün boyunca Avrupa'nın 6 ülkesini bisikletle gezdi ve günde sadece 5 Euro harcadı. İşte bu en büyük başarı oldu. Gezinin 20 gününü Orta Avrupa'nın en pahalı ülkesi sayılan İsviçre'de geçirdi. Ozan Kanbertay'a, "Günde 5 Euro ile Avrupa turu mümkün mü?" diye sorduk. İşte Kanbertay'ın Avrupa marecası ve başarısının sırrı...
-Öncelikle sizi tanıyalım, kimdir Ozan Kanbertay?
1989 İzmir doğumluyum. Üniversite öğrencisiyim. Dağcılık, doğa yürüyüşü, bisiklet, kaya tırmanışı gibi doğa sporlarıyla ilgileniyorum. Evin dışında olmayı, gezmeyi, yeni yerler görmeyi, dağları, ıssızlığı ve estetik olan her şeyi seven birisiyim.
-Dağlara çıkan, bisikletiyle yollara düşen biri, nasıl biridir?

Amiyane tabirle "rahat batan" birisidir. Uzun süre evde konfor içinde oturduğum zamanlarda, bir şeylerin eksik olduğunu, yeni bir şeyler yapmam ve harekete geçmem gerektiğini hissediyorum. Çünkü konfor içinde geçirdiğimiz her gün aslında rutin bir gün. Bisiklet ve dağcılık da bizleri rutinin dışına çıkaran keyifli uğraşlardan yalnızca iki tanesi.

ÜÇ TEMEL KURALI VAR
-Konuya girelim, günlük 5 Euro ile Avrupa'nın 6 ülkesi nasıl gezilir?

Temel ilke aslında oldukça basit. Sadece ucuzluk marketlerinden alışveriş yap, kendi yemeğini kendin pişir, dışarıdaki koşullar ne olursa olsun yatmaya para vermeyi aklından bile geçirme.
-5 Euro'ya ne yedin ne içtin?
Günlük 5 Euroluk bütçem olduğu için çok zengin bir menüm yoktu haliyle. Buna rağmen hiç aç kalmadım, tüm gün bisiklet sürmek için gerekli enerjiyi aldım. Birilerine misafir olduğum günler dışında her zaman kendi yemeğimi kendim pişirdim. Bir kere bile dışarıda yemedim. Sadece ucuzluk marketlerinden alışveriş yaptım. Genellikle makarna, müsli, süt, ton balığı, peynir, ekmek ve bal ile beslendim. Yunanistan ve İtalya'da bir gün haricinde suya hiç para vermedim.
-Tamam yeme içme ucuzluktan... Peki nerede, nasıl yattın?
48 gün boyunca ormanda, plajda, nehir ve göl kenarında, tepenin yamacında, kuş gözlem kulesinde, yol kenarında, parkta, bankta, tiyatro sahnesinde, eski bir kalenin içinde, telesiyej binasının önünde, liman girişinde, güvertede, trafonun üstünde ve misafirperver insanların evinde kaldım.
-Tuvalet?
Yıllardır sayısız kez doğada, dağda kamp yaptığımdan tuvalet konusu benim için bir sorun teşkil etmiyor. Arazideyseniz zaten her yer tuvalet. Önemli olan geride iz bırakmamak. Ama özellikle tarımsal alanın fazla olduğu bölgelerde gözlerden ırak bir yer bulmak bazen sorun olabiliyor. Şehir içinde ise ücretsiz umumi tuvaletler (mesela alışveriş merkezlerindekiler) zor anlardaki fakir turcunun en büyük dostu.
-"Kirlenmek güzeldir" ama duş da bir ihtiyaç... Onu nasıl hallettin?
Misafirperver insanların evinde kaldığım zamanlarda ve feribotta duş alabildim. Toplamda 9 kere oldu bu. Onun dışında nehir ve göllerde yıkandım. Hiçbir şey bulamazsam da ıslak mendille temizlendim.
- Çamaşırlarını nasıl yıkadın?
Misafirperver insanların evinde kaldığım zamanlarda makinede, diğer zamanlarda çeşme başında ya da nehirden, gölden taşıdığım suyla elde yıkadım.
-Rota nasıldı? Nerden çıktın nerelerden geçtin?
Karşıyaka'dan yola çıktım, Çeşme'den feribotla Sakız Adası'na oradan da Atina'ya geçtim. Bundan sonra üç gün boyunca Mora Yarımadası'nı doğudan batıya pedalladım. Yunanistan'ın Patra şehrinden feribotla Venedik'e geçtim ve bundan sonra tamamen bisiklet üzerinde Kuzey İtalya, İsviçre, Fransa, Almanya ve Avusturya'da altı hafta geçirdim. Gezinin neredeyse yarısı İsviçre'de geçti, ülke sınırlarını bisikletle çizdim diyebilirim. Çizdiğim rota büyük şehirlerden ziyade Alpler'den ve kırsal alanlardan geçiyordu.
-Seni ağırlayacak misafirperver insanlar yok muydu?
Yoldayken sadece üç kişiden davet aldım. Bu kişilerden birisi, köyü boşaltıldığı için İsviçre'ye zorunlu göç etmiş Bingöllü bir aile babasıydı. Diğerleri ise Lozan'da okuyan Türk öğrencilerdi. Bir de Venedik-Patras feribotunda kısa süreli sohbet ettiğim Slovenyalı Janez'den gelecek sene için davet aldım. Bunun dışında, tur bisikletçilerinin bir araya geldiği "warmshowes.org" adlı internet sitesi üzerinden yazıştığım beş farklı ailenin evine de misafir oldum.

OTEL ODASINDA OLMAYAN KEYİF
-Avrupa seyahati demek çile dolu vize işlemleri demek, bunu nasıl aştın?

Bu konuda çok şanslıydım. Yeşil pasaportum vardı, vize almama gerek kalmadı çünkü. Yeşil pasaportum olmasaydı, vize işleriyle uğraşmaktansa doğuya yönelip vizesiz gezebildiğimiz Gürcistan, Rusya, İran gibi ülkeleri tercih ederdim muhtemelen.
-Gezinin en güzel anısı?
Kaltern Gölü (Güney Tirol, İtalya) kenarında küçük bir kuş gözlem kulesinde geçirdiğim geceydi sanırım. Kulenin balkonundan uzaklara düşen yıldırımları seyretmek, arka planda gök gürültüsü ve kuş sesleriyle uyumak hiçbir otel odasının olamayacağı kadar etkileyiciydi. Bunun dışında Lozan (İsviçre)'da tesadüfen karşılaştığım Türk öğrencilerle geçirdiğim iki gün de oldukça keyifliydi.
-Avrupa'da yalnız seyahat... Tek başına sıkılmadın mı?
Evet, bazen sıkıcıydı. Özellikle müzikçalarım bozulduktan sonra geceleri mahkum olduğum radyodaki seri üretim şarkılar ve aynı kitabı beşinci defa okumak yalnızlığa çok fazla çare olmadı. Ama bunların çok da bir önemi yok; çünkü gezinin temel amacı eğlenmek değildi. Ayrıca yalnız seyahat etmenin birçok avantajı var. Özellikle yatacak yer ararken, yalnız olmak büyük bir avantaj. Ayrıca istediğiniz yerde istediğiniz kadar vakit geçirme, günü istediğiniz zaman sona erdirme özgürlüğüne sahipsiniz ve yoldayken aldığınız kararların sorumluluğun sadece sizde olması da bence paha biçilemez.
-Peki güvenli miydi? Hırlısı var, hırsızı var, korkmadın mı?
Hayır, korkmadım. Çünkü hem gezdiğim ülkelerde suç oranları yüksek değildi hem de büyük şehir merkezlerinden ziyade kırsalda ve küçük şehirlerde geceledim. Ayrıca geceleyeceğiniz yeri seçerken temel birkaç noktaya dikkat edince zaten sorun yaşama ihtimaliniz da çok azalıyor.

-Bu gezinin her anından keyif aldınız mı?

Hayır. Çünkü kanser yapan sıcaklar, günlerce aralıksız süren yağmur, art arda günde bin metreden fazla süren tırmanışlar, feribota yetişme stresi, sebepsiz iç sıkıntısı, karakter zayıflığı, yeteri kadar kalender olamama gibi sebeplerim vardı. Zaten her anından keyif alınabilecek bir etkinlik olabilir mi?
-Bu gezi sana neler kattı?
Açıkçası pek fazla bir şey katmadı. Sonuçta 48 gün uzun bir süre değil. Yalnız bir konuda net bir karara vardım: Kötü şartlar altında olsa bile az da olsa istediğin bir şeyi yapmak, konforlu ama sevmediğin bir ortamda bulunmaktan çok daha iyi.
-Bir daha böyle bir yolculuğa çıkar mısın?
Kesinlikle. Hatta bundan sonraki gezinin Avustralya çölleri ya da İzlanda gibi daha ıssız yerlerde daha uzun sürmesini (dört ay gibi bir süre) hedefliyorum.
Sümüklüböcek istilası!
-Gezinin en kötü anısı?

Kötü bir anı değil belki ama iğrenç bir anı olarak aklımda kalan en çarpıcı şey şuydu: Kuzey İtalya'da etrafı sel götürdüğü gün, nehir kenarında çadır kurmak zorunda kaldım. Sabah uyandığımda ise sümüklüböceklerin kuşatmasıyla karşılaştım. Her yerdelerdi! Çantaların üzerinde, giysilerimde, ayakkabılarımın içinde, çadırın ve bisikletin üzerindeki onlarcasını temizlemek için homurtular eşliğinde en az bir buçuk saat harcadım.
"48 gün boyunca 'Harikalar Diyarı'ndaydım"
-Türkiye'de karayolunda bisiklet sürüyorsan, mangal gibi yürek lazım. Avrupa'da durum nasıl?

Türkiye'de şehir içinde ve dışında, trafikte bisiklet sürmeye alışık olduğum için 48 gün boyunca bir tür harikalar diyarındaydım. Kuralların ihlal edildiğine neredeyse hiç şahit olmadım. Karşılaştığım en kötü durum, Yunanistan'da yolun ortasında durduğumda arkamdaki sürücünün kornaya basmasıydı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.