Hemen ertesi gün, 27 Mart gecesi, bu yıl bir sürpriz yapan İzmir Uluslararası Kukla Günleri ile Uluslararası İzmir Tiyatro Günleri'nin 'ortak programı' kapsamında yer alan ve bence yılın projesi sayılabilecek bir gösteriye katıldık. Türkiye'de ilk kez seslendirilen ve dünya piyano repertuvarının en zor eserlerinden biri kabul edilen ünlü İspanyol besteci Isaac Albeniz'in 'İberya' eseri eşliğinde Avusturyalı Karin Schafer Figuran Theater'ın gösterisini izledik.
Dünyaca ünlü piyanistimiz Burçin Büke, bir saat boyunca Albeniz'in notalarla ruhumuzu ören duygularını olağanüstü dokunuşlarıyla içimize işlerken, sahne önünde Avusturyalı Karin Schafer ve ekibinin kuklalar, video görüntüleri ve gölge oyunlarının iç içe geçtiği büyüleyici enstantaneleriyle düşler alemine daldık.
Ülkemizde ilk kez sevgili Burçin'in mükemmel tuşeleriyle tanışma fırsatı bulduğumuz İberya'nın ezgilerine kapılıp giderken;
Karen Schafer'in kukla, dans ve perdede dalgalanan gölgelerle figüran tiyatronun en usta örneğini sergilediği öyküleri, yüreğimizi duygularla doldurup taşırdı.
İsmet İnönü Sanat Merkezi'ndeki gösteride; kukla versiyonlarının, melodilerle bezendiğinde hayalimizde nasıl masalsı bir renk cümbüşüne dönüştüğünü, sahnedeki anlatımı algılamak için 'söze' ihtiyaç duymadığımızı da bir kez daha gördük.
Canlı müziği 'hareketli resimlere' dönüştüren bu görsel şovun keyfini sürdüğümüz bir saatin ardından, kuklayla neler başarılabileceğini, 'kukla sanatı'nın her ülkeden, her ırktan, her kültürden, her dilden, her inançtan insanı evrensel bir boyutta 'sessiz sedasız' buluşturabileceğini, bu yanıyla sahne sanatlarının en güçlü, en zengin kulvarını oluşturduğuna da tanıklık ettik.
Zeten İzmir Uluslararası Kukla Günleri'ndeki bin türlü oyun, bize 'kukla'nın müzikalden operaya, baleden tiyatroya, görsel şovlardan akrobasiye varıncaya dek her alanda inanılmaz bir 'yaratıcılık yelpazesi'ni kapsadığını kanıtlamıştı.
O gece bu yelpazenin birçok rengini duyumsayarak keyifli bir gece geçirmemizi sağlayan iki festivalin ortaklığını kutlarım...