Hakan Urgancı

Trump başkan olur mu?

Donald Trump. İş adamı, siyasetçi ve yazar.
2016 Başkanlık adaylarından.
1946'da Amerika'ya gelmiş bir Alman göçmeni. 1960'larda kötü halden liseyi terk etmiş ve askeri akademide okumuş.
Ülkesinin en nefret edilen/ en popüler ismi desek, abartmış olmayız. Kendi düşmanlarını yaratması uzun sürmedi.
Politikacılardan aktörlere kadar pek çok kişi ona kin kusuyor.
Hatta geçen günlerde Robert de Niro'nun ona resmen ağır hakaretlerde bulunan bir videosu sosyal medyada yayıldı.
Şu an Cumhuriyetçilerin adayı. Seçim vaadleri hem dünyada hem de ülkesinde büyük sansasyon yarattı. 'Amerika'yı yeniden büyük yapmak'tan bahsediyor. İnsanların içindeki eziklik kompleksini kaşıyarak ve söylemleriyle insanları kamplaştırarak oy oranını yükseltiyor.
Söylemleri Amerika'nın savunduğu değerlere ters. Özellikle Müslümanlar ve göçmenlerle mücadele konusunda katı.
Göçmenler için ABD ile Meksika arasına bir duvar örülmesini istiyor. Bilmem bu çılgın plan size Doğu ve Batı Almanya'yı anımsattı mı?
Kariyeri sırasında oteller, golf sahaları ve kumarhaneler inşa etmiş bir emlak kralı. Yazdığı pek çok kitaptan birinin ismi:
'Nasıl zengin olunur?' Forbes dergisinin 'Dünyanın en zengin 400 insanı' listesinde yer almış.
Trump, ayrıca bir TV yıldızı sayılabilir. Bizim Ağaoğlu'na benziyor bu noktada. O kamerayı, kamera da onu seviyor.
Konuk oyuncu olarak rol aldığı film ve diziler, 'Çırak' yarışmasındaki jüri başkanlığına ek olarak hemen her konuda kameralar önünde olması bunun kanıtıdır.
GÖÇMEN DÜŞMANI
Göçmen asıllı olup da göçmenlere düşman olan Trump, kendi içinde bir çelişkiler yığını.
Söylemleri Amerikan değerlerine aykırı olsa da o tam bir Amerikan yıldızıdır. Her konuda 'big'dir. Aşırıdır. Hem cüssesi hem zenginliği hem fikirleri ile 'Büyük boy'dur o. Bir Amerikan ölçüsü. Çok zengin olduğu halde avama göz kırpan söylemleri ile popülerdir. Vatandaş, ilk kez tavır olarak bu kadar ukala ama dil olarak bu kadar net ve halka yakın bir söylem görmektedir. O yüzden bir karikatür ikon olarak hızla tanınır ve benimsenir. Zenginlik kavramını o kadar çok ve ezici bir şekilde söyler ki bir süre sonra zenginliğin bir karikatürü haline gelir.
Hazırlanan videolardan birinde, yolda bulduğu sıradan bir arabaya ihtiyacı olduğu için sahibi olan kadına, arabayı satın almak istediğini söyler. Kadın reddedince ona bir çek keser.
Kadın çeki görünce şoke olur ve arabadan iner. Sonra birden geri dönerek 'Yalnız çocuklarım arabada. Onları almam gerek' der. Trump dönüp çocuklara bakar: 'Benim buna zamanım yok. Çocukları da satın alıyorum' deyip bir çek daha keser. Anne, çocuklarının arkasından el sallamak zorunda kalır.
GÜCE OLAN AÇLIK
Zenginlik vurgusunun bu yarışta rahatlıkla kullanır başkan adayı. Hem de haklı bir gerekçeyle...
'Ben çok zenginim.
O yüzden bana güvenebilirsiniz' der. Böylelikle sponsorların kucağına oturmayacağını, bağımsız bir başkan olacağını ima eder. (Hatırlayacaksınız, bir dönem Türkiye'de Cem Uzan da zenginliği ve kurnazlığı gerekçe gösterilerek övülmüştü.) Sanki tüm kötülüklerin gerekçesi paraymış gibi...
Para sadece bir araçtır aslında.
En kötü şey, insanın sınırsız güce olan açlığıdır. Trump gibi birini de şu andan sonra tatmin edebilecek tek şey politik güçtür.
Peki, gelelim en baştaki sorumuza:
Trump başkan olabilir mi?
Yanlış soru. Elbette. Hatta Amerikan demokrasisi olarak gösterilen tiyatro oyununda her zaman sadece iki parti ve iki siyasal görüş yarışabildiğine göre Trump, sadece Clinton için bir yönlendirme tabelası bile olabilir. Bana öyle geliyor ki amaçları: Trump'ı göster, Clinton'a razı et' idi. Trump'ın bu kadar güçleneceğini bence üst akıl bile hayal edememişti. Şimdi sorulması gereken asıl soru şu: Trump seçilirse ne olur?
Yanıt: Hiçbir şey.
Soru: Söylemlerini hayata geçirebilir mi?
Yanıt: Eğer seçilirse, zaten geçirecek demektir. Yani şöyle.
Hani otomobiller yeni modellerinin lansmanında önce konsept otomobili gösterir, sonra bu modelin daha makul halini halka arz ederler ya, öyle...
SİSTEM İŞLİYOR
Sonuçta Clinton ya da Trump'ın seçilmesi hiçbir şeyi değiştirmez. Amerikan sistemi ile ilgili kesin olan tek şey vardır. Bu adamlar adaya değil, sisteme güvenirler.
Sistemi öyle inşa etmişlerdir ki, her yüzyılda kendilerini kurtaracak bir dahiye ihtiyaç duymazlar.
Tıkır tıkır işleyen bir sistemde kişi değil düzen önemlidir.
Bu durumda kim gelirse gelsin, Amerikan derin devletinin bir halkla ilişkiler yöneticisi olacaktır, hepsi bu. Plan aynen ilerleyecek, sadece söylemler daha yumuşak ya da sert olacaktır.
Şu an televizyonlarda oynayan Amerikan dizisi Braindead (Beyin ölümü)'de, uzaylı böceklerin zihinlerini ele geçirdiği politikacılar anlatılıyor. Lafın tamamı eşeğe söylenirmiş. Siz şimdi anlayın gari gerisini...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.