• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Görmek ve hissetmek arasındaki fark... HÜROL DAĞDELEN

Görmek ve hissetmek arasındaki fark...

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.04.2011, 00:00
Hayat büyük bir değerdir, hiçbir bedelin karşılayamadığı... Ancak öylesine hızlı yaşıyor, koşullara öylesine kendimizi kaptırıyoruz ki, Allah'ın bizlere armağan ettiği "vazgeçilmezlerimizin" değerini bilemiyoruz.
Yani, beyin, göz, kulak, bacak gibi...
Hele göz... Öylesine özel bir organ ki, hiçbir şey onun yerini tutamıyor.
Çünkü hayata onunla bakıyor, yaşama sevincimizi onunla yüreğimize dolduruyoruz.
Peki kıymetini biliyor muyuz?
Tek bir kelimeyle hayır.
Çünkü çoğumuz, bakmak ve hissetmek arasındaki bağı kuramıyoruz.
Onu en iyi, görme duygusundan yoksun olanlar anlıyor ve çoğu zaman da hayata bizden daha iyi bakıyorlar.
İşte onunla ilgili, ders verici bir öykü...
***
Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa; "Buranın yabancısıyım, demiş ve eklemiş: Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra; "Ben de buraya ilk defa geliyorum", demiş, "Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.."
Adam çocuğun yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
***
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş çocuk.
Kuş cıvıltıları oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malum?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez diye atılmış çocuk... Üstelik manolyalar da katılıyor onlara.. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız..
***
Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu.. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini..
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken...
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki!. Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?.
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken;
- Artık emin değilim demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür.
***
Akıp giden hayatı tüm unsurlarıyla görebilmek, duyu organlarımızı sağlıklı, çok boyutlu kullanmakla mümkün...
Yani sadece görmek değil, her yönüyle hissedebilmek, bunun için çaba sarf etmek...
Yoksa, geride bıraktığımız her an, bize bir şey katmadığı gibi, gelecek için de umut vermez.
İşte ot gibi yaşamakla hayata anlam katmak arasındaki fark budur.
Bunu yaptığımız zaman inanın, "kullanılan" değil, hesap soran, kadere boyn eğmeyen, kendini aşmak için mücadele veren bir nesil filiz verecektir insan yaşamında...
Ondan sonra, gelecek kaygısı da biter.

GÜNÜN SÖZÜ
Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde, dünya barışı tanıyacak.
Sri Chinmoy Ghose (Hintli şair)

Kayıp Aranıyor sadece dizi değil

Ekranda birçok polisiye var; "Behzat Ç", gibi, "Arka Sokaklar" gibi...
İkisi de özgün, ikisi de özel bir izleyici kitlesine sahip...
Yani, iyi yaptıkları işin karşılığını alıyorlar. Seyircisi, sürekli izleyerek, onlara en büyük ödülü veriyor.
Hak etmiyor mı, bence ediyorlar.
Dediğim gibi, ikisi de çok özel yapımlar...
***
Onlar gibi, iyi çalışılmış, nitelikli bir ekip ürünü olan bir polisiye daha var ekranda, TRT 1'de yayınlanan "Kayıp Aranıyor"...
Konusu, gidişatı yabancı dizilerden esinlense de, iki başarılı oyuncu, diziye renk katıyor, hayat veriyor.
Levent Üzümcü ve İrem Altuğ...
***
Levent Üzümcü, Yakup karakterinde, yıllar önce çocuğunu kaybetmiş ve hala onun anılarıyla yaşayan gözüpek bir polis...
Onun elinden kimse kurtulamıyor ama iz sürerken acımasız ve kural tanımaz bir karakter...
İşte bu durumda, kuralları herşeyin üstünde tutan, disiplinli bir kadın polis devreye giriyor, Aslı yani İrem Altuğ...
İşte Yakup'un açıklarını o kapatıyor, onun dayanılmaz hırsını kontrol edip, sonuca daha sağlıklı ulaşmasını sağlıyor.
Tıpkı, öfkeli erkek ve sağduyulu kadının evliliği gibi, ya da tam tersi.
Yani, "Kayıp Aranıyor" sadece bir dizi değil, sağlıklı bir ikili ilişkinin nasıl olması gerektiği konusunda da ipuçları veriyor.
***
Sözün özü, yakında yeni bir polisiye dizi ekrana gelecekmiş, eğer bu örneklerden çok daha çekici bir anlatımı ve konusu varsa, tutar yoksa "tutmayanlar çöplüğüne" gider.

Bizi bize tanıtmak, yetmez
Son günlerde kentin dört bir yanında bilbordlarda, İzmirlilerin yüreğini okşayan ilanlar yayınlıyor Büyükşehir Belediyesi...
Doğrusu, yüzlerde bir gülümseme yayılıyor, moral veriyor, heyecan taşıyor.
Kent insanını hayata motive etmek için, hoş bir girişim olmuş...
Yani...
"İzmir'de hoşgörü var"
"İzmir'de güleryüz var"
"İzmir'de enerji var"
"İzmir'de yaratıcılık var" vs. gibi...
***
Doğrusu, bu anonsları okumak insanı rahatlatıyor, hayata motive ediyor, Egelilik değerlerini hatırlatıyor.
Bunlar bizim gerçeklerimiz; okumak, duymak da hoşumuza gidiyor.
Sanki, "EXPO 2020" için yapılmış bir hazırlık... İyi düşünülmüş bence...
Ancak bu özel değerler, dünyadaki sade vatandaşa da ulaşmalı...
Yani, kafası karışık olan turisti bize yönlendirmek, bilinç aşılamak gibi...
Televizyon, gazete, internet kullanılabilir bu bağlamda...
Bize ait olan bu özelliklerin, bireysel ilişkiler açısından sorun yaşayan Avrupalı'yı cezbedeceği kesin...
Sözün özü, bizi bize anlatmak yetmez, dünya da tanımalı.
O zaman EXPO'yu da kazanırız, turizmi de...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA