• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Binalara otopark zorunlu ama araçlar kaldırımda!

HÜROL DAĞDELEN

Binalara otopark zorunlu ama araçlar kaldırımda!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28 Ocak 2015
Yaşadığımız kentler, iç dünyamızı yansıtıyor aslında... İçimizle nasıl kavga ediyorsak, kente de, insana öyle davranıyoruz.
Dağınık bir yüz, dağınık bir beyin, karşındaki insana nasıl itici geliyorsa, kente bakış açımız da öyle...
Oysa bu kentleri, biz doğa gibi çocuklarımızdan emanet aldık. Bugün kötü davranıp, istediğimiz gibi şekillendirmeyi kendimize pay sayıyorsak, çocuklarımıza da kötü bir gelecek bıraktığımızı bilmeliyiz.
Bunları yazmamın nedeni, kent kültürüne nasıl yön verdiğimizin ipuçlarını yakalamak... Belki de benim, sizin, hepimizin yaşadığımız kente bakışımızı saptamak...
Kente yaptığımız kötülükler bir anda bitmez ama hiç olmazsa gelecek adına doğru adımlar atılması adına, bir ışık olur kimbilir...
***
Örneğin İzmir'in en önemli sorunlarından biri, gecekondu yaşamı... Geçmişte, deniz manzarası görüyor diye, kimseye hesap vermeden İzmir'in gözde yaşam alanlarını, mafyaya ödedikleri üç kuruşa ya da bedavaya kapatanlar, bugün İzmir'in yeni ve sağlıklı kent düzeninde özveride bulunmak zorundadır.
Çünkü onlar bunu, bu kente vergi verip, toprak parası ödeyip ev sahibi olanlara karşı borçludur.
Bunun için, yeni yapılanmada, yasalar neyi emrediyorsa, ona uymak zorundalar. Bu kentin, turizmde öne çıkması, geleceğin sağlıklı, simge şehirlerinden biri olması isteniyorsa, bunu yapmak zorundalar...
İzmir'in doğru kentleşmesi demek, gelecek kuşaklara iş ve aş demektir.
Görüyorum ve yaşıyorum ki, gecekondunun sağlıklı kentleşmeye dönüşmesi konusunda, bu geleneksel çekişme yüzünden bir arpa boyu yol alınmış değil...
***
İkinci önemli konu ise otopark alanları... İzmir'de geçmişte politik kaygılarla, denetlemeden, zorunluluk koşmadan, parasını belediyeye vermeyi şart koşup, otoparksız apartman yapımını onaylayan ve müteahhite 'istediğini yap' diyen zihniyet, bugünkü daracık ve geçilemez sokakların müsebbibidir.
Bu dayanılmaz, sağlıksız, köhne, çağdışı bakış açısı, geçmişten bizlere kötü bir mirastır, en büyük kötülüktür.
Şimdi, geçmişin hatasının getirdiği zorunluluktan olsa gerek, belediye başkanları, bir apartman yapımına izin vermeden önce ince eliyor, sık dokuyor ve müteahhitten 'mutlaka otopark yapacaksın' şartı getiriyor.
Bu geç de olsa alınmış en doğru kararlardan...
Ancak bunun da şöyle bir traji-komik var. Adam daracık bir alana apartmanı dikiyor, altına da en fazla iki aracın girebileceği kadar, dandirik, iş olsun diye otopark yapıyor. Apartmanda var 10 daire, bunlardan 7'sinin kendine özel aracı olsa, 5 araç boşta... Yani kapı önüne park edecekler.
Çoğunlukla, herkes adil bir bölüşüm istediği için, diğer iki araç da bu durumda dışarıya park ediyor.
Otopark ne oluyor biliyor musunuz? Depo... Apartman sakinleri kullanmadığı eşyalarını buraya koyuyor, araçlar dışarıda...
Daracık bir sokak, araçlar kaldırımda... Geç geçebilirsen...
Adama sorarlar, nerede kaldı otopark koşulu, neden denetlemiyorsun? diye...
***
Büyükşehirde yaşamak, özveri ister, kurallara uymak ister. Geçmişte 1. Kordon'da, Karşıyaka'da, sahil boyunca, set gibi, dip dibe dikilen şekilsiz binalar yüzünden, İzmirli, bu güzel iklimin imbatından mahrum yaşıyor nicedir...
Deniz manzarasını birkaç zengin aile görüyor oysa İzmir'de 4 milyon insan yaşıyor.
Geçmişte buraya 4 kattan fazla çıkılmasına izin verilmeseydi, hemen arkasında da buna uygun mimari yapılanma önemsenseydi, İzmir, bu iklimi ve doğa yapısıyla dünyanın örnek kentlerinden biri olurdu.
Büyükşehirde yaşamak, başkalarının hakkını gasp etmek değildir.
İzmir'in tamamını yıkıp yeniden inşa etmek ne yazık ki mümkün değil ama kurallara uyarak belki insan için en doğru yaşam biçimini oluşturabiliriz.
Örneğin kent merkezine daha az araç girişine izin vermek, geniş yaya yolları yapmak ve caddeleri daraltmak bir çözüm olabilir.
Çağdaş dünya bu çözümü üretmiş... Ancak bunu yaparken kentin çevresinden daha geniş araç geçişleri planlamış, inşa etmiş...
Bizdeki gibi bu planlamayı yapmadan yolları daraltmak da işkenceden başka bir şey değil...
***
İzmir'de yaşamayı seviyoruz; kültürüne, hoşgörüsüne, doğasına hayranız dışarıda olunca da, "bir sevgili" gibi özlemini çekiyoruz ama onu korumak adına gerekenleri yapmıyoruz.
İzmir, evet Türkiye'nin nadide kentlerinden biridir, evet özlenen bir sevgilidir.
Ancak şunu hepimizin bilmesi gerekir: Özen gösterirsek, yüreğine girmemize izin verir; hor davranırsak kaybetmek kaçınılmazdır.

GÜNÜN SÖZÜ

Başarı çoğunlukla, ötekiler pes ettikten sonra da ipe asılmaktır.
William Feather


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.