Türk Sineması altın çağında

Yeşilçam büyük bir gelişim içerisinde... Eskiden, ayda belki de bir filmin gösterime girdiği sinemalarda, bugün artık yabancı filmler yer bulamıyor.

Bunu bizzat yaşadım.

***

Eşimle hafta sonları baş başa sinemaya gitmeyi pek severiz. Bu bizde ilk tanıştığımız günlerden kalan bir alışkanlık...

Arada bir atladığımız, izin günlerimiz değiştiğinde sarkıttığımız olsa da bu geleneği yerine getirmeye özen gösteririz, özellikle eşim...

Evde de ikimiz film manyağı gibiyiz. Millet harıl harıl yerli dizi izler, biz nerede film var ona bakarız, hem de polisiye, aksiyon türü olmalı. Yani sinema, ortak tutkumuz bizim.

Hal böyle olunca, geçen cumartesi de, sinemaya gitmek için sözleştik, cuma günleri filmler değişiyor ya... Yeni ve özgün film derdimiz...

***

"Aşk Olsun", "Sonsuz Bir Aşk", "Figüran", "Münafık", "Selam: Bahara Yolculuk", "Kocan Kadar Konuş", "Güvercin Uçuverdi", "Bizim Hikaye", "Son Mektup", "Mandıra Filozofu İstanbul", "Sekiz Saniye" ve filmin neredeyse tamamı Karşıyaka'da çekilen "Hadi İnşallah" gösterimde.. Kimi bir hafta önceden gösterimde kalmış, kimi daha çok yeni... Tam 12 yerli film, yabancı filmler arasında zirve yapmış durumda... Çoğunun konusu özgün, çekimler harika... Bu yüzden her bir filmde de kuyruk var, yani izlenme oranları yüksek...

Bu bizi hem şaşırttı, hem de gurur verdi. Türk Sineması, artık geleceğe güvenle bakıyor.

***

Hani bizde bir laf vardır; "Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olur" diye...

Türk sinemasının böylesine bir gelişme içerisine olacağını, Hürol kulunuz yıllar önce köşesinden yazmıştı, gerekçesini de şöyle sıralamıştı:

"Yerli dizilerin, Türk Sineması'nı öldürdüğünü söylüyorlar. Ben aksini düşünüyorum. Yerli sinema, çok yakın zamanda dizilerden beslenecek. Türk Sineması eski günlerine kavuşacak" diye...

Bunun için kahin olmaya gerek yok. Bu bir arz talep meselesi; yerli diziler izlendikçe alışkanlık olacak, kalite artacak, bu da sinemaya yansıyacaktır.

Genç ve devrimci yönetmenler dümene geçecek, genç oyuncular yetişecekti.

Şimdi görülen gelişme odur...

***

"Biz hangi filme mi gittik", gelenek bozulmadı. İzlediğimiz film bol aksiyonluydu; gösterime girdiği günden beri hasılat rekorları kıran "Hızlı ve Öfkeli 7"...

İkimize de adrenalin tavan yaptı.

Ancak aklımız yerli yapımlarda kaldı. Birlikte geçen hafta, "Hadi İnşallah"ı izlemiştik, şimdi sıra diğerlerinde...
Hasta çocuklara umut olmak için
İzmir'de 2006 yılında bu yana çok özel, dayanışma tadında ve insan sevgisiyle yüklü bir görevi yerine getiren dernek var: İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği...

2004 yılında Prof. Dr. Buket Erer Del Castello'nun sunduğu bir projeyle gündeme gelen hasta çocuk evleri, başta Ege Üniversitesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere gönüllülerin de desteğiyle hayata geçti ve birçok hasta çocuğa kucak açtı, yurt oldu.

Derneğin amacı, Anadolu'nun dört bir yanından İzmir'e tanı ve tedavi için gönderilen, kalacak yeri veya yakını olmayan, ekonomik sıkıntısı olan ailelere ve hasta çocuklarına sıcak bir yuva sağlamak, onları sağlıklı ortamlarda barındırmak ve her türlü maddi ve manevi gereksinmelerini karşılamak...

***

Bugüne kadar, 100'ün üstünde çocuğa ev sahipliği yapan dernek, İzmirlilerden gelen destek ve hoşgörüyle hasta çocuklara umut olmaya devam ediyor.

Şimdi bu derneğin, önümüzdeki günlerde bir sanat etkinliği var; Barış Doğan'ın solist olarak katılacağı bir konser bu... Özel gece 16 Nisan Perşembe akşamı İsmet İnönü Sanat Merkezi'nde "Bir Demet Nostalji 3" adı altında gerçekleşecek. Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuvarı'nın katkılarıyla düzenlenen konserin amacı, derneğin tanıtımına katkı sağlamak...

Elinizi yüreğinize koyun ve çocukların sesini dinleyin. Çaresiz küçük yüreklere umut olan bu derneğin çalışmalarına destek vermek bir insanlık görevi...

Etkinliğinde bulunmak ise umut ışığı...