• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Giriş Tarihi: 10.05.2017, 00:00

Önce bir haber çıktı; "Bilyoner.com Kadınlar Basketbol Ligi final serisinde F.Bahçe ile karşılaşacak olan Yakın Doğu Üniversitesi, rakibinin üç oyuncusuna maç öncesi transfer teklifi yaptı" diye...
Sonra olan oldu. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Yakın Doğu Üniversitesi ile oynanacak karşılaşma için gittiği Caferağa Spor Salonu'nda, kendisini ev sahibi sıfatıyla karşılamaya gelen Yakın Doğu Üniversitesi Başkanı Işık Eyigüngör'e şaplağı çaktı.

ASIL NEDEN NE?

Öyle böyle değil, bildiğiniz tokatladı adamı... Hem de vurduğu kişi, eski bir Fenerbahçe yöneticisi ve halen Fenerbahçe'nin kongre üyesi... Olayın bahanesi, protokolde yer kavgası... Ama Yıldırım; daha sonra asıl nedeni de söyledi; "Oyuncularımızı ayartıyorlar, maçtan önce 3 oyuncumuza transfer teklifinde bulunuyorlar. Bilet istiyoruz bilet vermiyorlar, burayı Beşiktaş taraftarlarıyla dolduruyorlar..." Demek ki asıl kızdığı oyuncuların ayartılması.
İşte orada "dur" demek lazım Başkan Yıldırım'a. Sanki "isyan ettiğin" senin hiç yapmadığın şey. Önceki sezon Pınar Karşıyaka- Fenerbahçe arasındaki, Spor Toto Basketbol Süper Ligi'nde final serisi sürerken, KSK'nin en başarılı oyuncusu Dixon'a teklif yapan, daha sonra transfer eden kimdi?

AYARTMA DERKEN!

Emenike'yi lig bitmeden Karabük'ten almak oyuncu ayartmaya girmiyor mu? Bir süre önce G.Saray, Karabükspor'un antrenörünü durup durduk yerde koparıp almadı mı? Beşiktaş, sözleşmesi devam eden Eto'o'yu bırakmak istemediği için Antalya'yla kavga etmedi mi? Bunun karşılığı adam tokatlamak ise bizim statların protokol tribünü bundan böyle sürekli tekme tokat...

ORADA KİMSE YOK MU?


KSK'de kongreye az kaldı. Ne aday var, ne para. "Takım dağılmasın istiyorsak, 2.5 milyon lira bulmamız gerek" diyor başkan Mutlu Altuğ. Tamam da nereden, kimden? Tek adres Yaşar Holding. Selçuk Baba verecek, çark dönecek. Daha önce söyledim, yine söylüyorum, "Koskoca camia" diyoruz ya, yok öyle bir şey.

AYIP VE YAZIK

"Babasının eline bakan" bir çocuk gibi yüz yıllık kulüp.
Verirse ne ala vermezse saldım çayıra, mevlam kayıra...
Ayıp diyorum, yazık diyorum, günah diyorum... Ama kime diyorum... Karşıyaka'da yaşayan, KSK'yi uçurabilecek ekonomik güce sahip, onlarca kişiye sesleniyorum.
Taşın altına elinizi koyma vakti gelmedi mi? Asırlık çınarın gözünüzün önünde, armasına yakışmayan olaylar yaşayıp, günden güne erimesini seyretmeye vicdanınız el verecek mi? İş işten geçtikten sonra "keşke" demekten korkunuz yok mu? Avazım çıktığı kadar bağırıyorum;
"Orada kimse yok mu?"

VAR BİR ARIZA

Bir takım düşünün; üst lige çıkma hesapları yapıyor, kümede kalması mucizeye bağlı rakibine karşı 4 farklı üstünlüğünü koruyamıyor. 4-0'lık maç 4-4'e geliyor, sonra rakibin genç kalecisinin hatasıyla gelen bir gol, 4 farkı kapatan Mersin'in bir kez daha geri düşmesiyle yaşadığı yıkım, bir gol daha ve yine uzatmalarda farkın bire inmesiyle yaşanan telaş...

GERİLİM FİLMİ

Böyle bir gerilim filmi olur mu? Yılmaz Vural'ın yüzüne baktım, şaşkınlık, acı, endişe herşey var. Birilerine birşey anlatmaya çalışıyor ama az önce yaşadıklarının onda "soğuk duş" etkisi yaptığı öylesine belli ki... Hakem son düdüğü çaldığında "Bitti de kurtulduk" der gibi öyle bir hareket yaptı ki.
Peki neden? "Futbolun içinde her şey var" muhabbetini bir yana bırakın şimdi. Gerçekçi olalım. Futbolcuların birbirine mesafeli durduğu, canciğer olmadığı, bunun "takım olmayı engellediği" açıkça görülüyor.
Üst üste dört gol yiyorsun, Günay dışında kimsenin ağzını açtığı yok. Herkes dönüp gidiyor, çıldırıp rakibe sert giren bile yok. Bu saatten sonra bunun nedenini bulmanın bir anlamı da yok. Çünkü böyle derin bir sorun, sezonun bitimine birkaç hafta kala çözülemez. Başkan Mehmet Sepil'in "Bu yarışı bu takımla bitireceğiz. Eleştirileri bir yana bırakın. Uzaydan adam getirecek halimiz yok.
Ben de mutlu değilim, ama yanlarındayım" sözleri bunu net bir şekilde anlatıyor. Sadece orada Sepil'in "Kendi çıkarları için Göztepe'yi aşağıya çekmek isteyenler var" ifadesine takılmadan edemedim. Yani sorun sadece sahada değil. Bakalım sezon sonu geldiğinde eteklerdeki taşlar dökülür, takke düşer, kel görünür...

BİR ŞANS DAHA

Şimdi Göztepe'de yapılacak şey, haftalardır yaşanan puan kayıplarına, rakiplerin de aynı şekilde yanıt vermesiyle doğan şansı, fırsata dönüştürmek. Eğer futbolculara birileri; "Transfere bu kalitedeki bir takımı Süper Lig'e çıkaramamış oyuncular olarak mı, yoksa oynadıkları takımı bir üst lige taşımış bir takımın futbolcuları olarak mı girmek istersiniz?" sorusunu sormalı. Belki o zaman, takım adına yapamadıklarını, kendileri için yaparlar.

HAKEM HER YERDE HAKEM

Hakemler dilimizden düşmüyor.
Beşiktaş-F.Bahçe maçına Fırat Aydınus atandığında kıyamet koptu. Anadolu takımları, üç büyüklerle oynadıkları maçlarda hakemlerin "eyyam" yaptığından yakındı. Çoğu zaman haklıydı. Sürekli ortaya atılan bir çözüm önerisi vardı;
"Yurt dışından hakem getirelim..." Bunu söyleyenlere, gazetelere haber olan, sosyal medyada en çok konuşulan bir olayı aktarıyorum. Arjantin 1. Ligi'nde Estudiantes ile Boca Juniors'ın karşı karşıya geldiği maçta, hakem Estudiantes Teknik Direktörü Nelson Vivas'ı öyle çıldırttı ki, Vivas kendini kaybedip üstünü başını parçaladı. Arjantinli teknik direktör, sahadan atılırken sergilediği hareketler yüzünden çizgi roman kahramanı Yeşil Dev Hulk'a benzetildi. Görüyorsunuz değil mi, hakem her yerde hakem...

GARİP AMA GERÇEK

2002'de Madagaskar ekibi Stade Olympique L'Emryne, hakem hatalarını protesto etmek için Adema ile oynadığı karşılaşmada, kendi kalesine 149 gol attı.

Zimbabve'de ordu takımı olan Cone Textiles'in oyuncuları, sivil takıma transfer olan golcü Elisha Banda'yı kaçırıp, 8 gün işkence yaptı. Sonra ağzı bağlı bir şekilde Harare yakınlarında bir araziye attı.

Fildişi Sahili ekiplerinden ASEC Abidjan, 1989 ile 1994 yılları arasında oynadığı 108 karşılaşmada hiç yenilmeyerek, erişilmesi zor bir rekora imza attı.

1998'de İngiliz hakem Martin Sylvester, yönettiği bir maçta sinirlerine hakim olamayınca kendisine itiraz eden futbolcuya yumruk attı. Hakem Martin, yaptığı bu hareket üzerine kendisine de kırmızı kart gösterdi.

İtalyan forvet Riva'nın bir maçta kaleye çektiği sert şutta top bir taraftara isabet edip kolunu kırdı.

SİYAH BEYAZ BÜYÜK ALTAY

Büyüklük, deneyim demektir. Büyüklük kendine güvenmektir.
Büyüklük, pes etmemek, krizi iyi yönetmek, düşse bile ayağa kalkmayı bilmektir.
Altay'ın, isminin başına getirilen "büyük" lakabı bu yüzdendir.
Yıllarca İzmir'in futboldaki lokomotifi olan siyah-beyazlılar, yaşanan kriz yıllarının ardından küllerinden doğarak, tekrar yükseliş dönemine girdi. Çorum Belediyespor karşısında 2-0 kaybettiği maçın rövanşına 4-0'la alırken "büyüklüğünü" gösterdi. Haydi Altay, "siyah"ı yaşadığın yıllar geride kaldı, şimdi "beyaz" bir sayfa açma zamanı.

NAZAR DEĞMESİN

Altay'ın Çorum Belediye'yi elediği maç, aslında bir maçtan fazlasıydı İzmir için.
Tribündeki renk cümbüşü, Karşıyakalı'nın Göztepeli'yle yan yana gelip "Büyük Altay" diye bağırması, İzmirlilerin Bucalısı, İzmirsporlusu'yla el ele vermesi, ne yalan söyleyeyim pek alışık olmadığımız birliktelik.
Ama çok güzel. Keşke kendi aralarındaki "rekabeti", İzmir'in bir değerini yüceltmek için "muhabbete" dönüştürebilsek hep.
Düşünsenize gücü...
Aman nazar değmesin.
Hep böyle kal İzmir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA