Arena'da çatı dün gece başımıza yıkıldı sanki. Avrupa'da zaferlerine alıştığımız, ligde de 100 sayılara ulaşmasını alkışladığımız Pınar Karşıyaka değildi sanki, Zalgiris Kaunas önündeki... Bir takım ancak bu kadar kötü oynayabilirdi. Kahrolduğumuz yönü de şu; Zalgiris Kaunas hiç de mağlup edilmeyecek bir takım değil. Bu bizim hedef maçımızdı. Keşke Barcelona'ya yenilsek de bu karşılaşmadan galibiyetle ayrılsaydık. Ama 23'te 4 üçlük atan, 2'lik atışlarda rakibinden geri kalan, savunma ribaundlarını alamayan bir takım maçı nasıl kazanacaktı ki...
Regland son derece kötüydü. Takımı yönetemediği gibi, boş şutlar attı, sürekli de rakibini kaçırdı. Nasıl aramassın Boby Dixon'ı?.. Rakibi bozmak için üst üste iki üçlük yeter artar dı bile... Ama yapamadık. Carter'lar hiç yoktu. Palacios sıfır. Pota altındaki tek kozumuz Iverson da basit faullerle faul problemine girdi, en kritik zamanlarda takımı yalnız bıraktı.
Yeşil-kırmızılı takımın o güvendiğimiz savunmasında da eser yoktu. Düşünün, Pınar Karşıyaka'nın bir periyot hiç faul yapmadığı bir maçını izlediniz mi?... Böyle bir takımın direncinden söz edebilir miyiz? Pınar Karşıyaka'da sadece Keny Gabriel ve Kenan Sipahi rakibi zorlayarak birşeyler yapmaya çalıştı o kadar.
Bu ligde tur atlamanın hesabı şu: İçerideki maçları kazanacaksın... Dışarıda en az bir maç kazanacaksın... Ama bu Zalgiris yenilgisi yeşil-kırmızılıların tüm hesaplarını alt üst etti. Bizim takımlarımızda kendini gösteremeyen Seyibutis ve Kalniyetis ile sonuca gitmeye çalışan Zalgiris'in, iddia ediyorum normal basketbolunu oynayacak Pınar KSK karşısında tutunması mümkün değil. Eğer bunu başarırsa Kaf-Kaf, Zalgiris'i Litvanya'da mağlup eder, gelir...