Geç kalmayayım diye, sabah, sekize kurdum saati... 10 Kasım, son yılların artık ritüeli oldu bende...
Canhıraş bir telaş içinde, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'na, bir an önce ulaşarak, saygı duruşuna yetişmem ve de sirenlerin ötüşü... Hazırola geçmem, boynum bükük bir şekilde, gözyaşlarımı şapkanın arkasına gizleyerek, dım dım yere akıtmam...
Bu özel mi özel bir günde, Ata'mı minnetle anmadan, girmemeliydim maça... Beşiktaş, Avrupa Lig'i karşılaşmalarında yaşadığı hüsranlar sonrasında, hedefi mecburiyetten döndürdüğü ligde, Denizlispor'du rakibi...
Abdullah Avcı'nın (bu ara çok geçmiş olsun) rahatsızlığı, birkaç oyuncunun sakatlıklarını göz önüne alarak, kurulduk tezgaha. İlk yirmi beşe gelinirken, doğru parçaların, yanlış yerlere monte edildiğini gördük!
Mesela; Caner... Sağ kanatta kilitlendiğini, nasıl göremiyor Abdullah Hoca? Ljajiç ile Atiba, büyük bir müddet, alakasız yerlerde dolaştılar devamlı...
CANER NE DESE HAKLI
Denizlispor, kendi evindeymişçesine, 'fink!' atıyordu Arena'da ve Rodallega'nın müthiş frikiğiyle öne de geçebilirlerdi, Karius'un müthiş kurtarışı olmasa! Ha! Şu VAR işini, haftalardır konuşuluyor, konuşuyoruz.
'Özgür Yankaya' denilen biladere sormalıyız.
Mustafa Yumlu'nun, Diaby'e yaptığı faulü, niye sormaz arkadaşlarına? Veya; Vida'nın Barrow'a yaptığı aşı, nasıl sarı kartla cezalanmaz? Niye, niye? Dakika dayanmış yetmişlere... Bir Karius, bir Atiba, bir Ljajiç, bir Vida... Az Gökhan Gönül, biraz Burak ve de yanlış yerde konuşlandığından fazla verimli olamayan Caner... O'nu da yanına aldı Avcı! Çocuğun hocasına küfür etse, yerden göğe kadar hakkı var! Caner'in yerine giren N'Koudu ile öne geçmesini, asla Abdullah Hoca'nın öngörüşüne bağlamıyorum.
Atiba, Diaby ile Ljajiç'in kendi bireysel çabalarıyla zevatı kurtarmıştır Beşiktaş... Ne hocanın taktiği, ne de tuktiği yani(!)