Nasıl tav olmayayım ki? Maç, ha başladı, ha başlayacak... Beşiktaş adına inceden hesaplar yaparken, on küsur takımda teknik adamlığa soyunarak, alayında başarısızlıklarla sonlandırmış geçmişin futbol yıldızının 'uzman!' yorumları, tırmalıyor kulaklarımı!
Bilader, büyük abilerin tavsiyesiyle, büyük paralar karşılğında görevler aldığınız ve takımlara ne paralar harcattığınız(!) 'Ortada sıçan' oyunlarıyla, antrenmanları bitirdiğiniz(!) Kayıplar başlayınca, nasıl tüydüğünüzün, en yakın tanıklarıyız(!) Aslında soruyu, bunları karşısına alan ve futbol bilgilerine daha saygı duyduğum o kardeşlere sormalıyım. Geçmişteki 'başarız!' istatistiklerini veya benim tanık olduğum tepetaklak gidişlerini, siz nasıl bilmez, bilemezsiniz? 'De git!' diyerek kıstım sesi, oturdum tezgaha...
Ve otuzlu dakikalara yaklaşılırken, Atiba'nın karşı karşıya kaldığı pozisyonda, topu dağlara taşlara göndermeden öncesi, iki ciddi gol şansı yakaladığı zamanlarda, karşılaşmanın tek patronu olarak gözüküyordu Napoli... Topa sahip olma yüzdesi...
Ayağa pas ve hızlı oynama... Beşiktaş'a oranla, daha çok koşma istatikleri, hep Napoli'deydi. Öyle ki; savunmacılar ve özellikle orta alandakilerin bir karış çıkan dilleri, Arena'nın çimlerini süpürüyordu durmadan(!) Oynadıkları arsa ile topun sahibi Napoli olarak gözükürken, mahallenin gariban sümüklüsü durumuna düşen, yine Beşiktaş'tı ikinci bölüm başlarında(!) Hele hele, bir buçuk metre boyundaki Callejon ve İnsigne karşı karşıya kaldığını filelere gönderebilse, Kartallar için diyecektik;
'Yandı gülüm, keten helva(!)' Quaresma'nın penaltıdan öne geçirmesini, Beşiktaş adına bir 'Noel' hediyesi olarak görürken, Hamsik'den gelen gol, bir ilahi adaletti futbol için.. Ama, son haftalara ilişkin, asıl Şenol Güneş'e sorulması gereken çok önemli bir konu var... Arka adalelerden sakatlanan Talisca, Necip ve dün akşamki Tosic'in durumları!
Ne iş Hoca?