Prof. Dr. Himmet KONUR
Hz. Peygamber, hayatı boyunca düşünen, akleden, araştırıp inceleyen bir toplum oluşturmaya çalışmıştır. Onun toplum modelinin merkezinde "ilim" vardır. Şu hadis-i şerifi dikkatlerinize sunmak istiyorum:
"Ya alim ol, ya da ilim öğrenme yolunda bulun veya ilme kulak ver, yahut da ilmi sev, (bu konuda) sakın beşincisi olma, aksi takdirde helak olursun."
Görüldüğü gibi bu toplum modelinde ilimle hiçbir alışverişi olmayanın yeri yoktur.
Kur'an-ı Kerim'de de bilginin ve bilgi sahibi olmanın önemi üzerinde ısrarla durulur. Kur'an'a göre, bilenlerle bilmeyenler bir olmaz. (Zümer, 39/9) "...Kulları içinden ancak alimler, Allah'tan (gereğince) korkar..." (Fatır, 35/28)
Yine yüce kitabımızda savaş zamanlarında bile ilmin ihmal edilmemesi, belli bir topluluğun ilimle meşgul olup savaşa gidenler döndüklerinde onları uyarmalarını, iyiliği emredip kötülüğe karşı gelme faaliyetini sürdürmelerini öğütlemiştir. (Tevbe, 9/122)
Bilmeyenlerin araştırıp incelemesi, sorup öğrenmesi gerekir. (Enbiya, 21/7). Bunu ihmal edenler eleştirilir.
"Peki, bu inkarcılar yeryüzünde hiç gezip dolaşmazlar mı? Gezip dolaşsınlar da kalpleri/akılları bazı şeylere ersin, kulakları da gerçekleri işitecek hale gelsin. Fakat sadece gözler kör olmaz, bazen insanların içlerindeki kalpler de kör olur/gönül gözleri kapanır." (Hacc, 22/46)
Toplumun geçmişten tevarüs ettiği bilgileri akıl süzgecinden geçirmeden ve sorgulamadan kabul etmek doğru değildir. İlgili ayetlerden bazıları şöyledir:
"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tabi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler." (Enam, 6/116)
"Onlara, 'Gelin Allah'ın indirdiği Kitap'a ve peygambere uyun' dendiğinde, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?" (Maide, 5/104)
Bilginin kaynağı, yöntemi ve kimden geldiğine de dikkat etmek gerekir. Ayet-i kerimede, "Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" (Hucurat, 49/6) buyurulur. Bir başka ayette de zanna dayalı bilgiye itibar edilmemesi öğütlenir. Çünkü "...zan gerçek karşısında hiçbir değer taşımaz..." (Yunus, 10/36) Kişinin hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı konularda ahkam kesmesi, yeterince bilmediği ve tanımadığı kimseler hakkında ileri geri konuşması da yanlıştır. (İsra, 17/36)
Hak ve hakikati bulabilmenin yolu düşünmekten geçer. Eğer insan düşünecek olursa hemen her şeyde hak ve hakikatin izine ve işaretine rastlar. Mesela, "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için ayetler vardır." (Al-i İmran, 3/190)
Değerli okurlarım, Hz. Peygamber'in arzuladığı toplum modelini gerçekleştirmek istiyorsak dedikoduyu ve zannı bir kenara bırakıp ilmin ve gerçeğin peşinde olalım.
Kur'an'da ilim
Kur'an'da ilim daha çok Hz. Peygamber'e vahiy yoluyla gelen ve zannın zıddı olan bilgi anlamında kullanılmaktadır. Müşrikler zanna uydukları için kınanmakta ve Kur'an'ın getirdiği ve sağduyunun onayladığı bilgiye uymaya davet edilmektedir.
Kur'an insanların kendi çabalarıyla ve beşeri yetileriyle elde edebilecekleri bilgi türleriyle derinlemesine ilgilenmemekte, bu alanı insanlara bırakmaktadır. Kur'an daha çok işin ahlaki yönüyle, bilginin nasıl kullanıldığıyla ilgilenmektedir. Kur'an'ın amacı hukuk, ahlak, iktisat, mühendislik, biyoloji veya astronomi gibi müstakil bilim alanları hakkında bilgi vermek değil, özellikle itikad ve ahlak alanında aklı doğru kullanmaya teşvik etmek ve doğru davranışa yöneltmektir.
Ancak tarih boyunca ona genellikle hukuk ve ahlak ilmi alanında bir bilgi kaynağı olarak bakıldığı için -Kur'an'ın asıl amacını gölgede bırakma bahasına- kelime ve cümlelere yanlış anlamlar yüklenmiştir. Son iki asırdır bir de buna Kur'an'ın bilimsel yorumu çabaları eklenmiş, Kur'an'a bir tabiat veya şifreler kitabı gözüyle bakılmaya başlanmıştır.
Kur'an-ı Kerim'de tabiat veya sosyal bilimler alanında gizlenmiş veya şifrelenmiş bir bilgiden bahsetmek doğru değildir. Kur'an'nın insanları bu konularda bilgilendirmek gibi bir amacı da yoktur. Onun asıl amacı aklın doğru çalıştırılması ve bilginin insanlığın hayrına ve doğru yerde kullanılmasıdır.
BİR AYET
Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra, 17/36)
BİR HADİS
"Ya alim ol, ya da ilim öğrenme yolunda bulun veya ilme kulak ver, yahut da ilmi sev, (bu konuda) sakın beşincisi olma, aksi takdirde helak olursun." (Taberani)
