Prof.Dr. Himmet KONUR
İslam'da dinin ve dindarlığın merkezinde kalp vardır. İman "dil ile ikrar ve kalp ile tasdik" diye tanımlansa da asıl rükün "kalp ile tasdik"; kabul ve onaylamadır. Dil ile ikrar bu durumun söz ile ifadesidir. Nitekim konuşamayanların kalp ile tasdiki Müslüman olmaları için yeterlidir.
İman hadisesiyle birlikte İslam dairesinin kapısından içeri giren insan amel-i salih/hayırlı işlerle bu dairenin merkezine, kötü işlerle ise dışına doğru yaklaşır. Yapılan her işin kalpte karşılığı olan bir duygu vardır. Ameller değerlendirilirken öncelikle bu duygu dikkate alınır. Zira "ameller niyetlere göredir." İyi işler niyet iyi olduğu takdirde kabul olur. Niyet kötü ise hiçbir değer ifade etmez.
Günah kalbi karartır
Kalp manevi bedenimizin iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etmesi gereken uzvudur. Türkçemizde manevi kalp için "gönül", iyiyi kötüden ayırabilecek hale gelmiş kalp için de "vicdan" kavramları kullanılır.
Kalp/gönül manevi hastalıklara tutulursa veya manevi pisliklerle kirlenir paslanırsa görevini yapamaz hale gelir. Hz. Peygamber bunu ifade için "Bedende de bir et parçası vardır. Eğer o et parçası sağlam olursa bütün vücut sağlam olur. Eğer o et parçası bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. İşte o et parçası kalptir" buyurmuştur.
Kin, öfke, nefret, kıskançlık, gösteriş gibi kötü duygu ve düşünceler kalbin hastalanmasına ve kirlenmesine; sevgi-saygı, merhamet, yardımseverlik, alçakgönüllülük, samimiyet gibi iyi duygu ve düşünceler de arınıp sıhhat bulmasına hizmet eder. İşlenen her günah kalbin kararıp paslanmasına sebep olur. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "Kul bir günah işlediği vakit kalbinde (nokta gibi) siyah bir leke oluşur. Eğer tevbe edip günahtan vazgeçerse kalbi cilalanarak (o leke silinir). Yok, günah işlemeye devam ederse siyah lekeler çoğalır; hatta bir zaman gelir kalbi tamamen kaplayıp (karartır)." (İbn Mace, Zühd, 29)
Bu dünya hayatında yüz ve beden güzelliği, zenginlik, mal, mülk, servet, mevki, makam, şöhret gibi şeyler önemli olarak algılanabilir. Bunların her biri insanın imtihan yükünü artıran birer emanettir. Meşru yollardan elde edildiyse kadr ü kıymetini bilmek, hesabını vermek gerekir. Meşru olmayan yollardan sağlandıysa cezası çekilecektir. Bir hadiste "Dünyanın helal olan şeylerinin hesabını vermek, haram olan şeylerinin de azabını çekmek gerekir" (Beyhaki) denilmiştir.
Yere göğe sığmaz
Ayet-i kerimede bildirildiğine göre, "O gün (Yeniden diriliş günü), ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). (Şuara, 26/88-89) Allahu Teala yüzümüze ve bedenimize değil kalbimize bakarak hakkımızda hüküm verir. (Müslim, Birr 33)
Hadis-i kudsi olarak kabul edilen bir söze göre, Allahu Teala kendisinin "yeryüzüne de gökyüzüne de sığmadığını, ancak inanmış kulunun/kullarının kalbine sığdığını" bildirmiştir. O'nun kulunun kalbine sığması için kalbin hazır olması gerekir.
Vasıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dur olmadan
Kenz açılmaz şol gönüle ta ki pürnur olmadan.
Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan (Ş. Sivasi)
BİR AYET
Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme, katından bize rahmet bağışla; şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın. (Ali İmran, 3/8)
BİR HADİS
"Bedende de bir et parçası vardır. Eğer o et parçası sağlam olursa bütün vücut sağlam olur. Eğer o et parçası bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. İşte o et parçası kalptir." (Müslim, Müsakat, 107)
MANEVİ İKLİM Sen bizim için biz de senin için
Bir gün İbrahim b. Edhem hazretleri, bir sarhoşun yanından geçti, ağzının pis kokulu ve kirli olduğunu gördü, hemen su getirip ağzını yıkadı ve şöyle dedi:
- Şayet yüce Allah'ın adını diline alan bir ağzı kirli olarak bırakacak olsak, hürmetsizlik olur.
Sarhoş ayıldığında kendisine,
- Horasan zahidi İbrahim b. Edhem ağzını yıkadı, dediler. Sarhoş adam,
- O halde ben de bütün yapmış olduğum günahlarıma tövbe ettim, bundan böyle bir daha içki içmeyeceğim, dedi.
Bir müddet sonra İbrahim b. Edhem hazretleri bir rüya gördü, kendisine,
- Sen bizim için onun ağzını yıkadın, biz de senin için onun kalbini yıkadık, diye hitap edildi...
Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!
Hz. Mevlana, zikir halkasına katılmış, çevresiyle birlikte zikrediyordu. Tam bu sırada bir sarhoş da dışarıdan halkaya katılıp zikretmeye başladı. Ancak sarhoş dengesini tutamıyor, yalpa yaprak yanındakilere çarpıyordu.
Tutup dışarıya atmak istediler. Ama sarhoş, zikir halkasından çıkmak istemeyince tartışma çıktı. Mevlana sordu:
- Neyi tartışıyorsunuz?
- Sarhoştur, dediler içimizden çıkarmak istiyoruz, o da çıkmak istemiyor!
Cevabı kısa oldu;
- Demek şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!
