Onun Türk Sanat Müziği aşkı, babasından dinlediği şarkılarla başladı... O aşkla konservatuvarı kazandı, ardından TRT'nin ve Klasik Türk Sanat Müziği Korosu'nun solisti oldu, sevgili Derya Derin... Her nağmesiyle yüreğimize dokunuşu, olağanüstü yorumu ve güzelliğiyle bir yıldız gibi parladı, sanatseverlerin gönlüne taht kurdu. Kültür Bakanlığı sanatçılığının yanı sıra, değişik orkestralarla verdiği unutulmaz konserler, yazdığı ve bestelediği şarkılar, şefliğini üstlendiği korolarla, tutkun olduğu sanat müziğini her koldan beslemeye kendini adadı... Şimdi kendi şarkılarından oluşan bir albüm çıkarmanın heyecanını yaşayan Derya Derin ile müzik yaşamı üzerine derin bir sohbete daldık...
● Nasıl seçtin bu mesleği, çıkış noktan ne oldu? Babamın sesi çok güzeldi, evde sürekli Türk Sanat Müziği şarkıları söylerdi. Ondan çok etkilenerek çocuk yaşta ben de başladım aynı şarkıları söylemeye. En ağır parçaları bile söylüyordum. Zaten bizim Türk müziğimiz usta çırak ilişkisine dayanıyor, makamsal bir müzik olduğu için. Bizde koma sesler var, o seslerin kulağa yerleşmesi gerekiyor. Bende bu çocuklukta, evde başladı.
OKUDUĞU OKULA HOCA OLDU
● Konservatuvar eğitimine de baban mı teşvik etti? Babamın yeteneği olmasına rağmen, ailesi 'sen çalgıcı mı olacaksın. Sanatçıya kız vermezler' diyerek eğitim almasını engellemiş. Onun da içinde ukde kalmış... Beni müthiş bir şekilde teşvik etti, hep konservatuvara girmemi istedi. Bugüne gelmemdeki en büyük etken babamdır. Konservatuvara girişimde, eğitimimde ve sanat hayatım boyunca daima yanımda oldu.
● Nasıl başladı ve devam etti sanat yolculuğun? Liseden sonra Ege Üniversitesi Klasik Türk Sanat Müziği Korosu'nun yetenek sınavlarına girdim ve ilk sıralarda kazandım. Büyük risk almıştım ve tek tercih yapmıştım, o da Ses Eğitimi Bölümü'ydü... Ve nitekim ilk 13'e girenleri Ses Eğitimi sınıfına aldılar. Böylece hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Artık tek idealim, Kültür Bakanlığı sanatçısı olmaktı ama henüz hazırlıktaydım... Bir baktım o yıl TRT sınav açtı. Girdim ve TRT'nin 'istisna akitli ses sanatçı' sınavını kazandım. Bu benim için büyük bir başarıydı. Henüz nota öğrenmeye başlamadan sanatçı oldum bir anlamda...
● Hayatını nasıl etkiledi erken yaşta TRT sanatçısı olmak? Bir taraftan okuyor, diğer taraftan TRT'nin çekimlerine katılıyordum. O zamanlar TSM programları çok yoğundu. Bu sayede eğitim ve sanat hayatım iç içe sürdü. Yorucu ama çok renkli günlerdi. 1998 yılında konservatuvarı birincilikle bitirdim. Hemen akabinde okulda hoca olmamı istedi, Ses Eğitimi Bölüm Başkanımız rahmetli Akın Özkan... Ve benim için rektörden randevu aldı. Böylece okulda hocalığa başladım. Ama kadro yok tabii... TRT'de olduğu gibi saat ücretli çalışıyorum... Bu sırada Elazığ Klasik Türk Sanat Müziği Korosu'nda sınav açıldı. Apar topar koştum, o sınava katıldım ve üstün bir başarıyla kazandım. Dünyalar benim olmuştu...
● En büyük amacın gerçek oldu... Sırada ne vardı? Elazığ'da 7 ay kaldım, çünkü o sırada evliydim, eşim İzmir'de TRT'deydi ve küçük bir çocuğum vardı. Bu yüzden kadromu İzmir'e aldırdım 2000 yılında. İzmir'in sanatçısı olduktan sonra, kendi kurumumuzun çalışmaları dışında çok aktifleştim. Bir yandan besteler yapmaya, sözler yazmaya, diğer yandan değişik orkestralarla sahneler almaya başladım. Bunlardan biri Brass Orkestrası'ydı... Batı müziği altyapılı, üzerine bizim Türk müziği renk sazlarının mevcut olduğu bir orkestrayla çok zevkli ve değişik müzikler yapıyorduk.
TSM'NİN KILCAL DAMARI
● Senin bir de şeflik yönün var. Amatör koroları eğitiyorsun... Bunu da Türk sanat müziğine farklı bir hizmet olarak görüyorum ben. Artık televizyon ve radyolarda Türk sanat müziğine yeterince yer verilmiyor. TRT bile çok farklı boyutlara taşıdı Türk müziğini, doğru düzgün sanat müziği programları yok. Birilerinin bir misyon yüklenmesi gerekiyor. Yetişmiş sanatçılarımız, orkestralarımız, korolarımız var... Bunlar vücudumuzdaki ana damarlar ise, amatör korolar da kılcal damarlarımız. Türk müziğini besliyor, canlı tutuyorlar. Onlara öğrettiğimiz repertuvarları çalışırken ve seslendirirken, eşleri, çocukları, yakınları, arkadaşları da dinliyor. Türk müziğini bu şekilde sevdirmek ve ayakta tutmak zorundayız biraz da...
● Eskiyle kıyasladığında müziğimizin şimdiki durumunu nasıl buluyorsun? Çağın değişmesiyle hayatımıza bir sürü televizyon ve radyo kanalları girdi, sosyal medyayla tanıştık... Haliyle çok aşırı bir üretim başladı. Eskiden işini iyi yapan insan bir anda toplumun gönlünde taht kuruyordu. Şu anda öyle değil. O kadar fazla üretim var ki, birçok sanatçı göze girmek için kendi alanını bir tarafa bırakıyor, popüler işlere yöneliyor. Tutulmak için her yol deneniyor. Dolayısıyla aşırı bir yozlaşma yaşıyoruz.

Pandemide korkulu günler yaşadığını ve bir süre üretmeye ara verdiğini söyleyen Derya Derin, "Normalleşme başlayınca bestelerime devam ettim. Umut varsa sanat da var" diye konuştu.
SONRAKİ KUŞAKLAR İÇİN
● Sanat Müziği de bundan fazlasıyla etkileniyor sanırım... Tabii ki... Türk sanat müziği denilince notaya alınmış eserleri düşünelim. Bunları olabildiğince yalın ve doğru aktarmak gerekiyor. Ama arabeskin etkisinde kalıp, toplumu etkilemek ve daha geniş kitlelere ulaşabilmek adına müziğimiz, bir takım ses numaralarıyla bambaşka yerlere sürükleniyor. En azından klasikleşmiş eserlere dokunulmamalı bence... Onlar temiz, yalın, doğru seslerle ifade edilerek, bizden sonraki kuşaklara da bozulmadan aktarılmalı. Bu şarkılarla oynayıp, farklı seslere inip farklı yerlerde dolaşmak, o arabesk numaralarını katmak ne yazık ki marifet sayılıyor. Aslında yaptıkları Türk Sanat Müziğini baltalamak. Ben bunlara tamamen kulağımı tıkıyorum.
35'TEN FAZLA ŞARKISI VAR
● Gelelim yazdığın, bestelediğin şarkılara... MESAM'a kayıtlı 35 şarkım var. Yeni çalışmalarım da sürüyor. Bunları solist olarak katıldığım konserlerimde seslendiriyorum. İzleyiciler çok etkileniyor, 'Aaaa kendi şarkıları, besteleri de varmış' diyorlar. Bu arada 2017 yılında bir single çalışması yaptım. Söz ve müziği bana ait olan 'Doya Doya' adlı şarkıyı Orhan Ölmez'le birlikte seslendirdik. O yıl sevgililer gününde çıkardığımız bu şarkının da hayatımda ayrı bir yeri var. Yaptığınız şarkıların birilerini etkilemesi, onların yüreğine değmesi paha biçilmez bir onur...
● Sırada yeni bir şey var mı peki? Çıkma aşamasına getirdiğim bir albüm var. Söz ve müzikleri tamamen bana ait olan 14 şarkıdan oluşuyor. Bunların altyapı çalışmalarını ve stüdyo kayıtlarını İstanbul'da tamamladık. Bir tek benim stüdyoya girip okumam kaldı. Bunun için pandeminin bitmesini bekliyorum. Yeni şarkılar yazmayı, bestelemeyi de sürdürüyorum.
HAYATIMA GİRECEK İNSAN YALNIZLIĞIMI ARATMAMALI
EVLİLİĞİMİ 6 yıl önce sonlandırdım. Şu anda yalnız yaşıyorum. Biraz bunun da rahatını sürmek istedim açıkçası. Evlilik çok büyük sorumluluk gerektiriyor. Çünkü bizim toplumumuzda bütün işler kadından bekleniyor. Toplumdaki yeriniz, iş yoğunluğunuz ne olursa olsun her iş kadının görevi gibi görülüyor. Öyle olunca aklınıza gelen iki satırı yazacak zaman bulamıyorsunuz. Elbette her insanın sevgiye ihtiyacı var. Ama hayatıma girecek biri bana yalnızlığımı aratmamalı. Yine kendime zaman ayırabilmeliyim. Hayatın paylaşılması gerektiğini bilen, işime saygı gösteren, beni destekleyen, yanımda duran biri olmalı.
RÖPORTAJ: BÜLENT GÜRLÜK

