• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Bayram şekeri ARZU GÜNAYDIN

Bayram şekeri

arzu.gunaydın@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22.04.2023, 00:00


Dişlerimin arasında kırdığım akide şekerinin tadı gelir ilk aklıma bayram dendiğinde... Sonra da limonlu, karamelli, çikolatalı renk renk şekerler... Babaannemin evindeki jöle şekerlemeleri, anneannemin verdiği mendil ve çoraplar bir de... Ama en çok babamın bayram harçlığı sevindirirdi.
Bayram namazından sonra, anne ve babamın ellerini öperken ellerindeki parada olurdu gözümüz.
Her zamankinden çok daha zengin ve özenli hazırlanmış kahvaltı sofrası da bayramın müjdecilerindendi. Ev ziyaretleri, hanede çocuk yoksa sıkıcı gelir, tabir yerindeyse mızmızlanırdık.
Ama mutlaka en yaşlılardan başlayarak gidilirdi. Uslu uslu oturduğumuz koltuklarımızda yeni elbiselerimizi düzeltirdik sık sık... O elbiseleri, annem bayram sabahına kadar oturup dikerdi genellikle.
Nasıl severdim, nasıl gurur duyardım annemin becerikliliği ile. Küçük süslü çantalarımıza doldurduğumuz şekerin miktarı da yarışma konusu olurdu yaşıtlarımız arasında. Bitirmeye kıyamaz, günlere bölerek yerdik topladığımız şekerleri. Bazen de kapı kapı gezen çocuklar olur, onlara hediyeler verilirdi.
Şeker dışında hediye ya da harçlık verilen evlerin haberi öyle hızlı yayılır ve o kadar çabuk kalabalıklar oluşurdu ki o kapıların önlerinde, günümüz telefonları ile bile bu kadar hızlı organize olabilmek pek mümkün olmayabilir.



BÜYÜK SOFRANIN TADI
Bayramlar genci, yaşlısı, çoluğu çocuğu, herkes için çok lezzetliydi. Bu lezzet sofraların zenginliğinden, ikram edilen baklava ya da börekten değildi.
Bu tat; sofrada hep birlikte olmaktan, tüm kardeş ve kuzenlerin büyüklerin evinde bir araya gelmesinden, dargınların barışmasından, Ramazan'ı hakkıyla yaşamanın mutluluğundan, hatırlanmaktan; seni önemsiyorum, ziyaretine geliyorum hissini yaşamaktan ve karşıdakine değerli hissettirmekten yani bayramın ruhundan kaynaklanırdı.
Affetmek, affedilmek en önemli kısmıydı bence... Hala da öyle... Bayramı şeker tadında geçirmek gerek. Bu ise öncelikle affetmekten geçiyor. Önce kendimizi affedelim: İşlediğimiz günahlar, kendimize yaptığımız haksızlıklar, kaçırdığımız fırsatlar, kırgınlıklar, zehir ettiğimiz günler, hatalar, aklımıza gelen her fenalık için... Kul hata yapar...
Tövbe eder, acizliğinden yine yapar, tekrar af diler. Yaradan tövbe kapılarını kapatmamış, yani affederim demiş.
Hal böyleyken, biz kulların haddi mi, hataları yüzünden diğer insanları affetmemek?
Küs kalmak?

KÜSLÜK VE DARGINLIK
Hala küssek, egomuz iş başında demektir. Halbuki, en büyük savaşımız ise nefsimizle olmalı değil mi?Üstelik en çok kızdıklarımızın bize aynalık yaptığını da unutmamalı. İnsan sosyalleşerek mutlu olabiliyor. Zaman ise elimizden kayıp gidiyor. Öyleyse, yarına çıkacağımız bile belli olmayan bu dünyada vaktimizi niçin küslükler veya dargınlıklar ile heba ediyoruz? Bayram sofralarının neşesi, bereketi, birlikteliğini tüm günlere yaymaya çalışarak başlayabiliriz işe. Günlük koşturmacadan durup nefes alabileceğimiz böyle güzel dönemlerde, bayramlarda; aldığımız nefesi daha bir fark etmeli, şükretmeli mesela. Sonra şükredeceğimiz başta hayat olmak üzere bize tüm bahşedilenlere odaklanmalı. Bütün verilenlerin aslında bir hediye olduğunu kavramalı.
Dostluklardan tutun da, organlarımızın çalışır durumda olmasına, güneşin doğmasına, gülümseyebilmemize kadar tüm nimetlere şükredebilmeli. Her şeyin aslında en iyi haliyle bulunduğunu görebilmenin de kısmet işi olduğunu fark etmeli. Kısacası bayramı ruhu ile yaşamalı. İşte o zaman, bayramlar meyveli, sütlü, kakaolu ya da kahveli; en çok hangisini seviyorsanız o şekerin tadında olacak... İyi bayramlar...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA