Okula gidecek çocuğunuzu yataktan çıkarmak her sabah bir krize mi dönüşüyor? Okula gitmek istemeyen evladınızın üzüntüsünü hissediyor ama bir yandan da "Neden bu işi diğer ebeveynler gibi kolayca halledemiyorum?" diye kendinizi mi suçluyorsunuz?
Yatağın içinde kıvrılmış çocuğunuza bakıp onu diğer çocuklar gibi davranmaya zorlamak ile üzüntüsünü görmezden gelmek arasında sıkışıp kalmak, birçok ebeveynin yaşadığı bir ikilemdir. Oysa belki de çocuğunuz elinden gelenin fazlasını yapmıştır. Belki çabalarının karşılığını alamadığı için artık tahammülü kalmamış ve okul ona zarar vermeye başlamıştır. Belki de ihtiyacı olan şey, özel eğitimdir.
YERSİZ BİR KORKU
Okula başlamadan önce gözlemlenen geç konuşma, göz temasından kaçınma, motor becerilerde gecikme, tekrarlayıcı davranışlar ve sosyal ortamlarda uygunsuz tepkiler gibi belirtiler çoğu zaman göz ardı edilebiliyor. Bu çocuklar okula başladıklarında okuma-yazmayı öğrenmede zorlanabiliyor, derslerde aşırı hareketli ya da tam tersi içe kapanık olabiliyorlar. Sosyal gelişimleri akranlarına göre geriden geliyor ve sosyalleşmede de zorluk yaşıyorlar. İdeal olan, bu belirtilerin okula başlamadan önce tanılanmasıdır. Ancak bazı anne babalar, "etiketlenme" korkusuyla tanılamadan kaçınıyor ve çocuklarını normalleştirmek için sonu gelmeyen bir çaba içine giriyor. Oysa bu korku yersizdir. Eğitimin temel amacı, öğrencinin potansiyelini en iyi şekilde kullanabilmesini sağlamaktır. Özel öğrencilerimizin kendilerini eksik hissetmeyecekleri, başarma duygusunu tadacakları ve potansiyellerini geliştirecekleri yer özel eğitimdir. Onlarda bir eksiklik yoktur, yalnızca bir farklılık vardır.
FARKLI BİR ÖĞRENME
Bir İngiliz yazarın dediği gibi: "Çiçek açmıyorsa çiçeği değil, çevresini değiştirirsiniz." Özel çocuklarımızı oldukları halleriyle kabul etmemek, onları başkalarına benzetmeye çalışmak hem büyük bir haksızlık hem de "Seni olduğun gibi kabul etmiyorum" mesajını verir. Bu da özgüvenlerine vurulabilecek en büyük darbelerden biridir. Oysa onların doğuştan getirdikleri veya geliştirebilecekleri güçlü yönlere odaklanmak hem kendileri hem toplum hem de dünya için büyük bir kazanım olacaktır. Doğru tanılama, hem çocuk hem aile için yol haritası çizer ve belirsizliği ortadan kaldırır. Bazı otizmli veya disleksi tanılı öğrencilerimizin olağanüstü dikkat yetenekleri olduğunu görüyoruz. Dikkatin salgın halde dağıldığı bir çağda bu özellik çok kıymetlidir. Farklı düşünme biçimleriyle büyük sanatçılar olmaya aday öğrencilerimiz var. İlgi duydukları alanlarda derinleşme, konulara büyük bir odakla yaklaşma gibi nitelikler sıkça gözlemleniyor. Dahası, doğruluk, dürüstlük ve samimiyet gibi içimizi ısıtan hasletleri bu öğrencilerde çok sık görüyoruz. Özetle; özel eğitim öğrencisi olmak eksiklik değil, farklı bir öğrenme ve dünyayı algılama biçimidir. Ebeveynler olarak çocuklarımızı hak ettikleri eğitime kavuşturmak için gerekli adımları atmaktan çekinmeyelim.
